Zili translate Spanish
1,390 parallel translation
Zili mi çaldın?
¿ Has llamado?
Geliyorum. Zili çalmayın.
Voy yendo Deje de tocar.
Hayır. Kapı zili çalmadığı sürece iyiyim.
No, siempre que nadie toque el timbre, estaré bien.
Sizin ayakta olduğunuzu gördüm ama zili çalarak... yukarıdaki ufaklığı uyandırmak istemedim, yani...
Vi que estaban despiertos, pero no quise... despertar a la pequeña al tocar el timbre, así que...
Sadece o zili çalmayı seviyordu.
Lo único que hizo fue sonar la campana.
- Kapı zili çaldı mı? Yoksa sadece vurdular mı?
¿ Sonó el timbre o sólo golpearon la puerta?
- Zili duymadım efendim.
- No ha sonado el timbre.
Zili çal.
Toca el timbre.
Mantar biçimli tutacakları var, zili var.
Agarraderas en forma de hongo, campanilla.
- Çarşaf Servisi için zili çalın ve Alice'i çağırın.
Llamen a servicio y pregunten por Alice.
Tüm yapmam gereken zili calmak ve paralari almakti.
Todo lo que hacían era tocar el timbre y recoger el dinero.
- Öğlen yemeği zili.
Esa es la campana del almuerzo.
Ama o yerden sonra,'Musashino'adı mahkeme zili gibi içimde çınladı.
Pero después de ello, el nombre de "Musashino"... Sonaba en mí como si me llamara...
Lanet bir üçgen zili olsun çalacağım.
Tocaría el maldito triángulo. Quiero volver a hacer música.
Zili çalıyorlar.
Primero llaman al timbre.
Sokağa çıkma yasağı geldiğinde Zili ben çaldım
Cuando daba el toque de queda, yo me colgaba de la campana
Sokağa çıkma yasağı geldiğinde Zili ben çaldım
Y al dar el toque de queda Yo tocaba la campana
Zili çalmamıştım.
No toqué el timbre.
Ön kapıya varmıştım. Zili çalıp beni içeri almasını rica edecektim. O sırada kafama dank etti.
Llegué a la verja de entrada y estaba a punto de llamar a la puerta y pedirle que me dejara entrar, cuando de repente me di cuenta de cuantas horas gasté suplicando a esa mujer a través de verjas,
Zili tamir etmeye çalışacağım.
Voy a tratar de arreglar el intercomunicador.
— Bu osuruk telefon zili gibiydi Terrance — Kesinlikle Phillip.
- Ese pedo sonó como un teléfono. - Ciertamente, Phillip.
Bir kapı zili yaptı ki bundan bahsetmesi bile kötü. Sadece zil çalmıyordu.
Hizo un timbre, esto nunca te lo he contado que no solo sonaba, sino que se iluminaba
Zili duyduktan sonra başlayacaksınız.
Comiencen a luchar cuando escuchen la campana.
Sabah, saatinin zili çalar.
En la mañana, tu llamada para despertar.
15 dakika sonra gelmezsem zili çal. O zaman çıkmama izin verir.
- Si tardo más de 15 minutos, llama y me dejará marchar.
Zili çaldım kapıya vurdum, cevap, vermedi.
Llamé, pero no contestó.
Zili çalan sen miydin?
¿ Estabas... Ilamando tú?
Zili çaldı.
Ella tocó el timbre...
Neden zili çaldın?
¿ Cómo están?
"... zili olan bir makine icat etmeyi düşünüyorum. "Benden sonra adını siz koyarsınız." dediğinden beridir, seyahatteki en büyük atılım.
"Caminar me aburre, ensamblaré una máquina con tres ruedas y una campanilla y le daré mi nombre".
- Bağırma, canım.Zili çal.
- No grites, querida. Toca la campanilla.
Bir ihtiyacın olursa, zili çal.
Si necesitas algo, tocas el timbre.
Herneyse... Kapı zili çaldı, ve farkettim ki bu telefon tamircisiydi,'buyüzden tüm gündür bekliyorum..
- De cualquier forma... sonó el timbre de la puerta, y pensé que era el tipo del teléfono, porque lo estuve esperando todo el día.
- Zili duydun mu?
- ¿ No has oído el timbre?
Andy Dick için biraz yer açalım Annesini uyandırın ve zili çalın,
Despierten a su madre y hagan sonar las campanas.
Pekala yemek zili çaldı, 30 dakika sonra görüşürüz.
Nos vemos en 30 minutos.
Eric, fırsat kapıya vurmaz vurmaz, sonra zili çalar ve sonra tekrar çalar ve sonra şöyle bir not bırakır ; üzgünüm seni özledim ve sana telefon ettim...
Eric, las oportunidades no golpean la puerta, y después tocan el timbre... y entonces vuelven a tocar, y después dejan una nota diciendo... "Perdón pero te extraño", y después te llaman por teléfono...
Tam tetiği çekecekken bir gürültüyle irkildi. Kapı zili, tekrar içeri girmek için ben çalmıştım.
Cuando está por halar el gatillo, un ruido lo distrae, el que hice al llamar a la puerta.
Yeni kapı zili mi alıyoruz?
FESTIVAL DE TIMBRES DEL SEÑOR DING-DONG ¿ Compraremos un timbre nuevo?
Müzikli bir kapı zili.
Un timbre musical.
Müzikli bir kapı zili arıyorum.
Aprendiz, busco un timbre musical.
Lisa, senden iyi kapı zili satıcısı olur.
Lisa, deberías vender timbres.
- Hayır. Ama zili - Oh, buraya kadar.
No, pero si toca el Se acabó.
De nada ( Bir şey değil ). Bana ihtiyacınız olursa, zili çalın yeter.
Cuando me necesite, toque el timbre.
İster komiseri çağır istersen de zili çal.
Llama a algún culo cagao!
- Bana zili ver.
- Dame la campana.
Adamın cüzdanını çeker, ehliyetini alır adamı arabasına koyar, adamın evine gider, zili çalar, adamın karısı kapıya gelir, o "Bak, kocanı getirdim." der.
Recoje la billetera, mira su carnet, le mete en su coche, le lleva a casa, toca el timbre, su esposa abre la puerta, él dice, "Mira, le traigo a su marido".
Zili çaldıklarında ordu nehri geçip, baskın düzenliyor.
Cuando toca así el ejército hace una incursión.
Okul zili çaldı.
Las escondidas terminaron.
Okul zili çalar ve kilise çanı çalar
# Repican las campanas de la escuela y de la iglesia
- Zili çal! - Niye?
¡ Toque el timbre!