Zorlukla translate Spanish
506 parallel translation
O kadar yoğundu ki yataktan lambayı zorlukla görüyordum.
Era tan densa que apenas veía la lámpara de la mesilla.
Şimdiye kadar hiç zorlukla karşılaşmadı.
Hasta ahora todo te fue facil. Sube alli.
-... zorlukla geçer.
-... sin frotarse las escamas.
Gördüğüm kadarıyla zorlukla ayakta duruyorsunuz.
Veo que apenas puede estar de pie.
Gözyaşlarımı zorlukla tutuyorum, efendim.
Estoy a punto de llorar.
Zorlukla karşılaşmaya çalışıyorum.
Yo intento buscar apuros.
En azından aradığım türden bir zorlukla.
Al menos no los apuros que busco. - Sé sensato, Sulli.
Zorlukla baş etmeyi senden 50 kat iyi bilirim.
Sé mucho más que tú acerca de pasar apuros.
Burada kalabilmemdeki şansıma zorlukla inanabiliyorum. Seninle yalnız.
Me cuesta creer que, al fin, esté aquí... sola contigo.
O kadar zorlukla uğraşırken şimdi bir de bu...
Es que he estado en tensión y ahora esto...
Her zaman o kadar sessiz geliyorsunuz ki sizi zorlukla duyabiliyorum.
Siempre es tan silencioso que apenas le oigo, Sr. Adams.
Sadece bir yerde zorlukla görünülebilir.
Lo más duro es comenzar.
Ama seni bu çatı altında tutmak için her türlü zorlukla başa çıkabilirim.
Pero estoy dispuesta a afrontar cualquier dificultad para que permanezcas bajo este techo.
Kalbi epey hızlı çarpıyor, zorlukla sayabiliyorum.
Late muy deprisa. No puedo contar.
Evet. Kendimi, zorlukla dışarı atıyorum.
Sí, apenas puedo apartar la mirada de esa ventana.
Ne zorlukla karşılaşırsan karşılaş, böyle bir şey düşünme.
Por mucho que sufras, debes desterrar esos pensamientos.
Ne zorlukla karşılaşırsam karşılaşayım, anneme yük olmadan yoluma devam edeceğim.
Sí, tienes razón. Por duro que sea lo que me pase, he decidido vivir mi vida sin ser una carga para mi madre.
Siz, çok içki içenler siz, kağıt ve zarla kumar, at yarışlarında bahis oynayanlar zorlukla kazandığınız parayı kumarda ve bahiste kaybetmemeniz için size yardım edelim.
Ustedes que beben demasiado... ustedes que apuestan a las cartas, los dados y las carreras de caballos... permítannos ayudarlos a no perder el dinero que tanto les costó obtener... en salas de juego y bares de apostadores.
- Gelirken zorlukla karşılaştınız mı?
- ¿ Ha tenido problemas para llegar?
- Bir şey oldu. Zorlukla nefes alıyor.
- Algo ha pasado. ¡ No puede respirar!
" Polly sert karın üstünde zorlukla yürürken...
Polly caminó con cuidado sobre la dura nieve.
- Arabacı. Ayrıca, Majestelerinin arabaya zorlukla geri döndüğünü coşkulu kalabalığın neredeyse Majestenin elbisesini parçalayacağını söyledi.
Dijo que ella casi no pudo salir del coche... y la multitud casi rasgo el vestido de Su Majestad.
- Aynı zamanda bin bir zorlukla elde ediliyor.
Cuesta un gran esfuerzo.
Eğer bu olursa, Almanların kuzeye yayılmalarını durdurmak için... 5. 50. ve zorlukla topladığımız diğer tüm birliklere ihtiyacımız olacak.
Si eso pasa, necesitaremos la 5ª y 50ª, y todas las que podamos conseguir... -... para parar a los "Jerrys" en el Norte.
Yaklaşık 3200 km ülkenin iç kesimlerinde... hala medeniyetten uzak zorlukla araştırılan... tam olarak belirlenmemiş Amazon su kaynakları bölgesinde... tecrit olmuş yabani ve ulaşılamaz orman yaylası üzerinde... evrim kanunlarından bölgeyi ayırarak... uzun süre önce yok olduğuna inandığımız... yaratık türlerinin bugünde varlıklarını sürdürdüğü bir bölge var.
A unos 3 200 km tierra arriba... en ese muy poco explorado reducto de la civilización... que describen sin excesivo rigor como la cabecera del Amazonas... en una mesa de la selva imposible de escalar... tan recóndita como para aislar al área de las leyes de la evolución... existen hoy en día varios tipos de criaturas... que se habían creído extintas hace mucho tiempo.
Zorlukla ayakta duruyorlarmış.
Me pregunto quién aguantaría a quién.
Vicdanında parıltı zorlukla görünür. Gün ışığının hiç ulaşmadığı karanlık bir oda gibidir.
Un pequeño destello de oropel en su conciencia... y sus ojos cegados ante un mundo cuya luz... nunca le ha llegado.
- İyi, zorlukla değil.
- Casi nunca.
Sonuna doğru, biz hastanedeydik, ve o zorlukla görebiliyordu.
al final, estabamos en el hospital, y ella apenas podia ver.
- Parayı ne zorlukla kazandığını biliyorum.
- Sé que trabajó duro para conseguirlo.
Pompalar zorlukla çalışıyor, efendim.
Las bombas apenas aguantan, señor.
Gözlüklerim olmadan seni zorlukla görüyorum.
Sin anteojos casi no te veo.
Zorlukla Abdul, zorlukla.
Casi, Abdul, casi.
O hızdayken, verdiğiniz reaksiyonlarla yön değişimine zorlukla ayak uydurabiliyorsunuz.
A esa velocidad, casi no hay tiempo de reacción a los cambios repentinos de dirección.
Onları da bizi de zorlukla görebiliyorsun
Puede vernos y puede verlos a ellos.
İleride çocukluğumuzu teminat altına almak için bin bir zorlukla kazandığımız paranın gidişini izlemek çok can sıkıcıydı.
Se me partía el corazón cuando entregaba el dinero que tan duramente había ganado y que podía asegurar nuestra feliz infancia.
Her şekilde, yetişkin bir adamın bütün hayatını hayvanlarla oynayarak geçirmesine zorlukla inanıyorum.
En todo caso, me parece difícil de creer que un hombre adulto eche a perder toda su vida jugando con animales.
Ve ben madam, yetişkin bir kadının bütün hayatını hiçbir şey yapmayarak geçirmesine zorlukla inanıyorum.
Yo también encuentro difícil de creer que una mujer adulta se pase la vida sin hacer absolutamente nada.
Biraz para veya sohbetin çözemeyeceği hiçbir zorlukla karşılaşmadım.
No hay nada que no pueda arreglar el dinero o el diálogo.
Olga onu zorlukla durdurabildi.
Olga sólo pudo contenerlo con esfuerzo.
Zorlukla konuşuyordu, dedikleri zorlukla anlaşılıyordu, ama dedi ki...
hablaba con esfuerzo, apenas se la podía entender, pero lo que decía...
Kötülük, zorlukla karşılaşınca geri çekiliyor.
Al parecer, el mal se repliega cuando se lo enfrenta con firmeza.
İlkindeki ses şiddeti düşük seviyede 5 desibel iken yüksekte 12 desibel çıkıyor fakat ikincideki değerler, zorlukla 4-10 desibel arasına çıkıyor.
El primero registró 5 decibeles en el rango bajo y 12 en el alto, mientras qué en la segunda, la lectura sólo llegó a 4 y 10.
Onu kafesten dört kez zorlukla kurtardım.
Lo he sacado tres, no, cuatro veces de la jaula.
Ne zaman bir zorlukla karşılaşsan neden Amerika'da her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorsun?
Cuando tienes un problema, todo es mejor en EE UU.
Zorlukla nefes alıyor.
Apenas podía respirar.
Ve onu zorlukla evin önüne getirmeyi başarmış.
Y sólo pudo ponerla en posición enfrente de la casa.
Her biri zorlukla yürüyordu.
Ellos apenas podían caminar.
Şimdi düşününce görüyorum ki Fiyat Kontrol Dairesi bunu zorlukla göğüslemiştir.
Debe haber sido difícil de aceptar el Departamento de Gestión de precios.
İkinci kere zorlukla baktım resmine.
Miré por segunda vez.
Uzlaşmaz bir tavır sergiliyor zorlukla gülümsüyordu.
Bastante inflexible