English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Z ] / Zorundasïn

Zorundasïn translate Spanish

152 parallel translation
Adresini vermek zorundasïn.
Ya me darás su dirección.
Hostesi kendin techiz etmek zorundasïn.
No, hay que traerse las propias.
Izolasyonda kalmak zorundasïn.
Tendrá que permanecer en Aislamiento.
Simdi yardïm etmek zorundasïn.
Pues tienes que ayudarla.
Bazen akintiyla birlikte hareket etmek zorundasin.
A veces hay que moverse con esta.
Müzige devam etmek zorundasin.
Tienes que seguir con tu carrera.
Rahat birakilmak istiyorsan kibar olmak zorundasin.
Si quiere quedarse por aquí, tendrá que ser educado.
Dan, bir sey yapmak zorundasin.
Dan, debes hacer algo.
- Guevenmek zorundasin.
- Debe confiar en mi.!
SEÇİM YAPMAK ZORUNDASIN.
HAY QUE ELEGIR.
- Bana söylemek zorundasin.
- Debes decírmelo.
Biraz ara vermek zorundasin. Konusmamiz gerekli.
Debes hacerte un tiempo.
Hatirlasana, Bay Boucher ne demisti taninmak istiyorsan sergi açmak zorundasin.
Recuerda, Boucher nos dijo... que debes exponer para darte a conocer.
Gittigin yol beni gülünç duruma düsürmek, beni mahvetmek anlamina geliyorsa, yaptigin isi birakmak zorundasin o zaman.
Si significa ridiculizarme, destruirme... entonces debes renunciar a él.
Çikmak için çöplerin içinden yürümek zorundasin.
¡ Tendrás que caminar entre la basura para salir!
Yaninda olmak zorundasin.
Has de estar pendiente.
Bunu yapmak zorundasin.
Tienes que hacer esto.
Kabullenmek zorundasin, Marx zafer elde etti.
Tienes que admitirlo, Marx triunfó.
Filozofide kulture damgani vurmak istiyorsan, gercek hayatta firtina koparmak zorundasin.
Para que la filosofía deje su sello en la cultura, debe haber ocurrido primero una ruptura con el mundo real.
Neden daima ilginin odak noktasi sen olmak zorundasin?
¿ Por qué siempre tienes que ser el centro de atención?
sen bazi kagitlari imzalamak zorundasin bu ödenecek Küçük bir bedel öldürülecek olan genç oglun için
Vas a tener que firmar unos papeles. Es un pequeño precio a pagar por la muerte de mi hijo.
- Birşey vermek zorundasin.
- Tienes que darme algo.
Işin bitince, altini sopayla temizlemek zorundasin.
Cuando acabas hay que limpiar la suela con un palo...
Yok edilmek zorundasin!
Eres la personificación de todo lo malo e injusto de la humanidad. ¡ Debes ser destruido!
Evlendikten sonra bunu yapmak zorundasin.
Tienes que hacerlo una vez casada.
Benimle bunu yapmak zorundasin.
Tienes que hacer esto con tu marido.
Ama tabi, partilerle ilgili problem..... ben kafaya takmiyorum ama ayakta yemek zorundasin. Ama diger taraftan bakarsan, tabagi kucagimda tutmaya çalismayida sevmiyorum.
El problema con esas fiestas es que hay que comer parado eso no me importa pero tampoco me gusta comer con el plato en las piernas.
Doktora gitmek zorundasin.
Te debe ver un médico.
Benimle konusmak zorundasin!
Tienes que contármelo.
neden son cumleyi hep sen soylemek zorundasin?
Por qué tienes que tener siempre la última palabra?
Para kazanmak zorundasin.
Sí, pero necesitas ganar dinero.
Bana güvenmek zorundasin!
- ¡ Tienes que confiar en mí!
Durmak zorundasin. Hayatinda bütün olan bitenlerle basa cikamazsin.
Tienes que parar.
Niye gostermek zorundasin?
¿ Y que es lo que tienes para mostrar?
Simdi ellerimde olmek zorundasin, knolte nin oldugu gibi.
ahora debes morir como Knolte lo hizo.
Seni seviyorum, ama gitmek zorundasin.
Te amo, pero debes irte.
Nicin bunu kurcalamak zorundasin?
¿ Por qué me lo tienes que restregar?
inanmak zorundasin.
Tiene que creer.
Bunu birine anlatmak zorundasin.
Tuviste que contárselo a alguien.
Isine geri dönmek ve tüm bunlari geride birakmak zorundasin.
Va a tener que volver al trabajo e intentar dejar todo esto atrás.
Yapabilmek zorundasin ama.
Usted va a tener que ser capaz de hacerlo.
Tehlikede. Onu kurtarmak zorundasin.
Está en peligro, debes salvarle.
Bebegi kurtarmak zorundasin.
- Tienes que salvar al bebé.
Onu kurtarmak zorundasin.
- El bebé, tienes que salvarlo... - Tienes que salvarlo...
Onu kurtarmak zorundasin.
- Está en peligro...
Bana inanmak zorundasin.
Has de creerme.
Bana yardiim etmek zorundasin.
Tienes que ayudarme...
Bunu giymek zorundasin.
Tienes que usarlo.
- Birakmak zorundasin.
- Amigo, tienes que salirte.
Bana yardim etmek zorundasin. Ben Noel Mazisi Hayaleti'yim... Senin kocani 1970'lere gonderdim ve o ortaliktan kayboldu.
Soy el Fantasma de las Navidades Pasadas yllevé a tu esposo de regreso a los 70's y se me perdió.
Baskani vurmak zorundasin.
Tienes que dispararle al Presidente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]