Zîrâ translate Spanish
18 parallel translation
Beni onun ya da bir başkasının becermesini isteyip istemediğimi gerçekten bilmiyordum. Ama bu fırsatı kaçırmak da istemiyordum, zîrâ başka bir şansım olmayabilirdi.
No sabía si quería que él o algún otro me follara, pero no quería dejar pasar la oportunidad, porque podía ser la última.
Sana bu görevde nasıl hareket edeceğine dair net yönergeler vermiştim. Zîrâ senin hakkında bir kanıya varmıştım.
Te di instrucciones específicas de cómo conducirte en esta misión, y eso es porque tomé una decisión sobre ti.
Zîrâ biz burada onlara hizmet veriyoruz.
Porque nos gusta servirles a ellos.
Zîrâ bu çocuk... Süper Polis'in yeni ortağı olmayı hedefliyor. Biliyor musun, gerçekten taşaklı adamsın.
Porque este chico aquí, apunta a ser el nuevo compañero de súper Policía.
- Hayır, gördüğümüz gibi dediğim şekilde işliyor zîrâ diğer kırık herif biz daha yapmadan her şeyi biliyor.!
- No, al parecer no funciona de esa manera porque este otro trabajo tuerca sabe exactamente lo que vamos a hacer antes de hacerlo!
Sizden birini göndermenizi istiyorum zîrâ tesisimden birilerinin başına bir şey gelmiş olmasından korkuyorum!
Yo te pido que enviar a alguien porque temo que algo puede haber ocurrido a alguien en mi instalación!
Bütün sinemalarda gösterilecek bir haber bülteni için bizi filme aldılar,... zirâ Oskar'ın Danzig'teki Polonya postanesinde yaşadığı deneyim tarihe 2.Dünya Savaşı'nın ilk çatışması olarak geçti.
El noticiario semanal rodó aquella escena... para pasarla luego en todos los cines. En la oficina de Correos polaca... Oscar había vivido los momentos que pasarían a la historia... como el inicio de la Segunda Guerra Mundial.
Bir kaç cümle okumama izin verin, zirâ ne demek istediğimi tam olarak anlatmak istiyorum.
Permítanme leer unas oraciones al final... porque me gustaría que quede claro lo que quiero decir.
Senatör, bu teklifi üç hafta sonra kabul etti zirâ çok meşguldü ve cevap için uygun zamanın gelmesini istedi.
El senador buscó la oportunidad, y nos pidió tres semanas... porque estaba ocupado y necesitaba tiempo para preparar su respuesta.
O olmadan burası çok farklı bir gezegen olurdu. Zirâ bir uydumuz olmasını, olağanüstü bir kozmik rastlantıya borçluyuz.
Sin ella, este sería un planeta muy diferente, y si no fuera por una extraordinaria suerte cósmica de chiripa, no tendríamos una luna en absoluto.
Bunu ödünç vermek zorunda kaldı zirâ benim ki sümüklü gözyaşıyla kaplandı.
Tuvo que prestarme una porque la mía... -... estaba cubierta de lágrimas y moco.
Ama kendimizi kurtarmamız gerekiyor. Zirâ gideceğimiz o kadar çok yer, öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki. Görüş alanımızı kaplayan en büyük nesne bu uyduyken bu o kadar kolay değil.
Pero tenemos que alejarnos, tenemos que ir mucho más lejos, mucho más que aprender, lo cual no es facil cuando el mayor objeto a la vista es esta luna, envuelta en gruesas nubes.
Burada balık tutamazlar. Zirâ bu hızla akan su çok tehlikelidir.
No pueden pescar aquí, la rápida corriente es muy peligrosa.
Aşktan bihaber değilim zirâ.
Pero no de falta de amor.
Zirâ görmez.
Pero no lo hará.
Zirâ hiç de iyi bir baba değildi.
Pero él no era un buen padre.
Seninle Johannes bu işin içindesiniz zirâ.
Pero tu si, y Johannes.
Zirâ kızların önünde kaybetmeyi göze almazsın.
No se correría el riesgo de perder frente a las chicas.