Âdil translate Spanish
134 parallel translation
O zaman âdil olur muydunuz?
Y cuando suceda, ¿ serás justo? ".
Âdil değil, öyle değil mi Nancy?
No es justo, Bill, no lo es, verdad, Nancy?
Âdil ya da değil, çabuk onu bana ver, seni yaşlı bunak.
Justo o no, dámelo, viejo avaricioso.
Hadi, böylesi âdil olur, değil mi?
Vamos, está lo suficientemente limpio, ¿ verdad?
Hadi ama, Hana-ogi. Bu hiç âdil değil. Ne söylediniz onlara?
Vamos, Hana-ogi, eso no es justo.
Âdil bir şekilde bölüşün.
Repartidlo con justicia.
Ama yine de âdil olmak için kendimize şunu sormalıyız. Bu adamın ne zararı olmuş?
Creo que es justo preguntarnos esto ¿ qué daño ha hecho?
Âdil bir dövüş ile, kedinin bu köpeği yeneceğine şaşırmazdım.
No me sorprendería que en un pleito limpio el gato le ganara al perro.
Böylece kimse kimseden daha avantajlı duruma geçmez. Âdil olur.
De ese modo, nadie tendrá más ventajas que los demás.
Bence bu yeterince âdil değil, çünkü ben herkesten daha az hisse alacağım.
Por muchas vueltas que le dé, me llevo mucho menos que los demás.
Kurallar herkes için geçerlidir. Aksi hâlde bu âdil olmaz.
Las reglas tienen que ser las mismas para todos.
Bunun karşılığında âdil ücret alacaksın.
A cambio te pagaré un salario justo.
Ben âdil dövüşürüm.
Lucharé limpiamente.
Koçların eşit olmaması âdil bir yarış olmayacağını gösteriyor.
Al haber ganado con Flail, la decencia y la justicia me obligan a apoyarlo.
Sanırım oldukça âdil.
Supongo que es justo.
Dostlarına karşı âdil ol.
Regala bastante a tus amigos.
- Âdil davranmıyorsun.
- No eres justa.
Kahretsin Hob, bu âdil değil biliyorsun.
Maldición, sabes que no es justo.
Hepsi de âdil bir yargılanmayı hakediyor.
Todos se merecen un juicio justo y caro.
Âdil bir dövüştü. Biz mâsumuz.
- Fue una pelea justa.
Hiç âdil değil.
Es tan natural
Buraya sıfır ihtimalle geldiysek bu hiç âdil değil!
¡ No tenemos ninguna posibilidad, no es justo!
- Bu... Bu âdil değil.
No es justo.
- Bu âdil değil!
¡ No es justo!
Âdil değil.
No es justo.
Kesinlikle âdil değil.
- Definitivamente no es justa.
İmparatorluğun tek bir hükümdarı olacak âdil bir hükümdarı.
El imperio tendrá un solo soberano... un soberano benévolo.
Pek âdil görünmüyor.
No es muy justo.
- Onlara âdil davranıyorum.
- Los trato justamente.
Tamam, çok âdil.
Bien, eso es justo.
Bu hiç âdil değil. Yani kesinlikle değiş tokuş yapmalı ve alıp verme konusunda yükü paylaşmalıyız.
Sin duda deberíamos compartir la carga en términos de dar y recibir.
Bu hiç de âdil değil.
Eso no es justo.
Parayı almak istemedim çünkü oyunu âdil oynamadığını düşünüyorum.
No quise ese dinero porque creí que no fuimos honestos.
Dylan ve diğerleri bana âdil davrandı mı?
¿ Fueron Dylan y el resto honestos conmigo?
Ne dersiniz? Gavin, bu âdil değil.
Gavin, eso no es justo.
Bu hiç âdil değil.
Eso no es justo
Bu hiç âdil değil.
No es justo
Sence bu âdil mi?
¿ Piensas que es justo?
Anladım ki bu âdil.
Supe que eso era justo
Atalarımın ruhları ne de âdil bir bedel!
¿ Cuál es el precio justo por las almas de mis antepasados?
- Bu âdil değil.
- No es justo.
- Tamamen âdil.
- Es totalmente justo.
- Bu hiç âdil değil.
- Esto es tan injusto.
Ama bu âdil değil.
Pero no es justo.
Âdil insanlar, iyice düşünmeden bir karara varmazlar.
La gente justa que adelanta conclusiones, comete errores.
Hiç âdil değil!
¡ No es justo!
Bu hiç âdil değil.
Esto no es justo.
Nereye soktun? Bu pek âdil değil.
Dónde está?
- Ya da âdil.
- Ni justa.
Ama asla sadece bir kadın değilsin. Bu âdil değil.
Eso no es justo.
Yeterince âdil.
Es justo.