Çapkın translate Spanish
1,016 parallel translation
Bunu takınca çok çapkın oluyor.
Es un donjuán cuando se lo pone.
Seni çapkın seni.
Casanova.
Siz de pek çapkınmışsınız Herzoff.
Es usted un bribón, Hertzag.
Seni küçük çapkın.
Coquetuela.
Çapkın olmalısın.
¡ Te gusta hacerte la dura!
Fred gibi çapkın birinin öpücüğünün anlamı olduğunu mu sanıyorsun!
¿ Crees que un beso de un adulador como Fred...? ¿ Crees que eso significa algo?
Karısı da cebinde parası olan çapkının teki sanarak evlendi belki de onunla.
Probablemente ella pensó eso cuando se casó con él. Un adulador con dinero en los bolsillos.
Aslında şu Lewt hakkında bilmeni istediğim şeyler var. O büyük evin en uçkuruna düşkün çapkınıdır.
Quiero que conozcas al pequeño Lewt... la criatura más alta de este lado de la casa principal.
"Rastladığı her şeyi öpen çapkın rüzgâr susmuş. " Bir şey duymamak için, toprağın derinliklerine sığınmış. " " Ne yapmış?
"El impúdico viento que besa todo cuanto encuentra,... se ha ocultado en la entraña de la tierra para no escuchar esto que has cometido ¡ ramera descarada!"
Hatırladığım kadarıyla çok acemi bir çapkındın ama bu hoşuma gitmişti.
Si mal no recuerdo, no eras muy bueno coqueteando.
- Evet, O çapkını görmek isterdim, size...
- Ya quisiera ver a quién se atreva...
Genç John için biraz çapkın diyorlar.
Se comenta que al joven John le gusta mucho la caza.
Bebeğim benim gibi çapkına güvendiğin için deli olmalısın
¿ Por qué, nena, debes estar loca para creer menos de la mitad que yo?
Bağımsız olmanın en büyük keyiflerinden biri de, çapkın arkadaşlarına böyle içkiler aldırmaktır.
Ser independiente me permite... comprar una botella para un amigo disoluto.
Seni çapkın.
Es un egoísta.
Şu sahnelerin ünlü "hızlı çapkın" kızı sosyete takımının sevgilisi Zelda Zanders!
Esa chica famosa de la pantalla... ¡ Ahí viene la popular estrella Zelda Zanders!
Sizi uyarmalıyım. Müthiş bir çapkın olduğumu söylerler.
Se lo aviso, dicen que soy terriblemente coqueta.
Çok çapkın biri.
Un auténtico playboy.
Bu memlekette her çapkın bana asılır.Anlatsana..
Es verdad, soy la mala, pero tú, tú sabes que nunca he perdido la cabeza por nadie.
Sen muhtemelen uluslararası bir çapkınsın.
Probablemente es un mujeriego internacional.
Pek çapkın gibi durmuyor ama güzel bir kız bulmuş.
No parecía ser mujeriego, pero sí que encontró una chica muy bonita.
Ne söylersen söyle, sen çok çapkınsın.
De todos modos, es muy servicial.
- Evet.Çapkın bir adamdı.
Él era un mujeriego.
Fakat bu çürümüş toplumun yararsız çapkınlarına... Katılmadan önce ağır başlı, üretken ve kararlı... Bir adamın tavsiyesine kulak verelim.
Pero antes de ver a estos playboys inútiles... de una sociedad decadente... sigamos los consejos de un hombre serio... productivo y constante.
O, en büyüleyici çapkın, sevgili, sporcu.
Es el playboy, amante y deportista más encantador que hay.
Herhalde çapkın bir köylüyle kaçmıştır.
Seguro que se marchó con algún chico del pueblo.
Seni çapkın!
Usted es un pícaro.
Çapkın denir herhalde.
Un mujeriego, supongo.
Sen karşı koyduğum en moral bozucu çapkınsın.
Eres el más depresivo seductor que vi.
Çapkın Fortunati nasıl?
¿ Cómo está ese pillo Fortunati?
- Çapkın yine sabah erken başladı.
Casanova empezó muy pronto hoy.
Çapkın çocuk.
Rápido para el trabajo
Hayır, o öyle bir sonuç çıkardı işte. Buralarda oldukça çapkın biri olarak tanınırım.
No, sacó la conclusión él solo.
Bazen, çapkın oğlumu, biraz sakinleştirmesi için Tanrı'ya yalvardığımda, sözlerimi dikkate aldığını düşünüyorum.
A veces lamento que Dios me hiciese caso, cuando le rogaba que calmase a mi hijo, que era un donjuán.
Çapkın bir tabiatım var ve bu soyluların aksine... tabiatım nedeniyle sadık kalamayacağımı bile bile... evlilik yeminini etmeyi reddediyorum.
Soy de naturaleza promiscua, y a diferencia... de estos aristócratas, no juraré mi voto de fidelidad... el cual mis instintos no me permitirían respetar.
O bir uzman. Çapkın. Yalnız uyumak istediğinde saklanmak zorunda kaldığına inanır mısın?
- Es todo un especialista, está muy solicitado para dormir solo tenía que esconderse
fakat jerome... çapkın yaşlı aptal.
Pero Jerome, ese viejo tonto.
Yanlış odadasın, çapkın.
Estás en la habitación equivocada, donjuán.
Erkek kardeşim gibi bir çapkın bile.
Incluso gente como mi hermano que hizo lo que quiso.
Tam bir serseri çapkın, bu adam!
Ay, qué tío más ruidoso.
Sekizinci Bulvar'ın işsizlik bürosunun çapkını nasıl?
¿ El galán de la oficina de desempleo?
Saçları beyazlatmışsın, seni çapkın!
¡ Te han salido varias canas, viejo Snaporaz!
Görürsün, yaşlı çapkın.
Ya lo verás, viejo Snaporaz.
Kısacası çapkınlıklarının farkındayım.
O sea que conozco sus vicios.
Ben kızımı eve kapatana kadar o çapkını evimden uzak tut.
Quiero a ese pícaro lejos de mi casa hasta que haya encerrado a esa chica.
Vardes, Paris'in en tehlikeli çapkınıdır!
Vardes, el libertino más peligroso de París.
Beyler, bu müthiş bir ironi... Dünya işlerine dalmış Becket, hovarda ve çapkın Becket... şu anda neden burada... olduğunu arayıp bulmalı.
Caballeros, es una suprema ironía... que el mundano Becket, el derrochador y libertino, se encuentre a sí mismo... aquí en este momento.
Ayrıca, çok çapkın olduğuna dair izlenimler de edindim.
También tengo la impresión de que era un libertino.
Ama bu onu çapkın biri yapmaz.
Pero eso no le convierte en un libertino.
- Devam et, seni çapkın.
Granujilla.
Kes şunu, çapkın şey.
Basta, ¡ travieso!