English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Ç ] / Çene

Çene translate Spanish

2,282 parallel translation
Bu korkunç pençelere sahip yaratık da neyin nesi böyle? Üstüne üstelik korkunç dişlerle dolu korkunç bir de çene.
Pero ¿ Quién es ese ser de largos colmillos garras feroces y dientes enormes como cuchillos?
Bu korkunç pençelere sahip yaratık da neyin nesi böyle? Üstüne üstelik korkunç dişlerle dolu korkunç bir de çene.
¿ Quién es este ser de largos colmillos garras feroces y dientes enormes como cuchillos?
Birkaç yıl önce, bir arkadaşım aradı ve Güney Alaska bölgesindeki bir mağarada bulunmuş olan kadim bir çene kemiği DNA'sını henüz teşhis ettiklerini söyledi.
Hace unos años, me llamó un amigo y me dijo que habían identificado ADN de una mandíbula antigua hallada en el sur de Alaska, en una cueva en el sur de Alaska.
Tüm kıta boyunca topladığı modern örneklerle kadim çene kemiği DNA'sını karşılaştırdığında John bir örüntü fark etti.
Cuando John comparó el ADN de la mandíbula antigua con muestras modernas de los dos continentes, notó un patrón.
Tamam, çene kemiği orijinal DNA'sıyla biz buradayız güney Alaska'da.
Bien, aquí tenemos al sur de Alaska el ADN original de la mandíbula.
Anüs ile ağız dairesel biçimde birleştirilecek. A, B'ye, B de C'ye birleşecek. Hücresiz aşılar çene-yanak yarığına dikilecek.
conectando la mucosa circular con la membrana del ano y la boca de'A'a'B'y de'B'a'C'... conectando los los injertos a las incisiones del menton y la mejilla.
Alt çene kemiğini görebiliyorum.
Se le ve hasta la mandíbula.
Alt çene dişlerindeki yıpranmalara göre 30-35 yaşlarında olmalı.
El desgaste en su diente mandibular lo pone entre 30 y 35 años.
Simetrik yüz çizgileri, kuvvetli bir çene.
Rasgos simétricos, mandíbula fuerte.
Bir katilin çene kemiği.
La mandíbula de un asesino.
Olay yeri incelemedekiler çene kemiğinin bir parçasını ve işaret parmağının ucu bulmuş.
Los de criminalística encontraron un pedazo de mandíbula y la punta de un dedo índice.
Seninle çene çalacağımı mı sanıyorsun?
¿ Crees que voy hablar de tonterías contigo?
Demek sen de Jules gibi çene çalmayı seviyorsun.
Así que a Jules y a ti os gusta hablar.
Çene ve ense kemiğindeki polipler ve tümörler boşluğu büyütmüş olmalı.
Pólipos y tumores en el maxilar y esfenoides podrían haber agrandado la cavidad.
Bu parça çene çıkıntısına ait.
Esto es parte de la eminencia mental.
Çene parçasındaki eğimi yorumlarsak ikinci kurban erkekmiş.
Por el ángulo del fragmento de la quijada, se trataba de un hombre.
Hayatını kurtarmak yerine çene çalmayı mı istersin?
¿ Quieres hablar, o quieres que salve tu vida?
Az çene, çok tokat.
Menos charla y más bofetada.
Ben o yorgun çene olur sanırım.
Supongo que se le cansa la mandíbula.
Çene çalmaya devam edersek, çeklerin işini hiç bitiremeyeceğim.
Ahora, si no seguimos con esto, nunca vamos terminar estos cheques.
ve eğer çene çalmaya devam edersek Gloria'nın her hafta yaptığı acı biberli güveci kaçıracağız. Kaçırmak istemiyorum.Gidelim.
Y si vamos a seguir hablando, nos perderemos ese guiso de chile... que Gloria me prepara todas las semanas, y no quiero perdérmelo.
Üç Çene Jimmy'den, akıllı makine. Muhammad Sekiz ve Yedi Kardeş'inden, güvenlik önlemi çok hoş yeni bir mekan. Ve Barry Tek Top'tan, iyisinden değerli küçük bir kısrak.
Un buen auto de J ¡ mmy Tres Mentones, nuevos cuch ¡ llos de Mohammed Ocho y sus s ¡ ete hermanos, una ch ¡ qu ¡ ta bastante precoz de Barry Una bola.
Pekala hanımlar, bu kadar çene yeter.
Muy bien señoritas, suficiente charla.
Eller yukarı, çene aşağı, anladın mı?
Las manos arriba, el menton bajo, ¿ sl?
Eller yukarı, çene aşağı!
¡ Manos arriba, menton bajo!
Kalia, çene aşağıda, gözler buraya bakıyor, kollar yana sarkık.
Baja la barbilla, mírame, brazos al lado.
Bir kaç danışman verandanın önünde çene çalıyorlardı. Dışarıya çıkmam zorlaştı.
Los consejeros hablaron en balcón, bloqueando mi salida.
Çünkü sanki Çene seni kıçından ısırmış gibi görünüyor.
Porque parece que Tiburón te sacó un pedazo.
Şimdi bir haftamı Zymagen'deki elemanlarla çene çalarak geçirmek zorunda kalacağım.
¿ Ahora debo pasar un par de horas a la semana charlando con los de Zymagen?
Yani, İkiside sprey gibi, ama çene ishali kelimelerin ağızdan fışkırması anladınız mı?
Ambos son como un rocío, pero la logorrea es un rocío de palabras por la boca, ¿ saben?
O zaman otur, çene kapat ve seyret.
Entonces siéntate, cállate y observa.
Burada bütün gün oturup seninle çene çalacak değilim.
Yo no voy a sentarme aquí charlando todo el día.
Bazen maymunlar gibi sırıtıp bağrışırlar... ve beni ısırdıktan sonra çene çalarlar.
a veces son monos que chillan, hacen muecas y me muerden ;
Çene yukarı, şu ışığa bak.
Levanta el mentón. Busca esta luz.
Bundan sonrasını görebileceğimden emin değilim. Çene kemiğinden kafasını kopartıyorsun.
No estoy seguro si no puedo verlo después de todo, cortaste la cabeza justo debajo de su mandíbula.
Şu cücyeyle de çene çalma.
No muevas la boca a ese engendro.
Bay Bailey'yle konuşan kişi, öylesine çene çaldığı bir yabancı olamaz mıydı?
- ¿ Puede haber sido un extraño que se puso a conversar con et Sr. Bailey?
Çene, vay canına.
Barbilla, perdón.
Bütün gün burada durup çene çalmak mı....... yoksa dağa tırmanmaya devam mı etmek istiyorsunuz?
¿ Quieren estar aquí hablando todo el día, o quieren escalar una montaña?
Ve böylece uzun ve kavisli üst çene deniz salyangozu larvalarını çıkarırken diğer yandan ağaç kabuklarının özsuyunu içebilir
.. mientras que su mandíbula superior es larga y curvada para sacar las larvas.
Dün gece çok kötü deniz mahsülleri yedim.
Ayer cené marisco en mal estado.
O yüzden içeri girip midye yedim. Ama tatları çok kötüydü ve ben de sürekli kusmaya başladım.
Así que fui y cené almejas, pero estaban en mal estado, por lo cual vomité.
Geçen gece beraber yedik.
Cené con ella anoche.
Dün akşam biftek yemiştim.
Cené carne anoche.
Köşede bir şeyler yedim. Bonfile, patates falan.
Cené algo en la esquina, un bistec con papas.
Geçen hafta Kumandan Ojukwa ile Paris'te yemek yedim.
La semana pasada cené con el buen comandante Ojukwa en París.
Allison'la yemek yedik.
Cené con Alison.
- Yemekte bana eşlik et.
- Cene conmigo.
19.00'a kadar meşguldüm. Sonra yalnız başıma yemek yiyip, gece yarısına kadar DVD seyrettim.
Estuve ocupado todo el día hasta las 7 PM... después cené aquí solo y vi unos DVD hasta medianoche.
Sadece yemeğe çıktığım bir adam.
Me las envió un tipo con el que cené.
Çene çalmayı keser misin?
¿ Puedes dejar de hablar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]