Çukur translate Spanish
1,404 parallel translation
O çocuk çukur kazmayı seviyor.
A ese chico le gusta cavar hoyos.
Çukur kazmana yardım ederim, böylece sen de bana öğretmek için yorgun olmazsın.
Te puedo ayudar a cavar para que no estés tan cansado.
- Artık çukur kazmıyor musun?
- ¿ No estás cavando hoyos?
Çukur kazılmışsa, kimin kazdığının ne önemi var?
- ¿ Qué importa quién cava el hoyo?
Neden çukur kazdığınızı biliyor musun? Çünkü bu size bir ders veriyor.
Cavas para aprender una lección.
- Çukur kazmayacağım.
- Yo ya no cavaré más hoyos.
Hala 7 çukur bekliyorum.
Todavía espero que caven siete hoyos.
Bir çukur daha kazmaya ne dersin?
¿ Qué tal si cavamos un hoyo más?
- Bu çukur mu? - Evet.
- ¿ Éste es el hoyo?
Seçecek bir sürü çukur var.
Tenemos muchos hoyos entre los cuales elegir.
- 13. çukur. - Uğurlu sayım!
- Bien, mi número de la suerte.
Benim evimin önündeki çukuru düzeltmeleri tam iki senelerini aldı ama bir kaç günde yeniden çukur açtılar.
El ayuntamiento se demora 2 años para arreglar un bache frente a mi casa... y pueden levantar esto en un par de días.
- Bu bir çukur değil bir tünel,
- Esto no es un agujero. Es un túnel.
İleride çukur var, geçemezsin.
Hay un bache por el que no puedes pasar.
Bu soğukta buna uygun bir çukur açmak imkansız.
No se puede cavar un hoyo así con este hielo.
Saklanacak bir çukur gerek.
Este es el lugar.
Orada çukur yok.
Es no es un foso.
- Bu çukur da nereden çıktı?
- ¿ Cómo se hizo este hoyo aquí?
DDD'lerle ilgili araştırmamızın çoğu çukur dediğimiz bu alanda yapıIıyor.
La mayor parte de investigación directa con los HST se hace aquí. Lo llamamos "el pozo".
Burada bu kadar derin bir çukur kazmak epey azim ister.
Hace falta mucha de dedicación para cavar un agujero tan hondo.
Aynı anda hem çukur kazıp hem de bağlanmamış bir kurbana silah doğrultamazsın.
No se puede cavar un hoyo y apuntar al mismo tiempo.
Belki de çukur önceden kazılmıştı.
Quizás el hoyo fue cavado antes.
- Bomba çukur açmamış.
Bueno... no hay crater.
Dokuz mil, ucu çukur, pirinç kaplama.
Nueve milímetos, punta hundida.
Evet, biraz çukur gökkuşağının üzerinde bir yerde durdurmak zorunda kaldı.
Hemos tenido que hacer una parada viniendo por el arco iris.
Çukur kazacaktım.
¡ Iba a jugar en la arena!
Biliyorsun bir iki çukur kazdım.
Le di a un par de baches.
Çukur. Deyim "çukuru boylamak."
Se dice "por la borda".
- Sonra havuz için çukur açılmıştı, oraya gömdüm onu
Esa es buena
Çukur genişlediği anda, çocuğun yerine içinizden birini aşağıda görmeyi umuyorum. Ve çocuğu da bisikletin üstünde.
Pues en cuanto sea lo bastante ancho, espero ver a uno de Uds. en su lugar... y a él de nuevo en la bicicleta.
Peki çukur nerede?
¿ Dónde está el agujero?
BBC, Nurenberg'de bir çelik fabrikasında görgü tanıklarının mekanik bir hortum olarak adlandırdığı şeyle bir çukur açıldığını belirtiyor.
La BBC informa que un molino de Nuremberg fue excavado por algo descrito como un tornado mecanizado.
Yuvarlanıp, ona uygun bir çukur mu kazmalı yoksa etrafta öylece dolaşmak daha mı havalı?
Me volteo y hago un hoyo para eso, ¿ O está bien dejar ondear mi bandera?
Aslında bir çukur açmak gerekli.
Realmente necesita un agujero.
Çukur, yapraklar, içine düşen adam.
El agujero, las hojas el Gui.
Dişiler güzel, ıslak, çamurlu bir çukur bulur ve peşinden gidip çiftleşme yumağı oluştururlar.
Las hembras encuentran un pozo húmedo y lodoso. Y todos se le echan encima formando una gran bola. ¿ Dices que hay una orgía de víboras en la selva?
- Bu olamaz! Herşey olur ama çukur olmaz!
- Cualquier cosa menos el foso.
Ya çukur ne olacak?
¿ Y qué hay del pozo?
Kupa kurasının güzel tarafı şanslı bir çukur olması. Cardiff ya da West Ham gibi eski rakiplerin çıkma şansı var, veya gerçekten şanslıysan, Millwall.
Lo bueno del sorteo de la Copa, es como una mezcla de suerte una oportunidad de enfrentar viejos rivales, como Cardiff o West Ham o si tienes mucha suerte, Millwall.
Örümcekleri yavaşlatamadık! Üstlerinde çukur bile açamadık.
No podemos hacerle ninguna mella.
Çukur kaz, haydi.
¡ Cava! ¡ Vamos!
Dün gece bir işim vardı Fazlı Bey. Sokakların çukur ve göletlerle dolu olduğunu sen de biliyorsun.
Tuve que ir a una misión... y como sabes, las calles tienen un montón de hoyos y charcos.
- Çukur tabakta mı düz tabakta mı?
- ¿ Plato o surtido?
- Katil daha derin bir çukur kazmalıydı.
Adivino que el asesino cavaría un hoyo más profundo.
Son günlerde çukur kazdın mı?
¿ Ha estado escavando últimamente?
Yeşil renk. Üstü çukur çukur.
Es verde.
Sanırım katandaki çukur sadece unutmak istediklerini etkiliyor.
Bien, creo que esa lesión en su cabeza sólo afecta las cosas que desea olvidar.
Burası, içine atıldığımız derin çukur oluyor.
Este es el pozo más profundo al que nos lanzaron.
Çukur çene.
- ¿ Cómo? Por la barba partida.
Evet, eski bir şampiyonun çukur kazmak isteyeceğine emin misin?
Sí, quiero decir, ¿ estás seguro un ex campeón se va a querer cavar zanjas?
Kimseyle konuşmadıkları sürece çukur kazmak zorunda değiller.
Si callan, no tendrán que cavar más.