Çılgınca translate Spanish
6,897 parallel translation
Bir de benim dediğimi çılgınca buldunuz.
Y pensaste que mi cosa era rara.
Bu çılgınca
- Eso es una locura.
Bu çılgınca.
Es una locura.
Çılgınca.
Es gracioso.
Çok çılgınca bir şey duymak ister misin?
¿ Quieres oír algo bastante loco?
Bizsiz de çılgınca dönen dünyayı izliyoruz.
Mirando el mundo gira como un loco sin nosotros.
Çılgınca şeyler olacak. Belki de yıldızlar doğdukça gökyüzünde havai fişek gösterileri olacak.
habrá un loco cosa pasando, y tal vez de comenzar a buscar fuegos artificiales como en el cielo como estrellas nacen.
Neden böyle çılgınca birşey yapıyorsunuz? ve çabucak arkadaş olduk.
¿ Por qué quieren hacer algo así? Nos conocimos en la comunidad de cierto juego y nos hicimos muy buenos amigos.
- Çılgınca bir şey yapacaksın.
Vas a hacer algo loco.
Aynen, çok çılgınca.
Sí, ya sé que parece una locura.
Ne kadar çılgınca olduğunu abartmadan söylemek zordur.
Es difícil definir qué tan loco es esto.
- Sorma, çılgınca eğleniyorum.
Oh sí, estoy delirando.
Çok çılgınca şeyler söylüyor ve bunlara inanıyor.
Dice las cosas más locas y se las cree.
Bu kulağa çılgınca gelecek ama canavarlar, Madison'u istila etti.
Esto va a sonar loco, pero monstruos han invadido Madison.
Bunların tamamı biraz çılgınca, baba.
Es una locura, papá.
Oh, öpmeme izin vermediğini biliyorum, ama bazen ben de çılgınca şeylere izin verebiliriyorum.
Oh, sé que te gusta que te besen, pero a veces me vuelvo un poco loca.
çılgınca değil mi, yaşlı kör adamın.. resime bakmaya çalışması?
¿ Qué hace un viejo hombre loco y ciego viendo una fotografía que no puede ver?
"Son birkaç ay içinde, çılgınca savurganlıklar yaptı " ve eline geçen tüm parayı israf etti. "
Los meses pasados, ha estado involucrado en las más salvajes extravagancias gastando los fondos que llegan a sus manos ".
"Son üç aydır, davalı " çılgınca müsrif bir hayat sürmüştür. "
"En los meses pasados, el acusado ha estado disfrutando una vida de extravagancias salvajes".
Çok çılgınca bir hikâye.
Bueno, es... Es una historia de locos.
Bu gece bayağı çılgınca ve boktan bir şekilde geçti, biliyorum ama güzel bir şey gerçekleşti, o da şu an, işte bu.
Sé que ha sido una noche muy loca y horrenda pero pasó una cosa buena y es esto, en este momento...
Çılgınca.
Loca.
- Çılgınca, değil mi?
Es una locura, ¿ verdad?
Hiç evlenmedi, senden hiç bahsetmedi. 23 yaşındayken senin konserlerinin birinden sonra sarhoş olup kuliste yaptığı şeyin ne kadar çılgınca olduğunu söylediği zaman hariç.
Nunca se casó, nunca hablaba de ti excepto para decir que era una cosa salvaje lo hizo cuando tenía 23 y se emborrachó backstage después de uno de sus conciertos.
- Bu çılgınca.
- Esto es una locura.
Çılgınca, çılgınca.
Eso es salvaje.
- Çılgınca bu!
- ¡ Eso es una locura!
Caleb kendi kanını kullanmaktan çok daha çılgınca şeyler yaptı.
Caleb ha hecho cosas peores que extraer su propia sangre.
Gezegenler arası savaş, Bay Başkan. Bu çok çılgınca değil mi?
Una guerra intergaláctica. ¿ No es una locura?
Bak, bunun kulağa çılgınca geldiğini biliyorum.
Escucha, sé que parece una locura.
- Çılgınca şeyler yaparsın?
Haces locuras?
Final ise otelde oluyor. Krema veya pastanın üzerinde çılgınca...
El final en el hotel es la guinda del pastel.
Bu şey çılgınca.
- Pienso que es una locura.
- Biliyorum. Çılgınca.
Lo sé, es una locura.
Bu vahşi ve çılgınca bir eylemdi.
Este fue un acto violento y frenético.
Plankton! Çılgınca bir rüya gördüm. Sen de içindeydin!
¡ Acabo de tener un sueño alocado y tú estabas en él!
Ama çılgınca romantik.
Pero es increíblemente romántico.
Kafan bir yıllık ödemeye eşdeğer çılgınca yada değil.
Tu cabeza vale un año de paga. Loco o no.
Başım belâya giriyor sonra, çılgınca şeyler yapıyorum.
Suelo meterme en líos. Hago locuras.
Sen eğlencelisin, partilere gidiyorsun takılıyorsun falan ve bütün o çılgınca şeyler.
Vas a las fiestas y andas con la gente más popular.
Kulağa çılgınca gelebilir, ama bence dünyayı değiştirmek üzereyiz.
Esto te va a parecer una locura... pero creo que vamos a cambiar el mundo.
Ryan, bana sorarsan bu çok çılgınca.
Ryan, creo... Que locura. Creo que mi camara esta empezando a ver...
- Bu kamera, diğer kameralarımızın göremediği şeyleri görüyor. - Evet. - Çok çılgınca.
Esta camara capta cosas que ninguna otra camara puede ver.
Evet, çılgınca, değil mi?
- Yep.
Hayır, ben size neyin çılgınca olduğunu söyleyeyim.
- Yeah, una locura, ¿ no?
Duyduğum en çılgınca şeydi.
Vale...
Yalnız kalınca, her türlü çılgınlığı yapmak isterim.
Cuando estoy sola me dan ganas de hacer toda clase de locuras.
Bu çılgınca bir şeydir.
Es una locura.
Doğruları anlatınca insanlar çılgına dönüyor.
Dices la verdad y la gente se vuelve loca.
Ve, çılgınca gelebilir, gerçekten 24 saat içinde evimize baskın yapıldı. Burada olan şeyleri istiyorlar.
Jessie!
Bu biraz çılgınca gelebilir.
Esto va a parecer una locura.