Island translate Spanish
866 parallel translation
Ey Toprak Ana! Bir zamanlar Siegfried'in kanı ile ıslandın. Bir gün geleceğim ve Hagen Tronje'nin kanı ile seni sırılsıklam yapacağım.
Tierra, te has empapado con la sangre de Sigfrido, ¡ Algún día te empaparé yo con la sangre de Hagen Tronje!
"Biraz ıslandım, bu yüzden eve gideceğim".
"Estoy un poquito húmedo, así que me iré a casa".
"Çok ıslandığın için üzgünüm".
"Lamento que te mojaras tanto".
"Sel gibi yaşlarla ıslandı yanaklarım" "Maalesef, yazık, heyhat"
♫ Las lágrimas eran como granizo... ♫... resbalando por mis mejillas... ♫... ay, ay, ay de mí.
Ayakkabılarım ve çoraplarım ıslandı.
Mis zapatos y mis medias están empapados.
Gözlerin ıslandı.
Tienes lágrimas en los ojos.
- Biraz ayaklarım ıslandı.
- Me he mojado un poco los pies.
Hay aksi, ıslandım.
¡ Estoy empapado!
İki lokma yemek için boş yere ıslandık!
Ya me he mojado bastante sin que me salpiques.
- Nerede ıslandın bu kadar?
- ¿ Dónde has estado? - En el castillo.
Ayakkabılarım çok ıslandı, üşüdüm, hastalanıp öleceğim. - O zaman çıkarsana.
Tengo los zapatos empapados.
Benim için ıslandın, özür dilerim.
Te has mojado, lo siento.
İliklerime kadar ıslandım!
¡ Estoy calado hasta los huesos!
Tropopause'u Barometrikleştirip, gökyüzündeki çatışmaları mıknatıslandıracaksın.
Barometrización de la tropopausa, magnetización de oclusión en el cielo.
Uh, ıslandın mı, Captain Smollet?
- ¿ Se ha mojado, capitán?
Biraz ıslandım.
Me he empapado.
Yaşlı Sara'nın gözyaşlarıyla bütün şaraplar ıslandı.
Y la vieja Sara derramando tantas lágrimas que se aguaron los posos del vino.
Arada biz de ıslandık. - Garson.
¡ Pero qué carajo!
Biraz ıslandınız, o kadar.
Está un poquito mojado, eso es todo.
Biraz ıslandınız, hepsi o kadar. İşte çıktınız.
Un poquito mojado, nada más.
Patlayıcılar ıslandığından bütün çabalar boşa gitti.
Ha empapado la mecha y se ha apagado.
Yüzerken ıslandığınız umurunuzda değil, yağmur yağarken neden olsun ki?
No os importa mojaros cuando nadáis. ¡ Esto no es diferente!
Haydi ama. Islanacağın kadar ıslandın zaten.
- Vamos, no podrías mojarte más.
Çanta ıslandığında... bu toz sayesinde etrafa çok pis bir koku yayacak.
Si fuera mojada... este polvo emite un olor sórdido. Si fuera quemada... emite una humareda rosa.
Sonra da havuza düştüm ve her tarafım ıslandı.
Y entonces... Bueno, me caí en la piscina, con la ropa puesta.
Yağmurda ıslandı ve çıkmıyor!
¡ Se mojó con la lluvia y ahora no sale!
Ve orada, bardaktan boşanan yağmurun altında ıslandıklarından habersiz, bizim ikili mutlulukla birbirlerinin kollarına atılıyorlar.
Y ahí, inconscientes del chaparrón que les está cayendo, los dos se abrazan tiernamente.
- Nasıl ıslandın bu kadar?
- ¿ Por qué estás tan mojado?
Teşekkürler ama zaten ıslandım bile.
Gracias, pero ya estoy mojado.
Resmim ıslandı.
Mi foto se mojó.
Hiç kimse ıslandığını düşünmez.
Nadie parece darse cuenta.
Ayakkabılarım ve tüm her şeyim ıslandı.
Ahora me mojé los tenis y todo.
Bize gerçekten asil bir merhamet bağışlandı, dostlarım tam da Kral James'e layık.
Nos han otorgado una clemencia "real", mis amigos... digna del rey James.
Seni buraya getirttiğim için bağışlandım mı?
¿ Me perdonas por haber hecho que te trajesen?
Bağışlandın.
Perdonada.
Ben bu aileden ne zaman dışlandım?
¿ Cuándo votaron echarme de esta familia?
Daha önce beni bir dahi olarak niteleyen bilim dünyasından dışlandım.
Expulsado por quienes me consideraban un genio.
Bağışlandın Cal. Bence yaptıklarında bir kötülük yok... yalnız anlamadığım bir şey var.
Cal. sólo algo que desconozco.
Bağışlandın.
También yo te quiero.
Toby bana bağışlandı.
Toby me fue entregado.
Biraz önce Taş Vadisi'nden geldim. Annemle kardeşimin kalan Ömürlerini yaşadığı yer. Roma'nın isteğiyle cüzamlı olup, toplumdan dışlandılar.
Apenas vengo de un valle de piedra donde mi madre y hermana viven lo que les queda de vida por decreto romano leprosas, marginadas sin remedio.
Dışlandım ve canım sıkılıyor.
Desterrada y aburrida.
Ben daima dışlandım, ama sadece doktor, sen ve José sıçan olmayan maceralarımdınız.
Mi vida nunca ha sido un modelo de estabilidad pero excepto por Doc y por ti, José es mi primer romance "no rata".
Elbette iyiyim. Biraz ıslandım, hepsi bu.
Un poco mojado, nada más.
- Ben dışlandım.
- Soy un paria.
- Ben de toplumdan dışlandım.
- Yo también.
Ben evin efendileri tarafından bağışlandım.
Obtuve perdón de los amos.
Bağışlandıklarını duydum.
Y yo estoy muy ocupado.
"Gondo Dışlandı Halk Önemsenmedi"
"Gondo colocado para fuera opinión pública ignorada"
Kendi köyümüzde dışlandık.
Somos desterrados en nuestra propia aldea.
- Bağışlandım mı Peder?
- Me da la absolución, Padre?