Şurası translate Spanish
1,977 parallel translation
- Burası harika, hemen şurası.
- Perfecto, justo aquí.
Şurası.
Justo ahí.
Pekâlâ. Yaşadığı yer şurası, çalıştığı yer de şurası. Ama dün saat 12 sularında kredi kartını Pelican Bar'da içki alırken kullanmış.
Bien, vive aquí, trabaja aquí pero ayer usó su tarjeta de crédito para pagar un trago en el Pelican Club un poco después del mediodía y luego recogió algo de la tienda de regalos un poco después de la 1 : 00.
- Şurası?
- ¿ Aquí?
Sanırım şurası olabilir.
Creo que... por aquí.
Neden saymayasınız ki, değil mi? Şurası oturma odası.
Esta es la suite principal.
Ana kuvvetlerimizin ilerleyeceği, askeri hedeflerin ve Baath Partisi'nin bulunduğu yer şurası.
La ruta principal de abastecimiento que va desde las instalaciones militares hasta los objetivos políticos de Baaz está aquí.
İşte bak, şurası amigdala.
Ves, la amígdala.
Hayır, sanırım şurası.
No. Creo que ese de allí.
Tamam, şimdi dur, yapma. Şurası.
bien, ahora no... aquí.
Burası nasıl... tam şurası, Seal sahili?
¿ Que tal allí mismo, la Playa Seal?
- Şurası banyo mu?
- ¿ Allí es el baño?
Mira, şurası. - Gördün mü?
Mira, ahí, ahí.
Şurası işe yarayabilir.
Podría ser algo útil.
İddiaya varım ki ilk arabanın... geleceği taraf... şurası olacak!
Apuesto a que el primer coche... vendrá desde... - ¡ Desde allá!
Uzun, sarışın ve şurasında bir dövmesi var.
Es alta, rubia y tiene un tatuaje aquí.
Çocukların oynayacağı yer şurası mı?
¿ Y ésa es la habitación donde jugarán los niños?
Şurası daha kötü.
Esa otra, peor.
Ama hata yaptığı yer şurası.
Pero aquí es donde él comete el grave error.
- Şurası.
- Ese es.
Hareketin olduğu yer şurasıydı.
Ahí se movió la cortina.
Şurası iyi gibi.
Ahí podría ser!
Nool'un tepesi şurası mı?
El Monte Nool está por allá!
Her kurbanını hatıra olarak tam şurasına kazıyor.
Corta un pedazo de piel de cada muerto, como recuerdo.
Şurası açık ki binamız güzelliğe karşı bir suç.
Parece que el edificio es un crimen contra la belleza.
Q. T, şurası nedir?
P. ¿, ¿ qué es eso?
Şurası onların zayıf noktası haydi
Busca su punto débil, vamos.
En yakın bina şurası, sokağın karşısında.
El vecino más cercano está al otro lado de la calle.
Evet, şurası. Masada görüşürüz.
- Sí, por ahí. ¿ Te veo en la mesa?
Şurası.
Allí.
Hoke, şurası.
Hoke, es allí.
Acıyor. Bacağının tam şurasında bir mercan var!
¡ Hala, llevas coral en la pierna!
Şurası bozuk para çantası gibi, değil mi?
¿ Este lugar es para las monedas?
Dinle alnının tam şurasına vuracağım.
No, escucha. Le voy a pegar en la frente, justo aquí.
Annemin dediğine göre şurası süpermarketin olduğu yer.
Mi madre decía que ahí es donde está el supermercado.
Demiryolunun penceresi işte şurası.
Aquí está la ventana a las vías del tren.
Şurası kalbin merkezi. Tabir caizse kalbin kalbi.
Eso que ve es el centro del corazón el corazón del corazón, si quiere.
Şurası nasıl?
¿ Qué tal aquí?
Evet, bozulmuş. Şurası bozulmuş.
Ahi.
Uyar mı? Market dediğin, hemen şurası.
El mercado esta justo a la vuelta de la esquina.
İşte şurası.
Mira aquí.
Şurası kesin boş boş oturmak hiçbir şeyi daha neşeli hale getirmez.
Lo que está claro es que pasando estando triste todo el día no te vas a sentir mejor.
Şurası açıkca aklınızda olsun, Gideceğiniz yerde vahşi hayvanlarda var.
Ahora, obviamente que hay animales salvajes aquí.
Şurası mutfak, şurası da oturma odası.
Cocina, sala...
Şurası bir yerin girişine benziyor mu sence de?
¿ Te parece que ésa es la entrada a un sendero?
Jessica, şurası sence bir girişe benziyor mu?
Jessica, ¿ te parece que ése es un sendero? No.
Şurası.
Allá.
İşte şurası.
Aquí lo tienes. Sobre eso.
Şurası.
Ahí.
Tam şurası.
Justo ahí.
Hemen şurası. Bir kaçak arıyor muyuz, aramıyor muyuz?
Sánchez ya está en la casa de Taft, aquí mismo.