English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ A ] / Acayip

Acayip translate French

7,014 parallel translation
- Kalçalarım acayip ağrıyor.
Mes muscles fessiers sont tout ankylosés.
Bir çocuğun başına gelen bir yığın acayip şey.
C'est juste quelque chose de génial qui arrive à un gamin.
O, acayip seksiydi.
Elle était vraiment canon.
Acayip bir şey.
C'est dingue.
O şey acayip tehlikeli.
Bon sang, quel bordel.
Acayip bir uçak seyahatinden yeni çıktık ve daha yüksek bir sınıfa geçirilirsek çok iyi olurdu mümkünse küçük icrai süite.
Notre vol s'est vraiment mal passé, alors j'aimerais une chambre supérieure, peut-être même une suite junior.
Yol gezisi acayip harika oluyor.
Le voyage sera incroyable.
Acayip dandik.
Vraiment.
Acayip makbule geçti.
C'est gentil.
- Hem de acayip.
- C'est quelque chose.
O kadar acayip şeyler olmuştu ki son zeminlerde...
Vous voyez, tant de choses étranges s'étaient passées derniarement
Acayip satan bir romandır.
- Il a eu un succès colossal.
- Siz acayip tatlısınız.
- C'est mon tour, ce week-end.
Acayip korkuyordu.
Il était mort de peur.
Bakın, bir dolu acayip kara delik zırvalarını okuyorum şu an ama kısacası bizim zamanımızla 1 dakika 14 saniyede geleceksiniz.
Je peux voir plein de singularités, et de conneries de trous noirs... mais en gros vous allez être partis une minute, 'et 1 4 secondes de notre temps... Et 14 secondes de notre temps...
Bir keresinde Mısır yok etmişti. Acayip bir dünyadır burası.
Une fois, quand je suis venue, c'était l'Egypte qui était en cause.
Kanka, acayip kandırdım seni.
Oh, mec, tu as trop marché.
- acayip ve...
- est dingue et...
Neden acayip olduklarını söyledin?
Comment ça bizarre?
Şu an kafam acayip iyi. Haydi oradan.
Non, c'est vrai?
- Sadece şu repliği acayip seviyorum...
- J'ai juste envie de dire cette phrase.
Annemiz Loretta Jameson şu sıralar uygun ve acayip hovarda duran Miguel Diego Torres adında biriyle çıkıyor.
Notre mère, Loretta Jamison, fréquente un homme élégant du nom de Miguel Diego Torres.
Kardeşinize günde iki defa vermelisiniz yoksa acayip bela olur.
Donnez-lui-en deux fois par jour, où il y aura du grabuge.
- Acayip kibarım.
- Je suis un vrai nounours.
Hellenistik şekle acayip ilgisi falan varmış.
Il était très impressionné par ces idiots hellénistes.
- Sen de beni acayip kızdırıyorsun!
Tu me rends fou!
Çok acayip bir adam ya!
Il est tellement loin.
Çok acayip iyisin, Helga!
Tu es horriblement bienfaisante!
Titus da acayip tatlı çocuktur.
Et Titus est un gentil garçon.
Sanki bu iyi bir şeymiş gibi. Sanki planlarının acayip delice olmasını kafaya takmamı engelleyecekmiş gibi. Evet.
Comme si c'est une bonne chose et que ça va me faire oublier leur plan de fou.
Çok acayip. Çünkü ben de sana bir şey söylemeliyim.
C'est marrant parce que moi aussi.
Şimdiye kadar acayip bir yolculuktu.
C'a été un drôle de chemin jusqu'ici, tu sais.
- Acayip değerlisin!
- Foutrement précieux!
Tadı acayip de güzeldi.
Oui, mon pote. c'est délicieux.
- Tabi lan, acayip bir şeydi.
Hé ouais. C'était une dingue.
Acayip utandım. Ne yapacağım?
Je suis putain d'embarrassé Qu'est-ce que je vais faire?
Molina acayip muhteşem bir bitiriş yaptı!
C'est une fin spectaculaire par Molina.
- Acayip sinirlendim.
Il ma énervé.
Yanisi işsiz kalmış ve acayip öfkeli bir sistem elemanı var. Herkesin önünde sistemimizi ters yatırıp düz sikmekle tehdit etti.
On a un chômeur spécialisé en système informatique en colère, qui a publiquement menacé de bousiller notre système.
Güzel dostum acayip şanslıymış ki kazadan çizik ve morluklarla kurtuldu.
Le mec est chanceux d'avoir survécu avec seulement quelques égratignures.
Pekala, bak, bu acayip garip, tamam mı?
Bien, écoutes, c'est bizarre, ok?
Burada acayip şeyler oluyor adamım!
Il y a des choses bizarres qui se passent par ici, mec!
Bak, hesaplarıma göre bu yer acayip eski değil mi?
Tu sais quoi, je pense que cet endroit est maléfique, pas toi?
Acayip tedirgin görünüyorsun.
T'as pas l'air bien.
Yani çok acayip.
C'est bizarre.
Zed, Zed. Bir nefes daha çek çünkü fotoğrafı çektiğimde duman o acayip bulutsu şeklini kaybetmişti.
Zed, reprends une taffe, parce que lorsque j'ai pris la photo la fumée n'était plus dans cette étrange forme nuageuse.
Acayip.
Quelle fantaisie.
Acayip garip.
C'est étrange.
Acayip bir şey.
Il aime sortir.
Çok acayip.
- Ça fait bizarre!
Millet onların doktorusun diye acayip heyecanlı olmalılar.
À quel point les gens sont excités quand tu es leur docteur?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]