Acıdı mı translate French
6,373 parallel translation
- Ve sen de bana... - Makalendeki bilimsel şeyleri açıklayacağımı söylemiştim.
Et tu avais accepté- - D'expliquer des termes scientifiques
Saldırı olduğunda çektiği acılardan onu arındırarak Lourdes'e yardım ettiğimi düşünmüştüm.
Je pensais aider Lourdes, la libérer de la douleur depuis la survenue de l'attaque. Il ne s'agit pas que d'elle.
Hepimizin kellesini isteyen adamla mı? Tarihe acımasız başka bir diktatör olarak geçebilirsin ya da halkını dinleme cesaretini göstermiş bir lider olarak hatırlanabilirsin.
Tu peux paraitre dans l'histoire comme un dictateur brutal de plus, ou alors, comme le leader qui a eu le courage d'écouter son peuple.
Esas tedirginlik veren beni açık şekilde dışlamak için İskoçça konuşmalarıydı.
Ce qui me troublait, c'est qu'ils utilisaient clairement le Gaélique pour m'exclure.
Burada bir sonraki anlaşmam için düşündüğüm beş şirket var ve yasal açıdan değerlendirmesi için birine ihtiyacım var.
J'ai cinq sociétés ici dont je suis à la recherche pour mon prochain contrat, et j'ai besoin de quelqu'un pour les évaluer d'un point de vue juridique.
Henry Ayakta Duran Ayı'nın bir... açıklama yapacağını duyunca, bu fırsatı veya O'nun hamburgerini... kaçırmak istemedim.
Quand on m'a dit que Henry Standing Bear ferait une déposition, je ne pouvais manquer l'occasion d'un de ses burgers.
Neden sürekli soğuk hissettiğini açıklama zamanı geldi sanırım.
Il est temps d'expliquer pourquoi vous avez toujours froid...
T, SCU sonuçları açıklayacağı için heyecanlı mısın?
T, tu as hâte d'avoir des nouvelles de SCU?
Ha evet, şu kağıdı açıklar mısın?
Oh, très bien. - Ça te dérangerait de m'expliquer ce papier?
Dolabımızı açıp çirkin notlar bırakmakla eğlenen A değil bu.
Ce n'est pas le même "A" qui prenait plaisir à forcer nos casiers et à laisser d'horribles mots.
Silahım olmadan popom açık hissediyorum.
J'ai l'impression d'être à poil sans mon arme.
Bay Fitz sosyal açıdan öğrencilerle görüşüyor muydu?
Savais-tu si M. Fitz voyait d'autre étudiantes?
İnternet Teknolojileri'nin bıktırıcılığından biraz rahatlamak için acı verir umuduyla kendi dilimi zımbalayacaktım.
J'étais sur le point d'agrafer ma propre putain de langue dans l'espoir que la douleur me donne un peu de répit dans l'ennui... de l'informatique.
Bu sözümü unutmayın Bayan Ruiz bu kağıt yığınının arasında bir yerde tanığımızı açık eden bir şeyler bulacağım.
Croyez-moi, cette pile de récits va nous permettre d'identifier notre témoin.
Bay Hall'a yazdım ve durumu elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.
Deux ou trois filles disparaissent d'un endroit et les kidnappeurs changent de lieu.
Çok tatlı biri, yardımı dokunacağını düşünüyorsun biliyorum ama analitiksel açıdan onun burada olmasındaki amaç ne?
Elle est gentille. Je sais que tu penses qu'elle peut aider, mais d'un point de vue complètement analytique quel est son rôle ici?
Ama bir demiryolu yapmak için acımasız ve kuvvetli adamlara ihtiyacımız var.
Mais nous avons besoin d'hommes pour construire le chemin de fer.
Bana daha önce açıklamalarda bulundun.
Tu m'as déjà donnée beaucoup d'explications.
Açık kalp ameliyatı mıdır nedir, ondansa bayılma nöbetini tercih ederim. Göğsümü yarıp açacaklar, üzerimde çalışıp riske girecekler.
Je préférerais m'évanouir plutôt que d'aller à l'hôpital et subir une chirurgie à coeur ouvert ou peu importe, avoir ma poitrine ouverte, être réparé et mettre ma vie en jeu.
Yani, durum böyle olsa da, bilirsiniz, yaptığımız şeyle ve protokollerimizle ilgili olarak yeterince kendimize güveniyoruz ve her şeyi açıkça anlatıyoruz bu eleştirilerle başa çıkabiliriz.
Je veux dire, même si cela est le cas, vous le savez, nous sommes assez confiants dans ce que nous faisons et nos protocoles et nous pose tout nu, que nous pouvions nous permettre d'engager avec eux.
Olanı açıklamaya çalışırım.
Pour tenter d'expliquer ça.
Açıkçası, orada olmanız gerekmiyor, Bay Bishop.
Vous n'avez pas besoin d'être là, M.Bishop.
Bir kız bana mailini verdi, bunu bana acıdığı için de yapmadı.
Une fille m'a donné son mail, et c'était pas par pitié.
Sana yaptığı tek şeyse izin vermek oldu. Gerçekte olduğun adam olmana izin verdi. İlgi bekleyerek dolanıp duran bir yavru köpek değil de, istediğini elde etmesine kimsenin engel olamadığı o acımasız korsan olduğunu hatırlattım.
La seule chose que j'ai faite c'est de te donner la permission, la permission d'être l'homme que tu es réellement... et pas un petit chien qui court après l'objet de son affection, mais un pirate impitoyable
Nöroloğum bir daha uğramayayım diye son derece basitçe açıkladı.
Mon neurologue m'a simplement dit d'arrêter de venir à son bureau.
Basın açıklamasında biz de yer alalım.
Et nous avons besoin d'une présence lors de cette conférence de presse.
Parçacık hızlandırıcının açılışını izleyelim dediğimde aslında çırıl çıplak soyunup ayın altında uluyalım demek istemiştim.
En disant qu'on devait jeter un coup d'œil à l'allumage de l'accélérateur de particule, je pensais qu'on se déshabillerait et hurlerait au clair de lune.
Ama o zamana dek, evet, bir açıklamanı alırım.
Mais d'ici là, oui, je me contenterai d'une explication.
Neyi açıklayacaksın, kahraman olmak istediğin için şirketi tehlikeye attığını mı?
Expliquer quoi, que tu as mis le cabinet en danger uniquement parce que tu avais besoin d'être le héros?
- Ava'ya dava açılacak mı?
Avez-vous l'intention d'inculper Ava d'un crime?
Ve şunu açıklığa kavuşturalım, sana sarılmam, elini tutmam, yada herhangi bir sevgi gösterisinde bulunmam.
Et pour être claire, je ne vais pas vous étreindre, vous tenir la main, ou vous montrer quelque signe d'affection.
Sadakatle hizmet ettiğim Kurum tarafından açığa alınmam dışında mı? Hayır, hiç bir şey olmuyor.
En dehors du fait d'avoir été suspendue par l'agence que j'ai servie de tout mon cœur, non, rien d'autre.
Annie Walker'ın tıbbi kayıtlarını değiştirmesine yardım etmekten sana soruşturma açıyorum.
Je vais ouvrir une enquête complète sur ton implication dans la falsification du dossier médical d'Annie Walker.
Ne yapacağını bilmiyordum, sanırım kuzen Peter bana acıdı.
Je ne savais pas quoi faire après, je suppose que mon cousin Peter a eu pitié de moi.
Tatlım, çok ağır ağrı kesicilerin etkisi altındasın. Canın acımaya başlarsa bana söylemen gerek, tamam mı?
Chérie, tu es sous puissants analgésiques, alors si tu commences à avoir mal, j'ai besoin que tu me le dises, d'accord?
Bana bugüne kadar hiç yaşamadığım kadar büyük bir acı yaşattınız. Şimdi de kalkmış yemeğe çıkmayı teklif ediyorsunuz.
Je... de toute m'a vie, je n'ai jamais rencontré personne qui ne m'ai causé autant de peine, et... et vous me demandez maintenant d'aller dîner avec vous?
Anlaşılan bu meseleye bakış açılarımız farklı.
On n'était clairement pas sur la même longueur d'onde.
Bayan Swan, şunu açıklığa kavuşturalım.
Mme Swan, voilà quelque chose d'abondamment clair.
- Tanrım, çok acıdı.
Ça fait vraiment mal.
Ama biraz açık fikirli olmalısın, tamam mı?
Reste ouverte d'esprit, d'accord?
Görüşürüz Doc. Arkadaşımız Hodges, koklayarak siyanür kokusuyla acı badem kokusunu ayıran genlere sahip.
Notre ami Hodges a un gène qui lui permet de sentir l'odeur d'amande amère du cyanure.
Umarım gizli operasyonun ne demek olduğunu tekrar açıklamama gerek yoktur.
Je dois te redire la procédure d'une opération sous couverture?
Şunu açıklığa kavuşturalım. Bu adam yüzüne bir maske taktı... -... ve tıpkı benim gibi mi oldu?
Pour être clair, il s'agissait d'un masque que ce type enfilait et le faisait me ressembler?
Bence bu akşam Fındıkkıran'dan önce benim evimde yemek yiyelim. Ve arkadaşlığımızı Nicole'ün anlayabileceği şekilde açıklayalım. Doğru, haklısın.
Je pense que nous devrions tous dîner chez moi avant d'aller voir "Casse-Noisette" ce soir et expliquer notre amitié de façon à ce que Nicole comprenne facilement ce qu'il se passe.
Tamam, peki ama iki şeyi açıklığa kavuşturalım.
D'accord, mais de deux choses l'une.
Az önce atandığımı gördüm ve beni liseye atamışsınız ama ben orta okula atanmak istediğimi belirtmiştim açıkça belirtmiştim.
Je viens d'avoir mon affectation et ça dit que j'enseigne en lycée, mais j'avais spécifié très clairement que je voulais enseigner enseigner à des collégiens.
Açıkçası yeterli yakıtım yok.
Pour être honnête, je n'ai pas assez d'essence.
Ona şeyi açıkladın mı : Burada bir kadının hayatını kurtarıyoruz?
Lui as tu expliqué que nous sommes ici pour sauver la vie d'une femme?
Bilemiyorum, çünkü bana ve diğer bir çok insana acı çektirdiler.
Je sais pas, parce qu'ils m'ont fait souffrir, et plein d'autres aussi.
Eşyalarımın açık arttırma ile satıldığını öğrenmek beni öldürdü.
Ça m'a tué d'apprendre que mes biens avaient été vendus aux enchères.
Bugünkü ultrason ile nasıl şekillendiği konusunda daha açık bir algımız olacak.
L'échographie d'aujourd'hui nous donnera une idée plus claire de la manière dont les choses évoluent.