English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ A ] / Acınası

Acınası translate French

6,553 parallel translation
Acınası!
C'est pitoyable!
Bu görüşmeler ve bir kariyer için acınası sebepler.
Parce que sinon, vous auriez vraiment honte de vos actes, de cette audience et votre excuse pathétique pour une carrière.
Sanırım bu sana çok acınası gelmiştir?
J'imagine que tout cela doit vous sembler pathétique, hein?
Fakat senin bu kadar acınası hale gelmene ve her seferinde harcanmana dayanamam.
Mais je ne supporte pas que tu sois aussi pitoyable et que tu te fasses botter les fesses sans arrêt.
Toprak Krallığı'nı böylesi inanılmaz bir karmaşanın içine sürükleyen bu kralların ve kraliçelerin acınası yönetimleri olmuştur.
C'est le règne lamentable de rois et de reines qui a fait tomber le royaume dans un tel désordre.
Bu acınası hamlelerin bile.
Même cette tentative pathétique.
Eğer hep birlikte şükran gösterelim, daha çok iletişim kuralım diye düşündüler ama bayağı acınası hale geldik.
Ils pensaient que si on disait tous les grâces en même temps, on serait plus connectés mais, euh, c'était plus triste qu'autre chose.
Carla Reddington, acınası bir adamla evlenen acınası bir ev hanımıydı.
Carla Reddington était une misérable femme au foyer marié à un homme misérable.
Bu acınası hilen Gary Lester'da işe yarayabilirdi ama biraz saygı hak ettiğimi düşünüyorum.
Cette ruse pathétique fonctionnait peut-être avec Gary Lester, mais je mérite un peu plus de respect.
Her zaman ezik, üzgün ve acınası insanlar Şükran Günü yemeğini dışarıda yer demez miydik?
Tu sais qu'on dit toujours que seuls les losers, et les gens tristes sortent pour Thanksgiving?
Acınası durumdasın.
Tu es pathétique.
Az daha ölüyordum Daniel ve acınası olmaktan bıktım.
J'ai failli mourir, Daniel. Et je n'en peux plus d'être dans cet état.
Acınası planın ile çok vakit harcadın.
Tu as perdu tellement de temps avec ce plan pathétique.
Acınası halde.
Pathétique.
Bunu nasıl açıklayacaksın?
Comment expliquez-vous cela?
Bunu nasıl açıklarız?
Comment nous allons expliquer ça?
- Güzel. Çünkü o çocuğun yaptığı şeyi nasıl açıklayacağını duymak istiyorum.
C'est bien... parce que je veux vraiment l'entendre expliquer ce qu'il a fait.
Konu nasıl açıldı bilmiyorum. Meğer Jeff bu dönem üniversiteyi erteleme fikrinin hiç akıl kârı olmadığını düşünüyormuş.
Et, je ne sais pas comment on en est arrivé à aborder le sujet, mais il s'avère que Jeff pense que je serais crétin de ne pas aller à l'université ce semestre.
Ben sadece bunun nasıl espri olduğunu anlamadım. Yani sana açıklamamı mı istiyorsun?
Tu veux que je te l'explique?
Dövmenin her karede nasıl daha açık renge dönüştüğüne bak.
On voit dans chaque cliché que le tatouage semble de plus en plus léger.
Onun ölmesinin seni nasıl mutlu edeceğini biliyorum böylelikle günbatımlarına yelken açıp kendini suçsuz hissedebilirsin ama o benim anneannem.
Si tu as hâte de t'en débarrasser, pars sans remords ouvrir tes chakras.
Başka nasıl açıklayacaksın peki?
Comment tu veux expliquer ça autrement?
bunu Hetty'ye nasıl açıklayacağız?
Comment va-t-on expliquer ça à Hetty?
Nasıl bu kadar çabuk ele geçirdiklerini açıklıyor.
Ça explique comment ils l'ont eu si rapidement.
Açıklamam gerek. - Kodesten nasıl çıktı bu?
- Que fait-il hors de prison?
Hala buraya nasıl geldiğini açıklamıyor, Adam.
Ca ne nous avance toujours pas, Adam.
Video Bakış Açısı'nın eline nasıl geçti?
D'accord, comment la vidéo s'est-elle retrouvée entre les mains d'Inside P.O.V.?
Ve ben böyle talihsiz bir olayı alıp, nasıl düşünceli bir seçime dönüştürdüğümü açıklarım.
Et je devrais expliqué comment j'ai pris un malheureux incident Et l'ai transformé en un choix réfléchi.
Nasıl açıklanır bilemiyorum.
Je ne saurais l'expliquer.
Elin nasıl oldu? Açıkça alkol yasağınız olmamasına rağmen,... suistimali tetikleyecek her türlü şeye karşı olmayı tavsiye ediyoruz.
Bien que l'alcool ne vous soit pas interdit, nous vous conseillons d'éviter tout déclencheur d'abus.
Bugünkü ultrason ile nasıl şekillendiği konusunda daha açık bir algımız olacak.
L'échographie d'aujourd'hui nous donnera une idée plus claire de la manière dont les choses évoluent.
Bununla beraber konuyla ilgimi ne şekilde ve nasıl açıklayacağına sen karar vereceksin.
À vous de décider dans quelle mesure je dois être impliqué.
Evet, bunların ne olduğu ve nasıl sınıflandırıldığını açıklamak isterim.
Je veux juste résumer ce que c'est et comment c'est organisé.
Mahremiyet hakkımız yoksa o zaman nasıl özgür ve açık bir tartışmaya girişebiliriz?
Si on ne protège pas la vie privée, comment avoir un débat libre et ouvert?
Tamam, sana karşı bulduğumuz delilleri nasıl açıklarsın?
Toutes les preuves que nous avons Contre vous?
Buraya nasıl geldiğini açıklıyor.
Ça expliquerait comment il est arrivé ici.
- Nasıl açığa çıktın?
Comment avez-vous été exposé? Les bagels?
Bunların hiçbiri olay yeri hakkında bu kadar bilgiyi nasıl bildiğini açıklamıyor.
Vous savez, rien de cela n'explique comment vous en savez autant sur la scène du crime.
Bense sana yaşattığım onca acıya nasıl katlandığımı anlamaya çalışıyorum.
Comment je peux vivre avec... la douleur que je sais t'avoir causée?
Bu, kameralardan nasıl kaçtıklarını açıklar.
Cela expliquerait leur capacité à éviter toute détection.
Bu işin senin açından nasıl biteceğini ikimiz de biliyoruz.
Nous savons tous les deux comment ça va se finir pour vous.
Şimdi yardımsever bir açıdan bakmayınca hayat nasılmış göreceksiniz.
Désormais, vous verrez ce que c'est dans un monde moins charitable.
O halde bana aynı gün 400 mil uzaklıktaki Maryland'de bulunan Fort Detrick'te birinin sana ait güvenlik kartını neden ve nasıl kullanmış olabileceğini açıkla.
Donc pouvez-vous m'expliquer pourquoi et comment quelqu'un a utilisé votre badge, le même jour à 600 km du Maryland, à Fort Detrick?
O zaman Hannah'nın yatağındaki parmak izini nasıl açıklayacaksın.
Alors comment expliquez-vous votre empreinte sur le duvet d'Hannah?
- Bu Maldivleri de açıklıyor. - Nasıl yani?
Ça expliquerait les Maldives.
Neden ve nasıl sevdiğinle ilgili her zaman bir açıklaman var. Çünkü yalnız kalmaktan korkuyorsun.
Il y a toujours une explication à comment et pourquoi tu aimes parce que tu as peur d'être seule.
Bunun nasıl açıklanacağını bilmiyorum.
Je ne sais pas comment l'expliquer.
O zaman bunu nasıl açıklarsın?
Alors, euh... comment expliquez-vous... ça?
Tamam, Houdini kuş olayını nasıl açıklayacaksın peki?
Ok, Houdini, comment vas-tu expliqué le truc de l'oiseau?
Bunu nasıl açıklayacaksınız?
Comment expliques-tu ça?
Sözümona tanığınız bunu nasıl açıklıyor?
Comment est-ce que votre, euh, prétendu témoin explique ça?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]