Afrodit translate French
150 parallel translation
"Diana'ı yolda kaybetmiş olabilirsin ama... bak" hendekte bir Afrodit var "
"Il croit avoir laissé Diane sur le chemin " mais soudain, Aphrodite paraît dans une ornière! "
Kirke, Afrodit, Troyalı Helen.
Circé, Aphrodite, Hélène de Troie.
Afrodit'in ( Venüs ) bir armağanı.
C'est un cadeau de dame Aphrodite Vénus.
Afrodit Venüs, onların kalplerine parmak ucuyla dokunur dokunmaz içlerindeki kötülük yok olur.
Oui, et de plus, dame Aphrodite Vénus effleure leur coeur et là, le diable se déchaîne.
birer yudum alalım ve Venüs Afrodit gelip bize dokunsun.
Et dame Vénus Aphrodite viendra nous toucher tous les deux.
Sanırım Venüs Afrodit, şu an bana dokundu.
Je crois que dame Vénus Aphrodite vient de me toucher de la bonne manière.
Roma ve Yunan uygarlıklarındaki aşk ve güzellik tanrıçaları... Venüs ve Afrodit gibi, ona da tapılmasına rağmen O'nunki şeytani bir sevgiydi, şiddete sürükleyen.
Bien qu'elle fut vénérée comme la déesse de l'amour et de la beauté, telles Venus et Aphrodite chez les Grecs et les Romains, son amour était vil, cruel et sanglant.
Benim. Apollo. Güneş Tanrısı, Afrodit'ine...
Ton Apollon, dieu du soleil, appelle son aphrodisiaque.
Sana göre bir Afrodit ise, bu senin meselen, güzelim.
Si vous la prenez pour Aphrodite, ça vous regarde.
Afrodit ve Athena'ya nasıl da benziyor.
Comme vous ressemblez à Aphrodite et à Athéna!
Afrodit'i gururlandırırsın.
Vous feriez honneur à Aphrodite.
Hera, Afrodit... Siz haklıydınız.
Héra, Aphrodite... vous aviez raison.
Antik Yunanlılar Afrodit'in ayaklarının dibinde ibadet ettiler.
Les anciens Grecs... vénéraient Aphrodite.
Sanırım Afrodit'e demek istediniz.
Vous me flattez, votre Seigneurie.
Binlerce tapınak ve mabet de, ister bana adansın ister sana, sevgili eşim Hera ister güzel deniz tanrıçası Thetis'e. Veya sana Athena, bilgelik ve şefkat dolu olan. Ya da aşk tanrıçası Afrodit'e.
Mille temples, mille statues ou sanctuaires... qu'ils soient dédiés à moi-même... ou à toi, Héra, mon épouse... ou à Thétis, radieuse déesse de la mer... ou à toi, Athéna, si sage et bienveillante... ou encore à Aphrodite, déesse de l'amour... rien ne peut effacer ou excuser... cet ignoble acte sanguinaire!
- Afrodit'in rahibelerinden biriydi. - Evet ve anlatılanlara göre çok güzel bir kadındı.
- Oui et une femme d'une beauté rare... au dire de tous.
Afrodit tapınağında seviştiler.
Ils se sont unis dans le temple d'Aphrodite.
O gece Lenny ve Linda sevişti. Lenny Zeus gibi, Linda'ysa Afrodit gibiydi, sanki afrodizyak almış gibiydiler. Neticeye gel!
Cette nuit, Lenny Weinrib et Linda feront l'amour, comme si il était Zeus et elle Aphrodite avec un aphrodisiaque.
Neyseki Afrodit aşıklara acıdı ve onları tekrar bir araya getirmenin bir yolunu düşündü.
Aphrodite les prit en pitié et songea à une façon de les réunir.
Şey, Afrodit Lepidus'u kara... ve Io'yu yağmura çevirdi.
Aphrodite changea Lapithos en neige et Io en pluie.
Buna bak... Afrodit'in karaya geldiği deniz kabuğunun bir parçası.
Regardez, un morceau du coquillage sur lequel Aphrodite s'est échouée.
- Merhaba. Afrodit deniz kabuğuyla ilgilenen kişi sensin, değil mi?
Vous venez pour le coquillage d'Aphrodite?
Afrodit deniz kabuğuyla ilgilenen kişi sensin, değil mi?
- Bonjour. Vous venez pour la coquille d'Aphrodite?
Toplayabildiğiniz kadar insan toplayın. Benimle Afrodit'in tapınağında buluşun.
Rassemble le maximum de gens et retrouve-moi au temple.
Afrodit'ten daha mı güzel?
- Plus belle qu'Aphrodite?
İt ile Boru'nun arkasında iş pişiren emici Afrodit mi?
Celle qui se donne derrière le pub?
Kara Sue, Koca Phoebe Burbage'ın terzisi Rosaline, arkada iş pişiren Afrodit- -
Sue, la grosse Phoebe, Rosaline, la couturière de Burbage, Aphrodite, qui se donne...
Afrodit...
Aphrodite!
Afrodit nasıl Kuzey Yıldızı'nı çalabildi?
Aphrodite vole l'Etoile du Nord?
Afrodit'in Tapınağı'ndaki kadınların resimlerinin onun birçok yüzünü temsil ettiğini söylüyorlar, değil mi?
Les femmes peintes dans le temple d'Aphrodite représentent tous ses visages.
Kim bilir Afrodit elmasla nasıl - aptalca- birşey yapmasını ondan isteyecek?
Aphrodite va sûrement lui demander une bêtise!
Afrodit onun üzerine bir tür sihir koymuş olmalı.
Aphrodite a dû lui jeter un sort.
Afrodit sana ve Joxer'a olan şeyin bana bunu unutturacağını düşünüyor.
Aphrodite s'imagine que vos délires m'ont distraite.
Bu da Afrodit'in uşaklarını gölün etrafından dolaşmaya zorlayacak.
Maecenus sera obligé de passer par le lac.
Afrodit seni büyüledi. Bu açık.
Aphrodite t'a jeté un sort, c'est évident.
Afrodit işte bu yüzden onu istiyordu. Şimdi bunu biliyorum.
Je sais pourquoi Aphrodite voulait le diamant.
Afrodit'in havası iniyor!
- Et Aphrodite est nulle!
Çok yakında, insanlar "aşkı" düşündükleri zaman... Zeyna'yı düşünecekler, Afrodit'i değil.
Bientôt, quand il s'agira d "'amour ", on pensera à Xena, pas à Aphrodite.
"Afrodit önceden olduğu gibidir."
"Aphrodite reste ce qu'elle était."
Bu Ares, Afrodit... ve Joxer.
Je te présente Arès, Aphrodite et Joxer.
Ve Afrodit, sen Aşk Tanrıçasısın!
Et Aphrodite, la déesse de l'amour!
"Bir savaşçı, Güçlü Joxer... " Tanrı, Afrodit'den bir iyilik istedi.
" Joxer le magnifique demanda une faveur à Aphrodite.
Elbette... "aşkın gözleri" Afrodit'in gözleri.
Des yeux d'amour, ceux d'Aphrodite.
Afrodit!
Aphrodite!
Afrodit ona bir hediye al demişti.
Offrir un cadeau, qu'elle disait!
Şimdi, Afrodit, Minya.
Vous deux, allez en ville.
- Afrodit, tomar için kullandığın sihir neydi?
- Quel sort tu as employé?
- Güzellik Tanrıçası Afrodit bile gölgende kalır.
Voilà qui rappelle Aphrodite, déesse de la beauté!
Zeus, Athena, Afrodit, Artemis.
Zeus, Athéna, Aphrodite, Artémis.
Afrodit'imiz Willow'a bir başka kurban daha. Beni şımartıyorsunuz, lord hazretleri.
Un sacrifice pour vous, Aphrodite.
Her daim Afrodit'ti.
Toujours Aphrodite.