Alışa translate French
4,025 parallel translation
Bahse konu olayda, dolu bir tüfek kafasının tam ortasına nişan alınıyor!
Ici, un fusil armé pointé directement sur sa tête!
Ve şimdi ailesindeki son bireyi onun elinden aldın, senin ailenin elinden alındığı gibi.
Et tu lui as juste retiré le dernier membre de sa famille, comme on te l'a retiré?
Kredi kartıyla Greenwich'e alınan tren bileti dışında garip bir şey yok.
A part un débit sur sa carte pour un ticket de train pour Greenwich rien d'autre n'était anormal.
O halde Nigel Malloy ona karşı şahitlik eden kimselerden intikam alıyor olmalı.
Nigel Malloy essaye d'une certaine manière de prendre sa revanche sur ceux qui ont témoigné contre lui.
- Şimdi de onun yerini alıyorsun.
- Et maintenant, tu prends sa place. - Eve?
Evet, Crimson Şeker Sitx'ten intikamını alıyor.
Oh, ouai, Crimson qui prend sa revanche sur Sugar Stix.
Al, bu da imzası.
C'est sa signature, mec.
Eugene Atget'in eserleri öldükten sonra basıldı. Sonra da MoMA tarafından alındı.
Les photos d'Eugène Atget, tirées après sa mort, ont été achetées par le MoMA.
Katil kurbanlarını öldürmeden önce onların kimliklerini alıyor olmalı.
Le tueur doit avoir pris l'identité de sa victime avant de continuer.
Ama öbür tarafı temelli yok ederse tedaviyi alır, ölür ve devam eder. Ama onu yok edince her doğaüstü varlık bizim tarafımıza geri dönecek.
Mais s'il détruit l'autre côté dans sa totalité, il peut prendre le remède, mourir et y aller, mais en le détruisant, chaque être supernaturel mort reviendra de notre côté.
Bir kuşu, ördeği ya da sülünü vurunca köpeğin, yani av köpeğin ağzına alır, yumuşak ağzına.
Quand tu tires sur un oiseau... un canard ou une faisan, ton chien, ton retriever, le prends dans sa gueule... sa gueule tendre.
Güvenli evde takım elbisesinden az da olsa kan bulaşmış iplikler alındı.
Qui a saigné dans le coffre de votre voiture, nos hommes ont mis, des fibres de sa veste avec des traces de sang recueillies dans la maison refuge.
O yaşlı, kırılgan, ve tüm gün boyunca bakılmaya ihtiyacı var, ve bu bakımı alıyor.
Elle est vieille, fragile et doit prendre conscience qu'elle n'est plus toute jeune. et se préoccuper de sa santé.
Lucy'den kızını alıp ortadan kaybolmasını istedim.
J'ai demandé à Lucy d'emmener sa fille et de disparaitre pour un temps.
Günler alır, bazen haftalar.
Sa prend des jours, parfois des semaines.
Neden iyi çıktığım fotoğrafı alıp buna fotoşoplamadın?
Voila sa tête. Pourquoi ne pas avoir choisi une bonne de moi et me photoshoper dedans?
Caitlin sadece benden alınmadı arkadaşlarından alındı, annesi ve babasından alındı.
Caitlin ne m'a pas juste été enlevée, elle a été enlevée à ses amis, elle a été enlevée à sa mère et à son père.
Ben ona Waffle günü için alıyorum.
Je le veux pour sa fête des gaufres.
- Evet, duş alıyor.
- Elle prend sa douche.
Ajan LaRoche'un evinin neden hedef alındığını bilmiyoruz.
On ne sait pas pourquoi sa maison était visée.
Niye Paddy Oso'dan kokain alıp sonra yakalanması için yardım etsin?
Ouais, pourquoi Paddy acheterait de la cocaïne de Oso, puis retournerait sa veste et aiderait Cavanaugh à le coincer?
Şimdi kadının elinden anahtarı al.
Maintenant, prend le truc dans sa main.
Bruce Springsteen uçtuğu zaman, gitarına birinci sınıf bilet alır.
Quand Bruce Springsteen prend l'avion, il prend un ticket en première classe pour sa guitare.
Ama hapishanenin bahçesine çıktığımızda, o birdenbire Mufasa Al Muhammed olurdu, ben de "beyaz kaltak" olurdum.
Mais on est sorti de la prison, Et tout d'un coup, il est devenu Mufasa Muhammed et j'étais sa "putain blanche." Ce n'est pas pareil.
Ben ailesi sağlamak olacak bunu alır.
Je vais m'assurer que sa famille le reçoive.
- Genç bir politikacıyken çok saldırgan, alıngan ve kinci bir tarafı vardı. Bu yanını bastırmayı öğrendi ve bir daha göstermedi.
Ases débuts en politique, il devait lutter pour contrôler son côté colérique et sa susceptibilité.
Claudia'nın mutfağından alınmış bir havlu. Üzerinde de kan lekeleri var.
Une serviette de sa cuisine tachée de sang.
Kısa kısa nefes al tamam mı?
Des petites bouffées d'air, okay?
Hayır Kurumlarına öncülük etmek dışında Van Der Hoff ayrıca New York Şehri Tarihi Yapılar Kurulu'nda da yer alıyordu.
En plus de diriger sa fondation caritative, Phillip Van Der Hoff est aussi membre du Conseil de Protection des Monuments de New York.
Telefonu, saati ve cüzdanı alınmış.
On a pris sa montre, son portefeuille et son téléphone portable.
İş yerinde uyuyor, spor salonunda duş alıyor ve çamaşırlarını da yatakhanelerden birinde yıkıyor.
Il dort dans son bureau, se douche à la gym, et fait sa lessive dans un des dortoirs.
Yeni doğmuş bir erkek çocuğu, öldürülen annesinden alındı.
Un enfant pris à sa mère assassinée.
- Muhtemelen ama kurbandan ve kız kardeşinden bir şey alınmamış.
Possible, mais rien n'a été pris sur la victime ou sa soeur.
Sen de makası al ve tişörtünü kes.
Prends les ciseaux et ouvre sa chemise.
Akciğerlerindeki hava basıncını azaltmak için iğneli bir torakostomiye ihtiyacı var. ( akciğer ile göğüs duvarı arasına batırılarak içerideki havanın alınması sağlanır )
Il a besoin d'une piqûre pour soulager sa thoracotomie la pression d'air dans ses poumons.
Bayan Johnson bu yeterliliği hak etmiyor. Ben bir kadının, bilgi ve yeteneğinin yerine güzelliğini ve cazibesini kullanmasına alınıyorum. Ben yıllarımı verdim bu işe.
Mme Johnson n'a pas mérité ces titres et je m'offusque qu'une femme utilise sa beauté et son allure pour remplacer le savoir et les compétences que j'ai mis des années à acquérir.
Ve antiserumu da alırız.
Et obtenir le sérum de sa part.
Eğer bir dilekçe sunarsak ve Büyük elçi dahil olursa, tutuklama olmadan itham alırsa eşini alırız.
Si nous présentons une pétition et que l'ambassadeur se retrouve impliqué, nous pourrons peut-être obtenir sa mise en examen sans détention.
Belki de sadece onun kalbini yerinden söküp alınca ve o bunu fark edince yüzünün aldığı hâli izleyip göğüs kafesinin sıcaklığını hissetmek istiyorumdur.
Peut-être que je veux juste sentir la chaleur de sa cavité thoracique quand je lui arracherai le coeur et regarder son visage quand elle réalisera que je lui arrache.
Tehdit telefonları alıyormuş, ve biri camına bi tuğla atmış.
Il dit qu'il reçoit des appels menaçants, et qu'on a jeté une brique à travers sa fenêtre.
Her sabah, dairesinden çıkıp kızını alıp anaokuluna götürüyor.
Presque tous les matins, il sortait de son appartement, prenait sa fille, l'emmenait à l'école.
Umarım olmaz ama olumsuz yanıt alırsak başka seçeneklerimiz de var.
Bien, j'espère que non, mais si sa réponse est négative, nous avons encore d'autres options.
Gob önemli bir telefon alır
[SONNERIE DE TÉLÉPHONE] Gob reçoit un appel important de sa mère.
Peki ya adamı yakalasaydın, beyimiz ve kevaşesiyle ne tür bir entelektüel alışveriş umuyordun ki?
Et si tu avais attrapé le type, à quel sorte d'échange civilisé t'attendais-tu avec le gentleman et sa pouffe?
Sekreteri bile internetten işe alınmış.
Même sa secrétaire a été embauché en ligne.
Geçen yıl 10 Mart'ta kaybolmasından kısa süre sonra ifaden alınmış.
Vous avez été interrogée peu après sa disparition du 10 mars.
Son yaşanan hadiseyi ve hovarda özelliğini göz önüne alırsak...
Et vu les événements récents et sa nature dévergondée...
Doğru zamanı bekle ve o göz alıcı kubbeni ona göster. Sonra kendini onun narin göğüslerine bırakıver. Ve öpücük yağmuru başlasın.
Attendez le bon moment, montrez-lui ce magnifique crâne, et vous vous reposez sur sa poitrine et laissez les baisers pleuvoir.
Önlem alıyor!
Il attache sa ceinture?
Maymun gelip şekerin kokusunu alınca elini sokuyormuş.
Quand le singe passe, il sent le sucre et enfonce sa petite main et prend le sucre.
Hayır. Flaş belleğini alıp çıktım.
Non, j'ai juste pris sa clef USB et je suis parti.