Amacımız translate French
1,740 parallel translation
Amacımız, özgür olmak değil.
Notre destinée n'est pas d'être libres.
Amacımız, Cabal'ın düşmanlarına ölüm getirmek.
Notre destinée est d'apporter la mort aux ennemis de la cabale.
Bizim amacımız bu, Will.
C'est notre destinée, Will.
Tabi birisini öldürebilir. asıl amacımız da bu.
Bien sûr que ça peut tuer quelqu'un, c'est tout l'intérêt.
Bu dünyadaki amacımızı bulmaya.
trouver la raison de son existence sur cette terre.
Tek amacımız babanın formülünü geri almaktı.
On ne voulait que rapporter la formule de ton père.
Fakat bu füzeler kullanılırsa, amacımıza ulaşmamız yıllarca gecikecektir. Asla toparlanamayız.
Mais si on utilise ces moyens, notre cause fera un bond en arrière, irrémédiable.
Borkhovin'i bizim amacımız için yetiştirmek ve korumak dışında hiçbir şey yapmadım.
Je n'ai rien fait d'autre que protéger et entretenir Borkhovin pour nous.
Amacımız da bu ya.
C'est ce que nous voulons, non?
İnsanların hiçbiri gerçek amacımızı tahmin edemez.
Aucun humain ne peut deviner nos intentions.
Amacımız çevrede dolaşmak değildi o zaman.
Donc... On ne faisait pas que passer par là.
Amacımız mutlu etmek.
Ouais, ravi de te faire plaisir.
Amacımız açısından, Komiser Provenza'ya 20.000 ya da 20 dolar vermiş olmanız hiç fark etmez.
Pour nos poursuites, peu importe que vous ayez donné au lt Provenza 20 000 $ ou 20 $.
İlk amacımız, orgazma ulaşmadan 81 defa ittirmek olacak.
Notre premier but... est d'arriver... à 81 impulsions sans que tu te décharges.
Planımız yoktu, amacımız yoktu.
On n'avait pas de projets, pas de but, alors on a juste...
Tabii ki, çok saldırgan görünemeyiz, bu yüzden amacımızı gerçekleştirmek için içeriden birisine ihtiyacımız var.
Bien sûr, pour sauver les apparences, nous ne pouvons être trop agressifs, nous aurons donc besoin de quelqu'un à l'intérieur pour nous aider dans notre projet...
Ve size büyük bir minnet borçluyuz çünkü huzur içinde amacımıza ulaşmamızı sağladınız.
Et nous vous en remercions grandement, car nous avons pu poursuivre notre but en paix.
Amacımız sizi öldürmek değil.
Votre mort ne nous intéresse pas.
Bunu istememiştik. Kesinlikle ne sana fiziksel olarak ne de sana cinsel olarak saldırmak değildi amacımız.
On voulait pas, vous agresser physiquement, ou vous agresser sexuellement.
Tek bir amacımız var, düşmanla mücadeleyi sürdürmek.
Notre seul objectif, c'est de porter le combat chez l'ennemi.
Amacımız bu değil.
Ce n'est pas le but.
Sayımız giderek arttığına göre artık asıl amacımız doğrultusunda hareket edebiliriz.
Maintenant qu'on devient plus nombreux, on peut atteindre notre objectif final.
Amacımız elektrik işleri şirketlerini, su ve kanalizasyon şirketlerini özelleştirmek, A.B.D. şirketlerine veya başka uluslararası şirketlere sattırmaktır.
Pour que leurs compagnies d'électricité ou leurs systèmes d'approvisionnement en eau soient privatisés et vendues aux sociétés étasuniennes ou à d'autres sociétés multinationales.
Amacımızı soruyorsun demek?
Vous me demandez notre but?
... amacımız uçağı vurmaktır, pilotu değil!
Notre objectif est d'abattre les avions, pas les pilotes.
Amacımız da bu zaten.
Ça sert à ça, les vacances. - Belle journée.
Amacımız size hakaret etmek değildir. Ancak Alman halkının yazdıklarınızla aptal yerine koyulmasına da istemiyoruz.
Nous ne voulons pas vous insulter, mais nous ne voulons pas non plus l'être par des articles comme le vôtre dans Neue Revue.
Sen işçileri havaya uçururken, amacımızı halka nasıl anlatabiliriz ki?
- Comment se faire comprendre en tuant des travailleurs?
Bu arada... amacımız, uyuşturucu, fuhuş ve her türlü zararlı şeyi kaldırmaktır.
En attendant, nous avons l'intention de nous débarrasser de la drogue, des prostituées et autres éléments dangereux. Hé, ducon!
Şu anda amacımızı anlamasak bile.
Même si nous n'en comprenons pas son but.
Amacımız da bu değil mi zaten?
Et c'est ce qui compte, finalement?
- Belki de amacımızı biliyor olsam- -
- Peut être, si je savais le but de tout ça...
Amacımız, size kaliteli hizmet vermektir.
Nous nous efforçons de vous fournir un service de qualité.
Hitler'i devirme amacımız, müttefiklerle ateşkes antlaşması imzalayabilmek.
Le but de remplacer Hitler, c'est de négocier une trêve avec les Alliés.
Sizi ve arkadaşlarınızı kurtarmak öncelikli amacımız değildi.
Venir à votre secours... je ne peux pas dire que ce soit notre objectif principal.
Sizi ve arkadaşlarınızı kurtarmak öncelikli amacımız değildi.
Venir à votre secours, je peux pas dire que ce soit notre objectif principal.
Burada toplanma amacımız, ona olan saygımızı...
Nous sommes réunis ici pour rendre un dernier hommage à...
Bizim tek amacımız menekşe cüce yıldızı ve onun değerli ekosistemini korumaktı.
Notre seul objectif était de sauver une étoile violette rare et son précieux écosystème.
Amacımız, bu cevapları sağlamak.
Notre but consiste à leur fournir des réponses.
Ayrılmamdaki amaç, kız arkadaşım Yaeli'yi geri almaktı.
Durant cette permission, je n'ai qu'un objectif :
Evet, bakın, Bay Serabian... Eşinizi tutuklamamıza yardım amacıyla cüzdanınızı bize verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Écoutez M. Serabian, on vous remercie de nous avoir donné votre portefeuille pour aider à arrêter votre femme.
Efendim, amacım prosedürü sorgulamak değil ama bir aracımız yolda kalırsa diğer birimler ilerleyip misilleme yaparken en yakın birim durup denizcileri alabilir.
Chef, la procédure, OK, mais si on a un véhicule H.S, l'unité la plus proche pourrait s'arrêter, évaluer la situation pendant que les autres unités continuent et nous couvrent.
Ekibim ve ben genellikle Pegasus Galaksisi'ndeki Atlantis'te çalışıyoruz, ama Wraith'ler konusundaki uzmanlığımız nedeniyle bu durumla ilgilenmek amacıyla Dünya'ya çağrıldık.
Mon équipe est posté sur Atlantis, dans la galaxie de Pégase. Nous avons été rappelés sur Terre pour gérer cette situation au vu de notre expérience avec les Wraiths.
İster inan, ister inanma. Tek amacım o kızı kurtarmaktı.
Croyez-le ou non, mon seul but était de sauver cette fillette.
Seninle birlikte başlattığımız şey, iyi bir amaç için, iyi bir yoldu.
Ce que nous avons entrepris ensemble, était une bonne chose, pour une bonne raison.
Burada yaptığımız şeyin amacı- -
- Le but était de...
Tonlarca para verip aldığımız zenginlik göstergesi eşyaları berbat göstermeye çalışmaktaki amaç ne?
Quel est l'intérêt d'avoir tous ces objets de valeurs si c'est juste pour leur donner un look atroce?
Hiçbir vazifeniz yok, Bay Darcy, hiç bir amacınız.
Vous n'avez aucune activité, M. Darcy, aucun but.
Bazen yaptığımız şeyin amacını anlamıyorum.
Parfois, je me demande si ce qu'on fait sert à quelque chose.
Sanırım buradaki amaç tekrar beraber olmamız değil ayrı yaşarken iyi hissetmemiz.
Je croyais que l'idée n'était pas de se réconcilier, mais d'apprendre à vivre sans l'autre.
Bay Moon, esasen bu maç sizin için geçerli sayılmayacağından... tam olarak amacınız nedir acaba?
M. Moon, étant donné que le match n'as pas d'enjeux... quelles sont vos motivations?