Avoir translate French
254,674 parallel translation
Golden retriever'ıma bakmam lazım, altı tane şirin yavrusu oldu.
Je dois aller voir mon golden retriever, elle vient d'avoir une portée de six chiots magnifiques.
Aynı konuşmalara.
Avoir les mêmes discussions.
Tabii, arabaya servis falan vardır herhâlde.
Bien sûr. Ils doivent bien avoir un drive.
Çocuğum olacak.
Je vais avoir un enfant.
Tek aile büyüğü babam olamaz.
Il ne peut pas avoir que son grand-père.
Doktor randevusu için kızdığıma üzüldüm.
Je m'en suis voulu d'avoir râlé pour le rendez-vous chez le médecin.
Yanlış yolu seçmek iyi miymiş?
Tu regrettes d'avoir fait quelque chose?
Neden bile bile, bütün planı anlattın şimdi?
Pourquoi nous avoir révéler votre plan diabolique?
Hikayelerini dinler gibi yapıyorum ve satış kredisi karşılığında düğün hediyesini iade ediyorum.
Je fais semblant de les écouter et je renvoie cette pierre à pizza pour avoir un bon d'achat.
- Seçeneğiniz olacağına inanıyor musunuz?
Pensez-vous avoir le choix?
Yardımıma nasıl koştuğunuzu unutmayacağım!
Merci de m'avoir porté secours.
Dikkatinden kaçmış olabilir ama ben de evli değilim.
Il peut avoir échappé à votre attention Mais je ne suis pas marié moi-même.
Neredeyse çocuğumuz falan oluyordu.
On a failli avoir des gosses. La totale.
Şimdi tamamen farklı insanlarsınız, değil mi?
Vous devez avoir beaucoup changé depuis, pas vrai?
- Kavun yiyebilir miyim?
- Je peux avoir du melon?
Çılgına döndüğüm için kusura bakma.
Désolé d'avoir pété un câble tout à l'heure.
Ama Ellen seni seviyorsa kocaman bir kalbinin olduğuna eminim.
Mais si Ellen t'aime, tu dois avoir un cœur énorme.
"Sahneyi kutsayan Jabbawockeez'e teşekkürler!"
"Merci aux Jabbawockeez d'avoir béni ce plateau!"
Çok teşekkürler.
Merci d'avoir regardé.
Jabbawockeez'e de sahneyi kutsadıkları için teşekkürler.
Je tiens à remercier les Jabbawockeez d'avoir béni ce plateau.
Ayarladığın için sağ ol.
Merci de nous les avoir présentés.
Sen gerçekten geçirebilirsin.
Tu risques vraiment d'en avoir une!
Taşaklarını masama koymana sinirlendim.
Je t'en veux d'avoir posé tes couilles sur mon bureau.
Bu konuda fikir vermem zor.
C'est difficile pour moi d'avoir un avis.
Etraflıca düşündüm ve Clash of the Cupcakes'i sunmak gerçekten harika bir iş. Ama dürüst olmam gerekirse yedi sezon boyunca bunu yaparak mutlu olabileceğimi düşünmüyorum.
Présenter Duel de Cupcakes est un chouette boulot, mais pour être franc, je ne m'imagine pas avoir envie de faire ça pendant sept ans.
Tanrı'ya şükürler olsun ki Watkins ailesi Şükran Günü için tekrar bir araya geldi.
Merci, Seigneur, d'avoir réuni notre famille dans une pièce pour un autre Thanksgiving de la famille Watkins.
Bu konuşmayı seninle yapmak zorunda kalmam sinir bozucu.
Je suis agacée de devoir avoir cette conversation avec toi.
Eş cinsel bir kızımın olacağı hiç aklıma gelmezdi.
Je n'aurais jamais imaginé avoir une fille gay.
Dev, daha önündeki yemeği bitirmeden neden bir sonrakini planlıyorsun?
Pourquoi tu prévois ton prochain repas avant d'avoir fini celui-là?
Ama üstünde kıyafetleri olsa da çıplak görmüşüm gibi geliyor.
Mais j'ai l'impression de l'avoir vue nue, alors qu'elle est habillée.
Çikolata yiyince ishalin geçecek mi?
On peut manger du chocolat pour ne plus avoir la diarrhée?
Mutfakla ilgili ufkunu genişlettiğine sevinmedin mi?
T'es pas contente d'avoir élargi tes horizons culinaires?
Üstümü örttüğün için teşekkürler.
Au fait, merci de m'avoir bordé.
DENEDİĞİN İÇİN SAĞ OL!
MERCI D'AVOIR ESSAYÉ!
- Battaniye alabilir miyim?
- Je peux avoir le plaid?
Yapma, sansürcümüz karpal tünel sendromu geçirecek.
Le type qui censure nos jurons va avoir mal au poignet, à force!
Pek hırpalanmış gibi görünmüyor.
On ne paraît pas avoir été trop endommagé.
Onu bulabilirim.
Je peux l'avoir.
Batan gemiden kaçan sıçanları günlerdir izledikten sonra, Artık bir sıçan olmak istemediğime karar verdim.
Après avoir vu les rats quitter le navire, j'ai décidé... qu'être un rat je ne le voulais... plus.
Sonunda yeterli karne almak güzel olacak.
Ce sera bon d'avoir enfin assez de rations.
Beni affedip affetmeyeceğini bilemedim. - Seni kandırdığım için.
Je ne savais pas si tu me pardonnerais de t'avoir piégé...
Bıkkınlık vermesine üzüldüm. Belki de daha ilginç şeyler yapmalıydık.
Je suis désolée de vous avoir ennuyé, nous aurions dû être plus intéressants.
Beni görmek için o kötürüm kıçını ta buraya kadar getirmen çok hoş.
C'est gentil d'avoir traîné ta carcasse abîmée jusqu'ici.
Büyük savaşçılar olarak namları kuzeylilerin işine yarıyor.
C'est dans l'intérêt des Vikings pour avoir une réputation de grands guerriers.
"Bizi gizli H.I.V.E. üssüne soktuğun için teşekkürler, Terra."
"Merci de nous avoir fait entrer dans la base de la R.U.C.H.E, Terra."
Aşağıda sizinle birlikte olması iyi olabilir.
Ça serait bien d'en avoir deux en bas.
Yeteneklerimizin olması bilirsin işte ilişkimizin olmayacağı anlamına gelmiyor.
C'est pas parce qu'on a des pouvoirs qu'on ne peut pas avoir des relations.
Hey, hayatı yaşamak yanlış bir şey değil, değil mi?
Hé, c'est un mal d'avoir une vie?
Müsaadenle habercileri göndermem gerek.
Tu n'es pas le seul à avoir des rêves, Père.
Baban her zaman seni yukarıdan gözetiyor.
Vous n'avez aucune raison d'avoir peur.
Senin gibi bir babam olduğu için de gurur duyuyorum.
Tu devrais être très fier d'avoir un père comme lui.