Aydın translate French
3,339 parallel translation
Yolunuzu iyi bir amaçla aydınlatın! Bir mum alın.
Éclairez-vous pour la bonne cause en achetant une bougie!
Bunun bir karanlık, bir de aydınlık tarafı var, değil mi?
Il ya un côté sombre et un côté clair pour elle, - N'avez-vous pas là?
Reba, onlarca insanı öldüren bu yaratıkları neden korumamız gerektiğiyle ilgili bizi aydınlatır mısın?
Vous pouvez nous expliquer pourquoi nous devons protéger ces créatures qui ont tué des dizaines de personnes?
Gözün aydın Jonas.
Tu es content, Jonas? Oui!
Böyle aydınlık bir günde kim ne yapsın donu ve çorabı?
Quelle belle journée Qui a besoin de sous-vêtements?
Hayatımı aydınlattın
Tu illumines ma vie
Gündüzlerimi aydınlattın Ve gecelerimi doldurdun
Tu illumines mes jours et remplis mes nuits
Bugün, sömürge savaşlarının başlangıç sebebi olarak görülen Mario'nun ölümü üzerindeki sır perdesi ertesi gün aydınlandı.
Le lendemain, une déclaration mystérieuse sur la mort de Mario fût publiée, qui, aujourd'hui, est considérée comme l'élément déclencheur de la guerre coloniale.
Bilmeceler'i zihnimde hep Gotham'ın aydın kesiminin sanat, felsefe ve edebiyat tartışmaları konusunda ilgi odağı olan bir mekân olarak canlandırmıştım.
J'ai toujours imaginé l'Énigme comme un salon littéraire, où la haute société de Gotham discute d'art, philosophie et littérature.
Işığın yeni ortağının kimliğini aydınlatmada ne durumdayız?
Où en sommes nous avec l'identification du partenaire de The Light?
Önündeki macerada müthiş bir aydınlanma yaşamakla beraber zorlanacaksın da.
Le voyage qui t'attend est l'une des grandes illuminations, mais aussi des grandes traîtrises.
Lütfen bu ışığın aydınlattığı yerlere bakma.
N'essaie pas de voir ce que cette lampe éclaire.
Havanın hala aydınlık olması komik çünkü bugünlerde hava hep erken kararıyor.
C'est tellement drôle qu'il fasse encore jour, mais il commence à faire sombre beaucoup plus tôt ces jours-ci.
- bu konuyu aydınlatmadığı da ortada.
- n'a permis de le trouver.
Çok aydınlıksın.
Tu es la lumière.
Bu kuleleri birkaç değersiz tombala salonunu aydınlatsınlar diye dikmediler buraya.
Il n'on pas construit ces tours pour alimenter deux-trois salles de pacotilles.
Ve saflarımızda aydınlanma karşıtlarına yer yoktur.
Et il n'y a pas de place dans nos rangs pour les ennemis de l'illumination.
O yüzden kısa keselim de Aydın havası olsun ve işe koyulalım.
Bon maintenant, laissons de côté les pleurnicheries, et mettons nous au travail?
Odasını aydınlatıyorsun ama o sana bir teşekkür bile etmiyor.
Tu te décarcasses pour l'éclairer. Au lieu de te remercier, elle ferme ses rideaux!
Üç aydır ilaçlarını almıyor.
Elle ne prend plus ses médicaments depuis 3 mois.
Bailey'nin binasındaki kapıcı, adamın bir aydır sadece birkaç gece geldiğini söyledi.
Selon le portier de son immeuble, depuis un mois, il n'y a passé que quelques nuits.
Son bir aydır nerede kaldığını söyleyin başka kimi hedef aldığını ve de cinayet günü kiminle birlikte olduğunu söyleyin.
Dites-moi où il a passé le mois dernier, donnez-moi ses autres cibles et avec qui il était quand il a été tué.
Kredi kartları da altı aydır kullanılmıyormuş.
Elle n'a pas utilisé sa carte de crédit en 6 mois.
İki yıl üç aydır şiir öğretiyorum. Ama onun gibi kimseye rastlamamıştım.
Tu sais, j'enseigne la poésie depuis déjà deux ans et quart, et je n'avais encore jamais vu quelqu'un comme elle.
Ben buraya gelebilmek için son iki haftası gecede iki saat olmak üzere bir aydır canımı dişime takıp çalıştım ama sen daha önce adını bile duymadığım bir listeden bahsediyorsun.
J'ai dû doubler mes services et basculer en équipe de nuit pour participer, et toi, tu sors d'une mystérieuse foutue réserve.
- Saçmalık lan bu! Cadılar Bayramı'nı iki aydır planlıyoruz ama Stan her şeyi mahvetmek zorunda!
et Stan fait tout foirer.
Yardım etmek isterdim ama birkaç aydır gördüğüm ilk kişiler sizsiniz.
J'aimerais vous aider, mais on n'a vu personne depuis des mois.
Binbaşı Burris ile yaklaşık bir aydır bağlantı kurmamış.
Il n'a pas parlé au capitaine Burris depuis un mois.
Kızımı neredeyse üç aydır görmüyorum.
Je veux dire, vous savez, je n'ai pas... je n'ai pas vu ma... ma fille depuis presque trois mois.
Kocanızın son sekiz aydır çalışmadığını biliyorsunuz, değil mi?
Vous savez que votre mari est au chômage depuis huit mois?
- İki aydır ilaçlarımın değiştirilmesini istiyorum.
Ça fait 2 mois que je demande qu'on me change mes médocs.
İki aydır çıkıyorsun kızla ama daha haritasını koklayamadım bile.
Tu sors avec elle depuis bientôt deux mois. Et je n'ai même pas encore senti sa "carte de Tassie".
Evet, üç aydır, ama benim beyin cerrahı diyor beynim, güzel şifa ve ben şimdi herhangi bir gün uyanmak olabilir.
Yep, trois mois maintenant, mais mon neurochirurgien dit que mon cerveau guéri, et que je peux me réveiller n'importe quand.
Darren'ın altı aydır bir işi yok.
Darren n'a pas travaillé depuis 6 mois.
Şimdi bir aydır evdeyim ve hala tamaniyle kafayı bulmuş vaziyetteyim. Yardımınıza ihtiyacım var.
Je suis à la maison depuis un mois maintenant et je suis toujours complètement laminée j'ai besoin que vous me remettiez en état.
Tamam. Güneş yanığıymış gibi hissediyorum ama son bir aydır hiç güneş ile direkt temasta bulunmadım.
j'ai l'impression d'avoir un coup de soleil, mais je n'ai pas été au soleil depuis un mois.
Çünkü 9 aydır kiliseye gitmiyoruz.
Car on n'est pas allés à l'église depuis neuf mois.
Tanrım, Tom. O kadını sadece üç aydır tanıyorsun.
Tu la connais depuis trois mois.
Sence de tanışmalarının vakti gelmedi mi? Üç aydır birliktesiniz.
Ça sera avant ses 30 ans?
Hiç çay içmemiştim ama 3 aydır Londra'dayım ve şimdi çaysız yaşayamıyorum.
Je n'ai jamais vraiment bu du thé avant mais je suis à Londres depuis 3 mois déjà et je ne peux plus m'en passer.
Son altı aydır her gün geç kalıyorsun.
Tu n'es pas arrivé une seule fois à l'heure ces six derniers mois.
Savoy anca 6 aydır açık.
Le Savoy n'est ouvert que depuis 6 mois.
Onu şu bir kaç aydır hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
Elle n'avait jamais été aussi heureuse.
Leslie Nolan'ın son 4 aydır yazdığı reçetelerin fotokopileri. Toplam 127 tane. Hepsi Batı yakasındaki eczanelere yazılmış.
Copie des ordonnances de Leslie Nolan pour les quatre derniers mois... 127 au total, j'ai téléphoné dans les pharmacies du Westside pour chacunes...
Ama son birkaç aydır kocanın sana neden soğuk olduğunu kendine hiç sordun mu, Alais?
Mais t'es-tu demandée, Alais, pourquoi ton époux a été aussi distant avec toi, ces derniers mois?
Bilinen son adresindeki apartman yöneticisi 3 aydır orada yaşamadığını söyledi. Araştırmaya devam et.
Selon le concierge de sa dernière adresse elle n'y vit plus depuis 3 mois.
Ah, Gia'nın saç örneği sonuçları... en az altı aydır uyuşturucu kullanmıyormuş.
Les résultats des échantillons de cheveux de Gia... montrent qu'elle n'avait pas pris de drogue pendant au moins six mois.
Üç aydır yanında ben vardım. İki kez kalbin durduğunda yanındaydım. Solunum aletini çıkarmalarını izledim.
J'aurais besoin d'être là... moi, qui était là pour les trois derniers mois, qui a regardé ton code deux fois, qui les regardait tenlever le ventilateur, pour regarder Shahir mettre les électrodes dans ta tête, Charlie.
Son birkaç aydır Britten'la pek çok davada beraber çalıştık. Evet, tuhaf şeyler yaptığını gördüğüm oldu.
Durant les derniers mois, moi et Britten avons beaucoup travaillé sur des cas ensemble, et, oui, je l'ai vu faire des choses bizarres.
Pekala, beni biraz aydınlatın.
Si je comprends bien.
Adamın son 8 aydır ölü olduğunu düşünürsek elbette hayır.
Evidemment non, l'homme étant mort depuis 8 mois.