English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ A ] / Aır

Aır translate French

138,806 parallel translation
Biliyorsun, Freud'u almaz Görmek için bir tanrı Civcivleri avlamaktan hoşlanır Telafi ediyor Bir şey eksikliği... bir şey.
Il n'y a pas besoin d'être Freud pour voir qu'un dieu qui aime chasser les poussins compense un manque de... quelque chose.
Hazır mısın... beni yakalamaya?
Tu es prêt? A m'attraper?
Affedersin. Alo? Knoxville'deki bir oy kullanma merkezine muhtemel bir saldırıya dair haberler geliyor.
Plusieurs sources dans le Tennessee rapportent qu'une attaque a eu lieu dans un centre de vote à Knoxville.
New York'a yatırım yapmış biri olarak değerli temsilcisiyle görüşmeye geldim.
Je suis ici un investisseur dans l'État de New York qui rencontre le meilleur de ses représentants.
Ancak ilçemize yapılan yatırımlar mali olarak yanlış yönetildi.
Mais la ville dans laquelle elles étaient investies a mal géré ses finances.
Bu tarz reklamlar, özellikle Sandicot'a özel olanlar Sandicot iflas ederse zarar görecek olanların orta batıdan öğretmenler gibi çalışkan, özverili insanlar olacağı fikrini yatırımcılarımıza aşılayacaktır.
Des pubs comme ça, mais spécifiques à Sandicot, vendent l'idée que nos investisseurs, des profs du Midwest, des travailleurs, des gens responsables de partout, sont ceux qui vont souffrir si Sandicot peut faire défaut.
Hayır, çünkü sana anlatmış olacağız.
Non, car on saura qu'on te l'a raconté.
Antimadde transformatörlerinden biri, parçacık hızlandırıcıyı riske atıyormuş.
Un transducteur d'antimatière a été compromis par l'altération d'un accélérateur de particules.
Parçacık hızlandırıcıların birinde,... bozulma var.
Il y a une malfonction dans un accélérateur de particules.
- Hayır! - Eğer bana ihtiyacı olan olursa,... gemiyi tamir ediyor olacağım.
Si quelqu'un a besoin de moi, je réparerai le vaisseau.
Antimadde transformatörlerinden birinin bozuk bir tanecik hızlandırıcıyı, riske attığını söylüyor.
Il a dit qu'un des transducteurs à antimatière a été compromis par une déficience dans un accélérateur de particules.
Raza ile iletişime geçip, Blink Sürücüsü'nü,... alamadı sanırım.
Je ne peux que supposer qu'il a pénétré le Raza mais qu'il a finalement échoué à obtenir le Blink Drive.
Hayır, biz Anya'yı çalmadık o, kendi hür iradesiyle bize katıldı.
Nous n'avons pas volé Anya. Elle nous a rejoints volontairement.
Pekala tamamdır, ceset uzaya atıldı.
Voilà, c'est fait. On a jeté le corps.
- Sen. Gelişitirilmenin ilk aşamasında bulundu yaratılışın ve uyandırılışın.
Elle a supervisé la première phase de ta conception, ta genèse, et ton réveil.
Sendeki insanlığı gördü ve ona ulaşmaya çalıştı. Ama üstleri bunu öğrenince projeden uzaklaştırıldı.
Elle a décelé ton humanité, et a tenté de l'atteindre, mais quand ses supérieurs le découvrirent, elle fut écartée du projet.
Belki onlar da kaçış kapsüllerine ulaşmayı başarmışlardır sadece biz başarmış olamayız.
Eux aussi ont peut-être gagné les modules de survie. On n'a pas dû être les seules.
Hayır, Volkov-Rusi gemisi yokedildi bu Ferrous Corp.
Non, le vaisseau Vokov-Rusi a été détruit. C'est Ferrous Corp.
Ferrous Corp destroyer'inin saldırısında hasar aldık, haraket edemiyoruz.
Le vaisseau a souffert du combat contre un destroyer de Ferrous Corp, nous sommes cloués dans l'espace.
Sanırım ikimizde doğru şeyi yapmanın her zaman için doğru şey olmadığını... öğrenmiş olduk.
Je crois qu'on a appris que faire ce qu'il faut n'est pas toujours la chose à faire.
Biliyorsun, bir gün İmparator olacaksın hepimizin hatırına, umarım ki İmparatorluğu bir arada tutmanın silahlar ve gemilerden daha önemli olduğunu anlarsın.
Tu sais, Ryo, un jour tu seras empereur, et dans notre intérêt à tous, j'espère que tu comprendras qu'il y a mieux pour perpétuer un empire que les armes et les vaisseaux.
Anladım, sanırım Blink Drive'ı götürdüğü yeri biliyorum.
J'ai trouvé. Je crois que je sais où il a amené le Blink Drive.
Hava kilidini çoktan patlattık o kapıları da patlatırız.
On a déjà fait sauter ton sas. On peut aussi faire sauter celles-là.
Böyle olması gerekmiyor kilidi kaldır, Altı Marauder'ı merkez hangara çeksin insanlarını kurtaracağız.
Ça n'a pas à être comme ça. Déverrouille la porte, laisse Six prendre le maraudeur amarré au central. Nous laisserons vos gens tranquilles.
- Evet sanırım şu an bunları geçtik eğer buradan sağ kurtulmak istiyorsak beraber çalışmalıyız.
Mais je pense qu'on a dépassé ça pour le moment. Si nous voulons sortir d'ici vivants, nous devons travailler ensemble.
Kilidi İmparator başlattı sadece onun komutuyla kaldırılır.
L'empereur a initié le verrouillage. Il ne peut s'arrêter que sur son ordre.
İmparator, cepheden haberler var düşman sürpriz bir saldırı başlattı.
Heika, nous avons des nouvelles du front. L'ennemi a lancé une attaque surprise...
Peki Android'in dediği doğruysa? Ne anlamı kalır?
Mais si l'androïde a raison, dans quel but?
Sanırım sizin burada... fazla heyecanlı şeyler olmuyor.
Je suppose qu'il n'y a pas trop d'effervescence par ici?
Hayır adamım, bizi tanıdı.
Non, mec, il nous a reconnus.
Sigma 9'a yapılan saldırıdan beri... hiçbir koloni bağımsızlığını ilan etmedi.
Aucune autre colonie ne s'est émancipée depuis leur attaque de Sigma-9.
Tabor'un sevgilisi kaçırıldı.
La copine de Tabor a été kidnappée.
Adı Goren, rakibimiz yıllardır bizim müşterilerimizi avlar ama daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı.
Il s'appelle Goren. Un rival en affaires. Il pique nos clients depuis des années, mais il n'a jamais été aussi loin.
Rotayı ayarla ve bizi yakınında bir yere götür ve gerektiğinde bizi çabucak çıkarmaya hazır ol.
Configure un trajet qui nous amène à portée. Et prépare une fuite si on en a besoin.
Bilmiyorum, sanırım ihtiyaç duyulduğum bir yere giderim.
Je ne sais pas. J'irai où on a besoin de moi, j'imagine.
Biliyorsun, bir gün İmparator olacaksın hepimizin hatırına, umarım ki İmparatorluğu bir arada tutmanın, silahlar ve gemilerden daha önemli olduğunu anlarsın.
Tu sais, Ryo, un jour tu seras empereur, et dans notre intérêt à tous, j'espère que tu comprendras qu'il y a mieux pour perpétuer un empire que les armes et les vaisseaux.
Çoktan yardım çağırmışlardır vaktimiz doluyor patron.
- L'horloge tourne, boss. - On a encore le temps.
Hava kilidini çoktan patlattık, o kapıları da patlatırız.
On a déjà fait sauter ton sas. On peut aussi faire sauter celles-là.
Böyle olması gerekmiyor kilidi kaldır, Altı, Marauder'ı merkez hangara çeksin insanlarını kurtaracağız.
Ça n'a pas à être comme ça. Déverrouille la porte, laisse Six prendre le maraudeur amarré au central. Nous laisserons vos gens tranquilles.
- Evet, sanırım şu an bunları geçtik eğer buradan sağ kurtulmak istiyorsak beraber çalışmalıyız.
Oui. Mais je pense qu'on a dépassé ça pour le moment. Si nous voulons sortir d'ici vivants, nous devons travailler ensemble.
Ferrous Corp'un dış kolonilerdeki rakiplerine karşı saldırıya geçtiğine dair haberler aldık.
On a été informés que Ferrous Corp attaquait ses rivaux dans les colonies extérieures.
Bu Trauggot'un 30 yıldır devam eden işi ilk günden bu yana çok şey değişti düşük ücret, güvensiz çalışma şartları son zamanlarda sesimizi fazla çıkardık muhafızlar bundan hoşlanmadı ve giderek daha gergin oluyorlar.
Ç'a été une exploitation de Traugott durant 30 ans. On a enduré pas mal au fil des ans, bas salaires, conditions dangereuses. Mais on a fait du raffut dernièrement, et les gardes de Traugott n'aiment pas.
... bugün yardım edeceğimiz koloniler ihtiyacımız olmasa da ileride bize yardım etmeye hazır olacaklar.
Les colonies qu'on aide pourront nous aider dans le futur, si on a besoin d'elles.
Öyle mi son iki haftadır tek yaptığımız şey bu.
Ah, non. Les deux semaines passées, on a fait que ça.
Tabor ne zamandır onların menejeri?
Tabor a été leur boss longtemps?
Hayır dedi.
Il a dit non.
Fazla ağır değiliz...
On a prévu de faire notre part.
Onun halkından bir sürü kişiyi sorguladık... ama kimse sizin hayatınıza kast eden saldırıya..
[soupire] Nous avons interrogé beaucoup de ces gens, mais aucun n'a pu nous donner d'informations à propos de la tentative d'atteinte à votre vie.
Sanırım alternatif evrenden kimin... geri gittiğini anlıyoruz, değil mi?
Eh ben je suppose que nous savons qui a pris ce retour de l'univers alternatif, hein?
Hayır, o haklı.
Non, elle a raison.
Uzun zamandır yok.
Oh, il a pris un congé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]