Aşkın translate French
15,578 parallel translation
Hmm, yüz yılı aşkın Bu şeyin içinde, bu olmasına rağmen, Kendi ısmarlama cehennem,
Hmm, plus de cent ans à l'intérieur de cette chose, bien que dans ce domaine, mon propre enfer sur mesure,
Evet hiçbir şey 9 : 15'te uyumaktan daha iyi "Seni bir yüzyılı aşkın zamandır seviyorum." diyemezdi.
Rien n'est mieux pour dire "je t'aime depuis plus d'un siècle" que de s'endormir à 21 h 15.
"Fakat gençlik sürebilirdi ve aşk hala çoğalabilir, eğlencenin zamanı olmazdı hiç, yaşı da, o zaman bu sevinçleri taşıyabilirdi aklım seninle yaşamak ve senin aşkın olmak için."
"Que puisse la jeunesse durer et l'amour s'élever, " joie sans fin, vieillesse clémente, "puis ces délices de mon esprit puissent s'émouvoir pour vivre avec vous et être votre amour."
100 yılı aşkın zamanın vardı bu hikayeyi anlatmak için ve sana sempati kazanana kadar sadece bir kere Stefan'ın hayatına girdiğinde anlattın.
Tu as eu plus de 100 ans pour raconter cette histoire, et tu l'as seulement fait quand tu es revenue dans la vie de Stefan, jusqu'à ce que cela te serve, te fasse gagner de la sympathie.
100 yılı aşkın hapsedildim içerde.
J'ai passé 100 ans coincé dedans.
Hayatının aşkını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyasın.
Vous êtes en danger de perdre l'amour de votre vie...
Aşk hikayeni yeniden inceler miydin, sadece Alex'e olan aşkını? Ardından buna karar verip, sonunda yalandan başka bir şey ortaya çıkmazsa?
Réanalyserais-tu votre histoire, la seule histoire d'amour d'Alex... pour décider, au final, que tout ça n'était qu'un mensonge?
Allah aşkına neden daha uluslararası insan avı başlatılmadı?
Pourquoi n'y a-t-il pas une chasse à l'homme internationale...
Bana olan aşkın.
C'est ton amour pour moi.
- Aşkın bununla bir ilgisi yok. - Ne ima etmeye çalıştığınızı anlamıyorum?
L'amour n'a rien à voir, et je ne sais pas ce que vous insinuez...
Vov, Serrano, senden geliyor, bu sanki... aşkını ilan etmek gibi.
Serrano, venant de toi, c'est une déclaration d'amour.
Bir seferde onun aşkını kazanmadım.
Je n'avais pas gagné son amour du jour au lendemain la première fois.
Diyeceğim o ki bu şeylerin çoğu bir yılı aşkın süredir su altındaymış.
Donc la plupart de ses objets ont passé plus d'une année sous l'eau.
Mercan ve bozulmalara göre bir yılı aşkın bir süredir okyanusun dibindeymiş ama bazı görüntüleri kurtarmayı başardım.
À en juger par le corail et la dégradation, cette GoPro a été dans l'océan pendant plus d'1 an, mais j'ai pu récupérer des images.
Ama 2010'da, Rossi'nin işi başından aşkın olacaktı.
Mais en 2010, ça s'est corsé pour Rossi.
Tanrı aşkına, aklını falan mı kaçırdın?
Bonté divine, tu as perdu la tête?
Cerrah olmaktan vazgeçtin, hayatının aşkından vazgeçtin ve ben seni terk ettim.
Tu as abandonné la chirurgie, et l'amour de ta vie. Et ensuite je suis partie.
Ben de, o annemin hayatımın aşkı olduğunu biliyorum Elena'nın hayatı bağlantı Kai ikna Anne, Bonnie ile bu yüzden mutsuz olacağını Aşağıdaki 6 artı on yıllardır.
Maman, qui a convaincu Kai pour lier la vie d'Elena avec Bonnie donc je serais malheureux pour les prochaines décennies 6-plus.
[Çın çın çın] Ben parti kesmek istemem ama ben sadece istedim Sevgili aşk Julian tanıtmak.
[Tintement tintement Clink] Je déteste interrompre la partie, mais je voulais juste présenter mon cher amour Julian.
- Hayatımın aşkıydı.
- C'était l'amour de ma vie.
Muhtemelen hayatının aşkı şu kutunun içinde ışık saçan küçük taş neyse onu takmak için çok kendini beğenmiş olduğundan.
Sûrement parce que l'amour de ta vie est bien trop vaniteuse pour porter cette minuscule pierre reflétant la lumière dans cette boîte.
Bu bizim aşkımızı temsil etmiyor Julian'ın bizi manipule etme yeteneğini yansıtıyor.
Ça ne représente pas notre amour, mais le talent de Julian à nous manipuler.
Henüz öldürmemiş, aşkım ama bugün öldürebilir.
Eh bien, il n'a pas encore, luv, Mais il pourrait aujourd'hui.
Sorun şu ki, sana karşı artmakta olan saygım çocukça kıskançlığımın gölgesinde kalıyor yani sanırım kaçınılmaz olana ulaştık. Sence de öyle değil mi, aşkım?
Le problème est, mon respect en plein essor pour vous est éclipsé par ma jalousie peu puérile, donc je suppose que nous avons atteint l'inévitable, ne vous dirais pas, mon amour?
Devam ediyorsun şiddete "Şiddetle" Hayatımın aşkı olmaya
Tu es la lame gracieuse Logeant mes fastes
Söyle bakalım Megan'a atacağın aşk bombası işi nasıl gitti?
Dit moi comment c'était de lâcher la L-bombe sur Megan.
Kocası hayatının aşkıydı.
C'était l'amour de sa vie.
Aşkımızın önündeki asıl engeli biliyorsun, ne yapman gerektiğini de.
Tu sais qui est la vraie menace de notre amour... et ce que tu dois faire.
Seni sevdiğimi o zaman anladım. O halde aşkımızın saflığını korumalısın.
Quand j'ai su que je t'aimais.
Ama Nicole Dana'nın gerçek aşkıyla nişanlandığına göre Dana kendini kaybedecek.
Rien, mais si Nicole est fiancée au vrai amour de Dana,
Hırsını besleyen sana olan aşkıydı.
C'était son amour pour vous qui a alimenté son ambition.
Aşk yaşadığınıza dair dedikodu başladı bile Lola'nın senin hakkında yanılgıya düşmesine izin vermeyeceğim.
Des ragots circulent déjà vous concernant, et je ne laisserai pas Lola être confondue
Kaygı düzeyinle oynayarak aşk sorunlarını düzelteceğim.
Je vais résoudre tes problèmes romantiques en manipulant tes niveaux d'anxiété.
Bende aşk sorunu falan yok. Bende de havalı dans figürleri yok.
Je n'ai pas de problèmes romantiques et je n'ai pas de mouvements de danse incroyables.
Bana inanmazsın sanmıştım. Sadece pantolonlar için askı yaptıklarını söylediğimdeki gibi.
Je pensais pas que tu me croirais, comme quand je t'ai dit qu'il y avait des cintres juste pour les pantalons.
Sizin kurallarınızla Aşk.
L'Amour selon Vos Règles.
Bu tıpkı tuvalet kâğıdını askıdan alıp yerine eskisini takmaya benziyor.
C'est un peu comme si tu prenais le nouveau rouleau de papier toilette et que tu le remplaçais par du papier toilette usagé.
Gördün mü, tamam, bunların hepsi mantıklı, çünkü bu bir aşk çemberi.
Tu vois, cela prend tout son sens. parce que c'est le cercle de l'amour.
Doğru. Bu pulların arkasındaki notlar aşk mektupları gibi.
Et les notes au dos de ces timbres sont lues comme une série de lettres d'amours.
Howard'la aynı yıl Kappa Rho Pi'ya yemin ettiniz ama okul, Howard kaybolduktan sonra kardeşlik derneğini askıya aldı bu yüzden asla kardeşliğe katılamadınız.
Vous étiez candidat à Kappa Rho Pi la même année qu'Howard, mais l'école a dissous la fraternité après sa disparition, donc vous ne les avez pas rejoints.
HL-7 sonuçlanma göre narkotiğe ihanet etme ihtimalin yüzde birden az. Yaparsan da bunu aşk için yaparsın.
Vos résultats HL-7 m'ont dit qu'il y avait moins d'1 % de chance que vous trahiriez la DEA, et si vous le feriez, ce serait par amour.
O benim hayatımın aşkı.
C'est l'amour de ma vie.
Sen tüm bu sözlerin sözden ibaret olduğunu düşünmüş, beyinsiz Joe'u aşk ve parayla parmağında oynattın.
Vous avez commencé à vous demander si ce n'était pas des promesses en l'air, donc vous vous êtes mis Joe le simplet dans la poche, avec des promesses d'amour et d'argent.
Hiç zamanla kazandınız mı? aşkı?
Et l'avez vous déjà acquis, l'amour?
Aşk orgazm gibi değildir, Buckley.
L'amour n'est pas comme un orgasme, M. Buckley.
d Bebeğim, bebeğim, bebeğim d d Eve geliyorum d d Sevecen tatlı aşkına d d Sen benim ilk ve tek kadınımsın d d Dünya ağzımda acı bir tat bırakıyor, kızımd d Etrafında olmak istediğim d d Tek kişisin d
♪ Baby, baby, babe ♪ ♪ l'm coming home ♪ ♪ To your tender sweet loving ♪
Bütün kariyerimi... parfüm ve kolonyalar için aşk aromasını bulmak içi harcadım, ama her şey o tablo gibi sahte.
J'ai passé ma carrière à créer des arômes d'amour... pour les parfums et eaux de toilette, mais ils sont tous factices... comme ce tableau.
- Neye? Hikâyeyi biliyorsunuz, birbiriyle kavga eden iki grup vardır... Sonra bir taraftan bir adam diğer taraftan bir kızla birlikte olmaya başlar ve onların aşkı iki tarafı da bir araya getirir falan?
Tu sais, c'est quoi cette histoire avec ces deux camps qui se battaient, et là un mec d'un des camps se met avec une fille de l'autre camp, et leur amour arrive à réunir tout le monde?
Eee genç adam, anladığıma göre kızımla aşk yaşamaya başlamışsınız.
Jeune homme, je comprends que vous et ma fille vous êtes engagés dans une romance.
- Peki aşkım için ne yaparsın?
Et que ferais-tu pour mon amour?
- Aşk falan değildi.
- Ce n'étais pas de l'amour.