Aşıksın translate French
963 parallel translation
Saçma bir şey demek! Sanırım birine aşıksın.
Bien sûr, tu es amoureux.
- Bu adama aşıksınız.
Vous êtes amoureuse de cet homme.
Ekselansları, Kont Alexei'ye aşıksın, değil mi?
Es-tu amoureuse de Son Excellence le comte Alexei?
Ona bu kadar çok mu aşıksın?
L'aimez-vous à ce point?
Seni bu kadar heyecanlandıran nedir anlamıyorum. Harika bir kıza delicesine aşıksın ama evlenmek için yeterince para biriktiremiyorsun.
Toi, tu es fou d'amour pour une fille, et tu n'as pas le rond pour te marier!
- Aşıksınız, değil mi?
- Vous l'êtes, n'est-ce pas? - Oui!
- Demek aşıksın, ha futbolcu?
- Alors tu es amoureux, demi?
Ona aşıksın değil mi?
Vous êtes amoureux d'elle, n'est-ce pas?
Aşıksınız!
Vous êtes amoureuse.
O halde bana aşıksınız. Değil mi? - Değil mi?
- Vous m'aimez donc?
Aşıksın ha?
Tu es amoureuse?
Lois'e aşıksın, biliyorum. Ama böyle küçümseyici sözler söyleme.
Je sais que vous aimez Lois mais surveillez vos paroles.
- Ona mı aşıksınız?
- Vous l'aimez?
Ashley'e aşıksın, ama bu gece nişanı ilan ediliyor.
Tu aimes Ashley, et on va annoncer ses fiançailles!
Sana ne yaptığı umurumda değil. Ona hala aşıksın.
Quoi qu'elle fasse tu l'aimes encore.
Gerçekten aşıksın. Ya reddederse?
Et si elle t'envoie promener?
Hala o kıza aşıksın. Onun için her şeyi yaparsın.
Tu aimes Jane et tu veux l'aider.
Çünkü O bir yabancı. - Ve sen de ona aşıksın, değil mi?
- Et parce que tu as le béguin!
Abe, bu nehire aşıksın değil mi?
Tu aimes beaucoup ce fleuve, pas vrai?
Birbirinize delicesine aşıksınız.
Vous êtes follement amoureux l'un de l'autre.
Sen de bana o kadar aşıksın ki saçımın tek bir teline zırh levhaları satmaya hazırsın.
Et vous êtes si folle de moi que vous vendriez le blindage pour une seule mèche de mes cheveux.
Ona aşıksın değil mi?
Tu es amoureux d'elle, n'est-ce pas?
Bana aşıksın, değil mi?
Tu m'aimes, n'est-ce pas?
Oldukça normalsin, iyi ve dürüst bir Amerikalı olan bana Oliver Reed'e aşıksın.
Vous m'aimez, moi, simple Américain.
- Irena var, ona aşıksın.
Il y a lréna et vous l'aimez!
David'e aşıksın.
Tu aimes vraiment david.
Bu şeye aşıksın diye mi?
Parce que tu es amoureux de ça?
Sanırım aşıksın.
Êtes-vous amoureux?
- Ona aşıksın.
Et, vous l'aimez?
Belkide ona aşıksın diye düşündüm
J'ai pensé que vous étiez amoureuse de lui.
İç karartıcı veya değil, sen, Richard'a aşıksın.
Déprimantes ou non, tu es amoureuse de Richard Nugent.
Sorun şu ki, sen Margaret'e aşıksın.
Vous êtes amoureux de Margaret.
Bana aşıksın sen.
Vous êtes amoureux de moi.
Başka birine mi aşıksın?
Tu as quelqu'un d'autre?
- Johannes'e mi aşıksın?
- Tu l'aimes? - Non.
# Aşıksın acılar içinde.
De la souffrance on est épris
David'e aşıksın, değil mi?
Tu aimes David, pas vrai?
Şimdi benden neden bu kadar nefret ettiğinizi anladım. Çünkü Dr. Kik'e aşıksınız.
Je sais pourquoi vous me haïssez, vous aimez le Dr Kik.
Sen aşıksın.
Tu es amoureux.
Çünkü Del'e aşıksın.
Parce que tu aimes Del.
Andy MacPherson'a aşıksın sanıyordum
Je te croyais mordue pour Andy McPherson
- O halde aşıksınız?
- Alors, vous êtes amoureuse?
- Bence o sana göre biri değil. Sen benim gibi kadınlarla takılmaya alışıksın.
Tu as plutôt fréquenté des femmes, comme moi.
- Ancak aşıksın.
Êtes-vous amoureuse?
Sevgili kızım aşık bir kadın için bile mantıksız işler peşindesin.
Ma chère enfant. Même pour une femme amoureuse, cette situation doit sembler un peu folle.
Belaya ne kadar alışıksın bilemem ama umarım yeterince tecrübelisindir.
Je sais pas dans quel pétrin tu as été... mais j'espère que tu sais esquiver.
- Sadece beni hazırlıksız yakaladın.
- Je sais. - Tu m'as prise au dépourvu.
Dikkatli ol. Herkese fazla açıksın.
Tu as l'amitié facile.
Hala mı ona aşıksın yoksa?
Qu'y a-t-il là-dedans que je ne comprends pas?
Çıksın diye de ; korkarım, çok kötü bir oyun oynadın.
Et tu as, je le crains, joué très vilain jeu dans ce but.
Çıksın diye de, korkarım kötü bir oyun oynadın.
Et tu as, je le crains, joué très vilain jeu dans ce but.