Aşırı translate French
44,280 parallel translation
Pekala, çok aşırı terliyordun... ve ben tekrar bir kalp krizi geçireceksin sandım ve...
Ok, tu transpirais de partout, et j'ai pensé que tu avais une autre crise cardiaque et...
Aşırı sinirli tepkiler.
Réactions instables.
Jackson'ın dosyasına bakıyordum da sekiz sene deni-aşırı görevlere gittiğini gördüm.
Tu sais, j'ai regardé le dossier de Jackson, et il a été déployé à l'étranger pendant huit ans.
Şimdi beni takip ederseniz, dondurucu suyun altındaki sunucuların neden hala aşırı ısındığını bulmalıyız.
Maintenant, si vous voulez bien me suivre nous devons comprendre pourquoi un serveur émergé continue de surchauffer.
- Sunucunun aşırı ısınması gelen veri yüzünden değil.
Ce serveur ne surchauffe pas à cause des données qui arrivent.
Gece aşırı soğuktu.
La nuit a été trop froide.
Ama arama yapmak için aşırı özgün bir yer.
Mais c'est un endroit horriblement spécifique pour chercher.
Müşteri konusunda aşırı seçici olma, tamam mı?
Commence pas à cracher sur des clients potentiels.
Meşhur, aşırı pahalı öğle yemeklerimizden birini yiyeceğiz.
Faire un de nos célà ¨ bres repas extravagant.
Burada bariz aşırılık var. Kurban 6 kere vurulup dövülmüş.
La victime a reçu six balles avant d'être tabassé.
Bu cinayetteki aşırılık, odayı dağıtma ve ödülleri parçalama görev odaklı organizasyon ve kontrol profilimize uymuyor.
Tout ça, l'acharnement, saccager la chambre, s'en prendre aux trophées d'Austin, tout ça contredit notre profil d'un gars axé sur sa mission et maîtrisant ses pulsions.
Ne kadar doğuştan cömert de olsam her gün aşırı olur ve ben ılımlı biriyim.
Bien que je sois généreuse, chaque jour serait exagéré et je suis parfaitement modérée.
Ama klinik faz çalışmalarına ulaşamadan aşırı doz ilaç alarak can verdi.
Mais avant d'atteindre les essais cliniques, elle est apparemment morte d'une overdose.
Aşırı tetikte olmalıyız. Katılıyorum.
On doit être très vigilants.
Aşırı zehirli mantar ilacını mı diyorsun?
Tu parles du fongicide incroyablement toxique?
Getirmek için kaç iç çamaşırı koydun?
Combien de sous-vêtements as-tu emmené?
- Bu aşırıya kaçmamış mı?
Ce n'était pas un peu trop?
- Belki de aşırı abartıyoruzdur.
Peut-être qu'on s'en fait un peu trop.
"Aşırı Çözümler" den gelen arkadaşlarımız önümüzdeki birkaç gün boyunca iş görüşmelerini yapacaklar.
Nos amis, ici, d'Excessive Solutions... vont interviewer les salariés au cours des 2 prochains jours.
Bana mı öyle geldi..... yoksa "Aşırı Çözüm" cüler aşırı seksiler miydi?
KAREEMA : C'est moi, ou bien ceux d'Excessive Solutions sont excessivement sexy?
Hank aşırı yakışıklı ve tehlikeli olduğunu söyledi.
Hank le trouve très beau mec et dangereux.
- Hayır yok!
- Non, tu n'en as pas!
Üç haftadır izinsiz çalışıyorsun, iyileşme izninin de pek tadını çıkarmadın.
T'es en arrêt depuis 3 semaines et t'en as pas profité pour te reposer.
Bailey.. elinde adres var mı? Evet ya da hayır de.
Bailey, t'as une adresse pour moi, oui ou non?
Hayır, asıl kahvaltın rahatsız edici.
Non, c'est ton petit-déj qui est dérangeant.
Bunu nasıl kaçırırsın?
Comment t'as pu raté ça?
- Hayır, asıl rövanş maçında üzüleceksin. Hem de aynı sahada, hadi.
- Non, tu vas être desolée sur la revanche, sur ce même terrain, allez.
Hayır, ona borcun yok, asıl bana borcun var.
Non, tu ne lui dois rien, tu m'en dois un.
- Tahminen bir çeşit aşındırıcıyla.
Probablement avec des produits corrosifs.
O sütuna aşındırıcı sıktıkları o haftalar boyunca.
Durant ces semaines ils on mis des corrosifs sur ce pilier.
Fakat asıI sorumlu El-Sakar'dır.
Mais Al'Sakar est le véritable responsable.
Ve yanımızda neredeyse yarım asırdır oy kullanan biri var.
Et ici nous avons quelqu'un qui a voté pendant presque la moitié d'un siècle.
Cabe, sen de şu kameramanın paket yemeğinden çatalı aşır.
Cabe, vole la fourchette de ce caméraman.
En sonunda bunca yıldır asıl sorunun, kaynağının yine kendin olduğunu anlayacaksın.
De découvrir que la personne que vous avez toujours été est celle que vous êtes vraiment.
William'ı bir sır olarak benden 36 yıl boyunca saklayarak hayatımı mahvetmene istinaden yapmış olduğum liste için burdayım.
J'ai là une liste de toutes les raisons que j'ai pu trouver hier expliquant en quoi tu m'as détruit en gardant le secret sur William - pendant 36 ans, d'accord? - Mon chéri, laisse-moi t'expliquer.
"Evet, oynarım. Bana ihtiyacın var." Hayır, yok.
T'as besoin de moi. " " Non, j'ai pas besoin de toi.
Sanırım Jason'ın asıl ilgisini çeken imalathanedeki aile faktörü.
Je crois que ce qui intéresse le plus Jason, c'est l'aspect familial de la brasserie,
- Hayır, haklısın.
- Non, t'as raison.
Sanırım kendinde biraz umut bulduğunu söyleyebilirsin.
Je suppose que tu as retrouvé un peu d'espoir.
Hayatının aşkıyla tanıştın.
Tu as rencontré lâ € ™ amour de ta vie. - à ‡ a câ € ™ est sà " r que je lâ € ™ ai fait.
- Tandy, gerçekten fırının içine mi sıç...
Tandy, t'as chié dans le...
Leonte Chianti adında bir şarap duymuş muydun? - Hayır.
Tu as déjà entendu d'un vin appelé Leonte Chianti?
Metin ol biraz. Tek bir yarasa tarafından ısırıldın ve Toby sana serum getiriyor.
Tu as été mordu par une chauve-souris, et Toby est en chemin avec le sérum.
- O kelimeleri hiç söylemedin. - Ah, hayır,
Tu ne les as jamais dit.
Hayır, hayır, hayır. Sen beni...
Tu m'as...
Çocuklar koşup duracak, sen de iki yıldır bitirmeye çalıştığın kitabı bitireceksin.
Les enfants vont s'éparpiller, tu vas terminer ce bouquin que tu as commencé il y a deux ans.
Hayır, senin için özür dilemem hoşuna gitmedi.
Tu n'as pas apprécié que je m'excuse pour toi.
Hayır, kesinlikle onu öldürdün.
Non, tu l'as définitivement tué.
Haddimi aştım. Sürekli aşıyorum, seni kızdırıyorum ve bu umurumda bile değil.
J'ai dépassé les bornes, encore et encore je vous ai énervée, mais je m'en fiche.
Hayır, sen karar verdin.
Non, tu as décidé.
Asıl korkutucu an hastaneden bebekle ayrıldığın zamandır.
- Les bébés, bien sûr. Ces deux-là ne dorment que s'ils sont côte à côte.