Bakarım translate French
10,318 parallel translation
Onun icabına ben bakarım.
Et bien, je peux arranger ça.
Ben arkadaşına bakarım.
Je vais m'occuper de ton ami.
- Öyleyse bir ara bakarım.
Dans ce cas, comment refuser?
Fazla umutlanmanı istemem ama bugün Earl'e gidip bir şeyler çıkar mı diye bakarım.
Ecoute, je ne peux rien te promettre, mais je vais aller voir Earl aujourd'hui et voir si je peux trouver quelque chose, d'accord?
Anlaşıldı, ben görevlilere tekrar bakarım.
Bien, je vais reparler au personnel.
Jacqueline'nin evine bakarım ama Lillian'la klibimizi orada bitirmemize izin verirsen.
Je veux bien surveiller la maison, si Lillian et moi filmons mon clip vidéo là-bas.
Lux'ta mesai işine bakarım.
Tu bosseras davantage au Lux.
Hayır, anımsayamadım ama notlarıma seve seve tekrar bakarım.
- Pas que je sache. Mais je peux parcourir mes notes.
Beni yolla. İcabına bakarım.
Envoyez-moi, je vais terminer le travail.
Dün ucuz ot almıştım. Onu elden çabuk çıkarmaya bakarım.
J'en ai branché plusieurs l'autre jour, j'essayerai de régler ça vite.
- Tamam, bakarım.
Oui, j'y vais.
Ne yapabileceğime bakarım.
- Je vais voir ce que je peux faire.
Tamam, peki, aradığında telefona bakarım.
Oui, je décrocherai quand elle m'appellera.
Bir hal çaresine bakarım.
Je... Je trouverai.
Ben sana bakarım.
Je prendrai soin de toi.
Neler yapabileceğime bakarım. Bilirsin, keşif falan.
Je veux aller voir ce que je peux trouver.
Tamam, gidip bir bakarım.
J'irai voir moi-même. - Merci.
Teşekkürler, bakarım.
Merci, je vais vérifier ça.
- Bir bakarım.
- J'y jetterai un oeil.
- Neler yapabileceğime bakarım.
- Je verrai ce que l'on peut faire.
Ben bakarım.
J'y vais.
Fotoğrafların geri kalanına ben bakarım.
Je vais regarder les photos. Tu es sûre? Un médicament?
Hem burada kalmama izin verirseniz siz yokken eve bakarım.
Elle ne me trouvera jamais ici. Et si vous me laissez rester... Je garderai la maison pour vous.
Bu ipucunu takip eder, ne gösterdiğine bakarım.
On tire sur ce fil et on voit ce qui vient.
Yemek yiyordum ve aklımdan " Ne olacak ki bölge sekreterine uğrar ve neler bulabileceğime bakarım.
J'étais sortie manger et je me suis dit : "Si j'allais au bureau du greffier voir ce que je trouve?"
Onu telefona çağır, ben çaresine bakarım.
Passe-le-moi et je m'en occupe.
Hemen bakarım.
Je suis heureux de le chercher.
Bayanlar ve baylar rica etsem bana bakar mısınız?
Mesdames et messieurs, puis-je avoir votre attention, s'il vous plait?
Kızlar, bakar mısınız?
Les filles, venez une petite minute.
Padre, bakar mısın?
Padre, excusez-moi.
Herkes kullandığı ilaçları kağıtlara yazsın ve bana getirsin, böylece onları değerlendirip ne yapabileceğimize bakarız, tamam mı?
Donc, tout le monde écrit tous ses médicaments et me ramène une liste pour que je puisse évaluer ce qu'il se passe pour chacun de vous, d'accord?
Bakar mısınız?
Bonjour?
Bakar mısınız. bir fincan daha ala...
Pensez vous que je puisse avoir une autre tasse de c...
Bakar mısınız?
Excuse moi.
Bakar mısınız? Hey!
Excusez-moi.
Benim tanıdığım Teresa kendi başının çaresine bakar.
Ce que nous savons, nous devons prendre soin de nous-mêmes.
Bakar mısın şu küstaha!
Quelle arrogance!
Elaine, tatlım, benim için ızgaraya bakar mısın.
Elaine, chérie, couvre le grill pour moi.
Bana bakar mısın!
Regarde moi!
- Koridora bakar mısın, ayrılan biri var mı?
Tu peux vider le couloirs et vérifier les traineurs?
- Biraz bakar mısın?
- Vous avez une minute?
Birkaç gün sonra gelirsen vücudunun tepkisine bakarız.
Il m'a moi. Revenez dans quelques jours, et nous verrons votre réaction.
Sonra bakarız, tamam mı?
On jette un coup d'œil et on revient.
Vay canına, bakar mısın, bir gecelik macera ama yerleşiyor.
- Pour un coup d'un soir, il s'incruste.
- Ben çıksam Liam'a bakar mısın?
Ça te dérange pas de garder Liam?
Bakar mısın, o normal şeyler giyinmiş.
Regarde-le, il porte des vêtements normaux.
Bakar mısınız?
Vous pouvez m'aider?
Şuna bir bakar mısınız?
Vous voyez ça?
Bakar mısınız?
Excusez-moi?
Bakar mısınız?
Excusez moi.
Yarım saatliğine Billy'ye bakar mısın?
Tu peux garder Billy un instant?