English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bankacı

Bankacı translate French

1,235 parallel translation
Birazdan bankacı olacağız.
Demain, on passe à la banque.
Neyse, babam bankacıydı.
Mon père était banquier.
Bankacının kızı mı?
Fille de banquier?
Sorun şu ; 1864'ten bu yana borç temelli bir bankacılık sistemimiz olageldi.
Le problème est que depuis 1864, nous avons un système bancaire basé sur la dette.
Bu nedenle bankacılık yeniden yapılandırılmadan borcu ödemekten söz etmek olanaksızdır.
C'est pourquoi parler du paiement de la dette nationale, sans la réforme de notre système bancaire, est une chose impossible.
Dolayısıyla çözüm ulusal borcun büyüklüğünü tartışmakta değil bankacılık devriminde yatıyor.
C'est pourquoi la solution ne réside pas dans l'examen de la taille de la dette nationale main plutôt elle réside dans la réforme de système bancaire.
Meclis'te FED'i eleştirenlerden önde gelenlerinden biri Büyük Bunalım yıllarında Senato Bankacılık ve Para Komisyonu başkanıydı.
L'un des plus farouche opposant de la fed devant le congrès était l'ancien président de "The House of Banking Currency Committee", au cours de la grande dépression,
Kurucu Atalar'ın çoğu bankacılığın potansiyel tehlikelerini fark ettiler ve bankerlerin varlık ve güç sahibi olmalarından çekindiler.
La plupart des pères fondateurs ont réalisé les dangers potentiels des banques et ils craignent l'accumulation des richesses et du pouvoir chez les banquiers.
Bu kısmi rezerv bankacılığının, yani sahip olduğunuz varlıkların kat kat fazlasını borç vermenin başlangıcıdır.
Ce fut la naissance de la réserve fractionnaire bancaire, c'est à dire le fait de prêter plusieurs fois plus d'argent que ce que vous avez d'actifs en dépôt.
Bugün rezervlerden daha çok parayı borç olarak vermeye Kısmi Rezerv Bankacılığı deniyor.
Aujourd'hui, cette pratique de prêter plus d'argent que de ses réserves est connue sous le nom de la réserve fractionnaire de banque.
Göreceğimiz üzere Kısmi Rezerv Bankacılığı'nın kökleri dolandırıcılığa dayanır, geniş çaplı yoksulluğa neden olur ve başka herkesin parasının değerini düşürür.
Comme nous allons le voir, la fraction de réserve de crédit est enracinée dans la fraude, elle génère une pauvreté généralisée et réduit la valeur de l'argent de tout monde.
Oğullarına para yaratma işini öğretti, sonra onları ailenin bankacılık şirketinin şubelerini açmak üzere Avrupa'nın büyük başkentlerine yolladı.
Mayer Rothschild avait cinq fils. Il les a formé tous avec les compétences nécessaires de création d'argent.
Kısmi Rezerv Bankacılığı uygulamasına izin verilmişti.
Appelée la Banque de l'Amérique du Nord, la nouvelle banque a été de près copié sur le modèle de la banque d'Angleterre.
ABD hükümeti başlangıç için El Gobierno de EEUU puso los 2 milyon dolar nakit ödedi, sonra banka şu bilinen "Kısmi Rezerv Bankacılığı"
Comme avec l'ancienne Banque de l'Amérique du Nord et de la Banque d'Angleterre avant, les actionnaires n'ont jamais payé le montant total de leur part. Le gouvernement américain a versé sur place les premiers 2 millions de dollars en cash ( 2 millions sur un capital total de 10 millions $ )
Ardından bu tutar Kısmi Rezerv Bankacılığı sihirbazlığıyla özel hissedarlara borç olarak dağıtıldı ve onlar da bu parayla kalan % 80 hisseyi satın aldılar.
Le gouvernement américain serait propriétaire de 20 % du capital de la banque. Bien sûr, la part fédérale a été payée par le Trésor avant les payements des autres membres.
Merkez bankasının kapatılmasına karşın para değiştiricilerin en sinsi silahı, Kısmi Rezerv Bankacılığı kamu adına çalışan bankalar eliyle hala işliyordu.
Malheureusement, même Jackson n'a pas pu saisir l'image entière et les véritables causes.
Bu durum iç savaş öncesi yıllarda ekonomik dengesizliği artırdı. Yine de merkez bankacıları meydanda yoktu.
Bien que Jackson avait tué la banque centrale, l'arme la plus redoutable des changeurs de monnaie - la réserve fractionnaire des banques - restait utilisée par de nombreuse banques du pays.
Merkez bankacıları şimdi bu yeni ulusu bölme fırsatı gördüler. "Savaşla böl ve yönet."
Depuis lors, l'économie "douteuse" ( sans banque centrale ) de l'Amérique en à fait une nation riche, un mauvais exemple pour le reste du monde.
Ve hazine daha fazla yeşil banknot basmak için yetkiye gerek duyuyordu. Lincoln bankerlerin Ulusal Bankacılık Yasası'na izin verdi.
Si efficace que l'année suivante, 1863, les troupes fédérales et confédérées se regroupaient en masse pour la bataille décisive de la guerre civile.
Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesine yardım etmiş olmasından pişmanlık duydu : "Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesindeki aracılığım yaşamımın en büyük maliye hatasıydı. Yasa, ülkedeki her çıkarı etkileyen bir para tekeli oluşturdu." " Ulusal Bankacılık Yasası'nın geçmesindeki aracılığım yaşamımın en büyük maliye hatasıydı.
Peu de temps avant l'assassinat de Lincoln, son ancien secrétaire au Trésor, Salmon P.Chase, a déploré son rôle en aidant à la promulgation de la loi sur les banques nationales seulement un an plus tôt :
Avrupalı para karteli karışmasaydı kuşkusuz bu sistem kurumsallaşacaktı. ABD'nin kendi parasını basması fikrinin Avrupa'nın bankacılık seçkinleri arasında şok dalgaları yarattığı kesin.
D'après l'historien W. Cleon Skousen : Il est clair que le concept des USA qui impriment leur propre argent ( sans dette ) envoya des ondes de choc sur toute l'élite européenne des banques centrales privées.
Bunlar da Meclis'i merkezi kontrollü bir bankacılık sistemi kurmaya zorladı. Sonunda 23 Aralık 1913'te
" Les temps difficiles qui ont eu lieu après la guerre civile aurait pu etre évité si la loi sur les Greenbacks avait continué tel que le président Lincoln l'avait souhaité.
Mesela, uyuşturucu parasını aklayan bankacılar gibi.
- comme les banquiers qui blanchissent l'argent de la drogue.
Uyuşturucu parası aklayan bankacılar.
Les banquiers qui blanchissent l'argent de la drogue.
Uyuşturucu trafiğini azaltmak istiyorsan bu koduğumun bankacılarından birkaçının kellesiyle başlamalısın.
Vous voulez freiner le traffic de drogue? Ben commencez par exécuter quelques-uns de ces enculés de banquiers.
Beyaz, orta sınıf, Cumhuriyetçi bankacılar.
Des banquiers blancs petits bourgeois de droite!
Sizi temin ederim ki idamlara bir başladınız mı her hafta bir beyaz bankacıyı ulusal kanalda koca bir ahşap haça çivilemeye bir başladınız mı bu uyuşturucu trafiğinin hayvan gibi yavaşladığını göreceksiniz.
Et je peux vous garantir un truc, si vous commencez à exécuter, si vous commencez à clouer un banquier blanc par semaine à un grosse croix en bois sur la télévision nationale, vous allez voir que le trafic de drogue va commencer à se ralentir avec une certaine putain de radipité!
Bankacıları sever miyim?
Si j'aime les banquiers?
Uzmanlık alanınız hangi tür bankacılık, Bay Bond?
Dans quel secteur bancaire êtes-vous spécialisé, M. Bond?
Bankacılıkla ilgili en sevdiğim şey seyahat olanaklarıdır.
C'est la possibilité de voyager que j'aime dans ce métier. Amène le bateau.
Ben bankacıyım. Tamamen ipotek altındayım.
Je suis un banquier couvert de crédits.
- Hayatta görebileceğin en titiz bankacılık ve telefon kayıtları ve... bu.
- Factures de téléphone très soignées. Et... ça.
Yatırım uzmanları, bankacılar, politikacılar, entelektüeller için.
Pour les courtiers, les banquiers, les hommes politiques, les intellectuels.
Bankacılıkla ilgili bir şeyler biliyorsun değil mi?
Tu t'y connais en transactions bancaires, non?
Şuna bir bak, Birde buna hızlı bankacılık diyorlar, ve hala bekliyoruz.
Regardez. On parle de service rapide et je dois encore attendre.
Roy Lee, bankacılıktan emekli oldu ve şimdi otomobil satıyor.
Roy Lee, ex-banquier, est vendeur d'automobiles.
Bir İsviçre bankacısına güvenemezseniz dünyanın hali nasıl olur?
Si on ne peut plus faire confiance à un banquier suisse, où va Ie monde?
Bir İsviçre bankacısı için ne kadar zor olabileceğini biliyoruz.
Et Dieu sait que c'est difficile pour un banquier suisse.
İyi bir bankacı olarak şu andaki durumumuza baktığımızda sayıların lehinize olmadığını söyleyebilirim.
Si je fais bien Ies comptes, et après tout je suis un banquier, je dirais que nous sommes plus nombreux que vous.
Bankacının ofisinde hayatını kurtardım.
Je t'ai épargné Ia vie chez Ie banquier.
- Bankacıydılar. - Kimler?
- C'étaient des banquiers.
Şerife mi bankacıya mı?
Du shérif ou de la banquière?
İşadamları ve bankacılar, ayakkabılarına kusmuşsunuz gibi oluyorlardı eğer ki sıradan insanlar için bilgisayarlar hakkında ilgilerini çekmeye çalışırsanız.
Les investisseurs prenaient une mine dégoutée quand on essayait de les intéresser à l'ordinateur grand public.
Her şey çılgınca değişiyor olsa bile girişimciler, bankacılar, hepsi bazı şeyler hep aynı kalıyordu, özellikle de Steve.
À partir de là, tout a changé, avec les capital-risqueurs, les banquiers... Des choses restaient les mêmes, en particulier chez Steve.
Bankacılık yasaları.
C'est la loi.
- Rob, bankacı, aslında asistanıydı, kredi başvurum reddedilmiş.
- Rob, le banquier. Enfin, son assistant. Mon prêt a été refusé.
- İkisi doktor. Biri yatırım bankacısı bu ne demekse.
- Je n'ai pas besoin d'aide.
Ama bu bankacılığın veya faizin yasadışı olması anlamına mı gelir? Hiç de değil.
Mais cela veut dire que tous les intérêts ou opérations bancaires devraient être illégal?
Aile içinde işbirliği yaparak Rothschild'ler kısa sürede inanılmayacak kadar büyüdüler. 1800'lere geldiğinde Avrupa bankacılığında baskın ve kesinlikle dünyanın en zengin ailesi olmuşlardı.
En coopérant au sein de la famille, les Rothschild deviennent rapidement incroyablement riche.
Lincoln suikastinden uluslararası bankacıları sorumlu tutan suçlamalar 70 yıl sonra 1934'te Kanada'da su yüzüne çıktı.
Bismarck a bien compris les plans des changeurs d'argent.
Bankacılık ve Para Komisyonu'nun üyesiydi.
Trois ans plus tard

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]