English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Başçavuşum

Başçavuşum translate French

216 parallel translation
Siz de alın başçavuşum. Teşekkür ederim beyler.
Achetez une copie pour le sergent major.
Ben de sizin adınızı duydum Başçavuşum.
- Et moi de vous, sergent.
- Bir şey mi soracaktın Başçavuşum?
- Des questions, sergent?
Hadi ben gidiyorum. Bölük sana emanet Başçavuşum.
Je compte sur vous...
- Telefon sana Başçavuşum.
Merci, mon capitaine.
- Amacımız ne başçavuşum?
Pour quoi faire, major?
- Teşekkürler başçavuşum.
Merci, major.
- Bize anlatmanız gerekmez başçavuşum.
On sait s'y prendre.
- Sonra ne yapacağız başçavuşum?
Et après, sergent?
Bayan Gerber çok güzel bir kadın, Başçavuşum.
Votre femme est très belle.
- Özür dilerim, Başçavuşum. - Bırak beni de, atışını yap.
Excusez-moi, mon adjudant.
Kendinize bir ziyafet çekersiniz artık, Başçavuşum.
Voilà mon adjudant. Vous allez vous régaler.
Bakın, Başçavuşum.
Regardez, mon adjudant.
- Siz de görüyor musunuz, Başçavuşum?
Vous voyez ce que je vois, mon adjudant?
Başçavuşum! Tamamdır. Yine Tahiti başlıyor.
Mon adjudant, ça recommence à Tahiti.
- Üniformalarımızı çıkaralım mı, Başçavuşum? - Hayır.
- On enlève nos uniformes?
Size bunu yapmalarına izin vermeyin. Onları yakalayacağız, Başçavuşum.
Calmez-vous, mon adjudant.
- Önce bayanlara, Başçavuşum.
- Non, ces dames d'abord.
- Sizi yenmek imkansız, Başçavuşum.
- Vous êtes imbattable.
Benimki, içgüdüsel bir şey, Başçavuşum. Hepsi bu.
J'ai la vocation, c'est tout.
- Başüstüne, Başçavuşum.
Rassemblez tout le monde. En vitesse.
- Motoru büyük silindirliydi, Başçavuşum.
Avec deux voitures?
- Demek, bunu sakladınız, Cruchot. - Yapmayın, Başçavuşum!
- J'avais peur de le dire.
- Bir puro alır mısınız, Başçavuşum?
Je donne ma langue au chat.
- Şansımı denemek istiyorum. - Hayır, Başçavuşum. Lütfen.
Je préfèrerais voir leur visage.
- Evet, Başçavuşum.
- La Mustang, c'est lui aussi?
- Başçavuşum.
- Mon adjudant.
Ben başçavuşum.
Je suis premier sergent.
- Ne olduğunu bilmiyorum Başçavuşum.
- Que se passe-t-il?
- Sancak Çavuşu'nu çağır. - Peki Başçavuşum.
- Appelez le sergent-chef.
- Günaydın Başçavuşum.
- Bonjour, sergent-chef.
Başçavuşum, sizi arkadaşım İsveçli Johanson'la tanıştırayım.
Voilà mon grand copain, le Suédois Johanson.
- Emredin başçavuşum.
Kitner!
Başçavuşum... Benim görev sürem bitti.
Sergent, maintenant c'est mon tour.
Kızın suçu yoktu, başçavuşum.
Cette fille-là était innocente, sergent.
Burada kimse yok, Başçavuşum.
Il n'y a rien, sergent.
Nişancı, eğitimcisine sinsi bir yılan olduğundan yaklaşabildi, Başçavuşum!
Le tireur s'est approché de l'instructeur en faisant le serpent, sergent!
Hiç kimse, başçavuşum.
Personne, sergent.
Evet, başçavuşum.
Oui, sergent.
- Başçavuşum, ben daha fazla bunu yapamıyacağım, sürdüremiyeceğim!
- Je peux plus faire ça.
Tabii izin verirseniz, Başçavuşum.
Permettez, mon adjudant?
- Vakit nakittir, Başçavuşum.
- Le temps, c'est de l'argent.
Çok güzel, Başçavuşum.
Très bien, mon adjudant.
Tebrikler, Başçavuşum.
Bravo, mon adjudant.
- Onları yakalayacağız, Başçavuşum.
- On les aura.
- Görmemişlerdir, Başçavuşum. - Gördünüz mü, benzettiniz mi?
- Vu ou aperçu?
- Biraz izin verir misiniz, Başçavuşum? - Tabii, işinize bakın.
- Vous permettez, mon adjudant?
- Bu ne Başçavuşum?
- Qu'est-ce que c'est?
- Sağ olun, başçavuşum.
- Merci.
Başçavuşum.
Mon Colonnel.
Başçavuşum?
Sergent?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]