English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bezelye

Bezelye translate French

687 parallel translation
iki bezelye...
Comme deux manches...
Kendimize bir kozada iki bezelye gibi, hoş ve konforlu bir yatak kuracağız.
On va se faire un bon lit et on sera comme des coqs en pâte.
Aynen, bir kasede iki bezelye gibiyiz.
- Oh, que si! Comme des coqs en plâtre.
.. sonra bir hotele gideriz, ve keyfimize bakarız, iki bezelye gibi bir koza-da.
On sera bien comme des coqs en pâte.
İkisi de bir kase de iki bezelye gibi.
Les voilà comme des coqs en pâte.
Bununla bezelye üflüyorlar.
Ils les utilisent pour lancer des haricots.
Seni de diğer cüceler gibisindir sanmıştım sakallı ve üzerinde bezelye çorbası lekesi ile.
Je croyais que vous ressembleriez à ces autres jobards... mais que vous auriez une barbe encore pleine de soupe.
Tavuk kroketi, yanına da kremalı sos yeşil bezelye ve patates püresi alacağım.
Donnez-moi le poulet petits pois...
Hiç şaşırmadım. Karımın beyni bezelye kadardır da!
Ma femme n'a pas de cervelle!
Bu bezelye çorbası içinden mi? - Bunlar daha yüksekten uçuyor, biliyorsun.
Ils volent au-dessus de la purée de pois.
Beni merak etmeyin. Kıskançlık yapsam, bezelye yeşili gibi olurum ve zaten düştüğüm durumdan daha kötü olamam.
Je suis jalouse... et malheureuse...
koca bir marine edilmiş ringa... iki büyük kase bezelye çorbası... paspas büyüklüğünde bir biftek... sebze, domates... bir kova salata... biraz peynir ve çukulatalı fındıklı dondurma.
Des harengs marinés, deux gros bols de soupe aux pois... un steak de la taille d'un tapis de porte... quatre légumes plus des tomates, un seau de salade... du fromage et une coupe glacée au chocolat avec des noix.
Bezelye!
Haricots! Saké!
Gözlerini bir bezelye tanesi gibi yuvalarından sökebilir.
Il vous arrache les yeux plus vite qu'on écosse un haricot.
Bu bezelye toplayıcısı burada olduğu sürece bir daha beni çağırmayın. Bayan White?
Ne me faites jamais sortir quand ce corniaud est là!
Ocak ayında mantar, kuşkonmaz ve bezelye yersiniz.
Tu te crois malin?
Bezelye kadar beyni olmasına rağmen atlar asla...
Bien qu'il soit doté d'une cervelle de la taille d'un pois chiche... aucun cheval...
Ev kadar büyük bir kalbi ve bezelye kadar küçük bir beyni vardı.
Il avait un grand cœur mais un cerveau de la taille d'un petit pois.
Bezelye, fasulye, mercimek ister misin?
Des pois chiches, des haricots, des lentilles?
- Havuç mu, bezelye mi?
- Carottes ou petits pois?
Bezelye, mercimek, darı, pirinç...
- Petit pois, lentilles, millet, riz...
Kendinden geçtiğinde bezelye istiyor.
- Hein? quand elle délire, elle réclame des pois.
Kuşkonmaz, biftek, sebze çorbası midye türlüsü, domates, piliçli bamya çorbası hindili şehriye, kanguru kuyruğu kremalı patates, sebze ya da sadece bezelye.
Asperges, bœuf piquant, minestrone, palourdes, tomate, poulet, dinde vermicelles, queue de kangourou, vichyssoise, légumes, ou petits pois?
Birbirlerine çok benziyorlar,... aynen iki bezelye gibi.
Comme elles se ressemblent! On dirait deux jumelles.
Aile üyelerinin bugünü bir arada pirinç, bezelye ve taze balıkla kutlayacağını zannediyorduk.
La première mastication, c'est l'occasion d'une fête, avec du riz et du poisson en présence de toute la famille.
Evet, hangisi daha iyi satar, donmuş bezelye mi, mısır mı?
Qu'est-ce qui se vend le mieux?
Haydi, eğer bezelye isterse, "bezelyeyi uzat" demesi gerektiğini söyle ona.
Allons, dites-lui que s'il veut des pois qu'il dise : "passez-moi les pois"
Düşünün, tüm yaşadıklarımızdan sonra, topluma tüm yaptıklarımızdan sonra... tavuk, bezelye ve püre alıyoruz.
Imaginez qu'apres tout ce qu'on a fait a la societe, on mange du poulet. Et des petits pois.
Çin'deki insanlar çubukla yiyor Ve bu sürüngenlerin tabaktaki her bezelye tanesi için 40 çeşit aletleri var.
En Chine, on mange avec des baguettes et eux, ils ont 4 couverts pour chaque assiette.
Kabuğunda iki bezelye gibi.
Comme deux petits pois dans leur gousse. Vite!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Graines de tournesol, olives, fèves grillées!
Bezelye, zeytin, karpuz çekirdeği!
Fèves, olives, graines de tournesol!
Anne, bezelye, pilav istemem Hindistan cevizi yağı istemem
Maman ne veut ni pois ni riz Ni huile de coco
Anne, bezelye, pilav istemem Hindistan cevizi yağı istemem
Maman ne veut ni pois ni riz Maman ne veut pas d'huile de coco
Bezelye çorbasï gibi yogun.
On dirait de la soupe aux pois.
Pirzola, haşlanmış patates ve bezelye yok mu?
Il n'y a pas d'agneau et de haricots verts?
Sadece bezelye yiyeceksin, unutma!
Rien que des pois. Qu'on en prenne note!
Bezelye ye, koyun eti daha sonra.
- On doit manger ses pois. Puis son mouton et on doit briquer son fusil.
İşte, bezelye, Beyler.
Ce sont les pois messieurs!
Babana gel, tatlı bezelye.
Pô vrai? Viens avec P'pa, Mon p tit Mimosa.
Tatlı bezelye?
Vous êtes fou!
Ona, tatlı bezelye diyorum, ve bu onun adı. Gerçek değil mi? - Evet?
J'l'appelle Mimosa, c'est son nom pô vrai?
Evet, tatlı bezelye bir bebekte... duyduğum en kötü isim.
- Ouaip. Mimosa est le pire prénom que j'ai entendu.
"Tatlı bezelye, Temel Reis ölecek miydi?" - Evet.
"Mimosa, est-ce que Popeye va se faire tuer?"
"Tatlı bezelye Temel Reis sakatlanacak mıydı?"
"Mimosa, est-ce que Popeye va avoir de gros bobos?"
Burada, Almanya'nın göbeğinde ailemizden bir ateş hattıyla ayrılmış olduğumuzu ama buna rağmen Paris'den doğrudan doğruya bir bezelye konservesinin elime geldiğini düşündükçe...
quand je pense que... Nous sommes ici au centre de l'Allemagne. Séparés des nôtres par...
Biraz daha bezelye getiriver.
Des petits pois.
- Tatlı Bezelye Oglethorpe.
- J'suis là
Evet, ikincisi. Kuzu biftek, bezelye ve patates mi?
C'est une épaule d'agneau!
Hey, kaptan bezelye.
Hé Mimosa!
Sonra sordum, " Tatlı bezelye,
Alors j'ai demandé,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]