Bikini translate French
898 parallel translation
- Bikini'deki eleman mı?
- Celui qui était à Bikini? - Oui.
Durmadan gözetlediğiniz o bikinili afetlerden kızgın demire değecek olan var mı?
Est-ce qu'une de ces bimbo en bikini vaut la peine de se faire brûler les yeux?
Yolculuk boyunca Ahab kamarasından hiç çıkmadı.
Alors que nous cinglions vers Bikini, Achab ne se montra que rarement.
- Miami. Hatırlıyorum, çünkü oradan bana bir bikini getirmiştin.
Vous m'avez rapporté un maillot de bain.
Ağustosta vizon ve Noelde bikini.
Vison en août et bikini à Noël!
Bir güzellik yarışması. Bikini giyen mankenler.
Des corps magnifiques, c'est un défilé, des modèles en maillot de bain.
Ulu bikini, kılpayı kurtulduk!
Damné bikini, c'était de justesse!
'Mini-bikini-69'.
"Minibikini-69".
Önce bikinimin üstüne bir şeyler giyerdim, hayatım.
Je commencerais pas passer quelque chose sur ce bikini.
şeffaf bikinili biri var.
Tout... ce qui porte un bikini transparent.
Kızları bikiniyle severim.
J'aime les filles en bikini.
Rüyalarının kızı olacak. 1,65 boyunda, koyu saçlı, mavi gözlü.
1 mètre 65, cheveux noirs, yeux bleus... vêtue d'un bikini vieux rose...
Ve sonra bikininle kanoya uzanmıştın.
Et puis... quand vous étiez allongée dans le canoë, en bikini.
Bir düşün.
J'ai quelque chose qui va te rendre plus célèbre que la grand-mère en bikini. Imagine un peu.
Böyle baştan aşağı parıltılarla kaplı bir bikinim vardı.
J'avais un bikini tout petit. Avec plein de paillettes.
Alçak bel bikini modeli var mı?
Vous avez des bikinis?
Mayolarla.
En bikini, hein?
Cliff, striptiz kulübünden aldığın kartlardaki hatunların üzerinde bikini var.
Sur ces cartes que tu as achetées, les filles portent des bikinis.
- Bir sorun var. Benimkinin bikinisi çıkmıyor.
- Je n'arrive pas à lui retirer le bikini.
Ben Vera'yla çıkarken, küçük kız kardeşi sadece bir bikini ya da küçük bir şort giyip gezinirdi.
Quand j'étais avec Vera, sa sœur se baladait toujours en bikini ou en petit short.
Bir sonraki eve gidişimde, "folyo bikini" * giymiş bir halde beni bekliyordu.
Quand je suis rentré le lendemain, elle portait un bikini en film plastique.
Bikini.
Bikini...
Bikinideki şey!
C'est le zizi en bikini.
Çünkü biz yüzmeye gitmiştik ve ben bikini giyiyordum.
Parce qu'on est allés se baigner et j'étais en bikini.
Beyaz plajlar, bikinili kadınlar, Cape Caneveral, Miami Beach.
Des plages blanches, des femmes en bikini, le Cap Canaveral, Miami Beach.
Bikini'ni aldın mı?
T'as amené un bikini?
- Annen de yanındadır!
Elle est en bikini!
Bikinili sarışın?
La blonde en bikini string?
James Bond bir görev aldığı zaman, Riviera'da, 007'si bikinilerin içindedir.
Les missions de James Bond sont sur la Côte d'Azur, avec des James Bond girls en bikini.
Kız mezgit balığının mayosundan bile'ıslak'.
Elle est plus baveuse qu'une huître en bikini.
Hepsi bikini ipimdeki mumu berbat eden o Ukraynalı sürtük yüzünden.
Cette conne d'Ukrainienne m'a brûlée à la cire sur la ligne du bikini!
Ablanın bikinili resmini açıklamak ister misin?
Pourrais-tu en dire plus sur cette photo de ta sœur en bikini?
Bikini ile iç çamaşırı farklı şeyler.
C'est différent un maillot ou des sous-vêtements!
Bir bakalım. Acaba bir numaralı bikinini arkasındakini kazanacak mutlu talihli olarak kimi seçsem?
À qui vais-je offrir ce qui se cache derrière le bikini n ° 1?
o benim akrabamdı, ve biliyorum ki parayı benim almamı isterdi bikini yağı almak ve perma yaptırmak için çocuklar :
Voyons, Al. J'ai besoin d'argent. Il me faut 800 biscuits pour demain.
Bikini yağı. kusmuk ve gözyaşı
Comment les autres font-ils?
Bikini yağı. kusmuk ve gözyaşı!
Je me rappelle avoir lu...
- Üstsüz bikini plaj yarışması.
- Un concours de seins nus.
Bikini altlarınızı getirin.
C'est mieux pour l'échancrure. Voilà, c'est ça.
Birisi bikinisini çimlerin üzerinde unutmuş.
- Quelqu'un a laissé son bikini.
10 ya da 9 sene sonrası... 1954'te, Amerikalılar, Bikini Adaları yakınlarında hidrojen bombası test etti.
Savez-vous que des essais nucléaires ont eu lieu à proximité de cette île?
1954'te, Bikini adalarında hidrojen bombası denemeleri yapılmış. Bu sebeplen, radyoaktivite O'nu irileştirip vahşileştirmiş.
Il a reçu une forte radiation lors des essais nucléaires de 1954 ce qui l'a rendu violent et dangereux.
Neticede, o dinazor, patlama esnasında Bikini adaları civarında olmasaydı Godzilla'da asla varolmayacaktı.
Si le monstre n'avait pas été irradié pendant les essais, Godzilla n'existerait même pas.
Bikini'deki hidrojen-bombası testindeki patlamaya maruz kaldırlar mı diyorsun?
Ils ont été irradiés à la place de Godzilla pendant les essais.
Kral Ghidorah'ın da Godzilla'nın da, Bikini adasında yapılan nükleer testin sonucu ortaya çıktığı.
Godzilla ainsi que King Ghidorah sont nés des essais nucléaires. C'est une hypothèse.
Günümüz nükleer enerjisi tarafından yaratıldı, Bikini'deki bomba gibi ilk versiyonlarıyla değil.
Le nucléaire d'aujourd'hui l'a rendu plus fort.
Tanga bikini giymiş üniversiteli kızları izlemeye itirazım olmaz.
Ça me dit bien de voir des petites étudiantes en bikini.
Bilirsiniz işte voleybol oynayanlar, jet-skii kullananlar, bikinili kızlar bense burada dikiliyorum, "Belki de ben biraz fazla buz koyuyorum"
Des types jouent au volley, entourés de filles en bikini, et je me dis : "J'ai peut-être forcé sur la glace."
Gül kurusu renkli bikini giyiyor adı da Julie.
Elle s'appelle Julie.
Bikini yağı! Hey!
Je crois que c'était dans l'Enquirer.
Bikini hattı mı?
Alors, vous n'oublierez pas votre slip de bain.