Bomboş translate French
889 parallel translation
Şu yere bakın ; bomboş!
Regardez la salle : vide!
Kilometrelerce süregelen rüzgar, kum ve bomboş bir gökyüzünden sonra...
Après d'interminables kilomètres de vent, de sable et de désert à l'horizon...
Cüzdan da bomboş be.
Oh, dites, il fait sombre là-dedans.
- El bomboş kalacak.
- La maison semblera vide.
Hayatı bomboş bir adam gördüm.
J'ai vu un homme dont la vie était vide.
"Hayatı bomboş bir adam."
"Un homme dont la vie était vide."
İçim bomboş.
Complétement creux.
Gerçek şu ki, o bomboş ev, neredeyse aklını kaçırmasına sebep olacak kadar sinirlerini bozmuş onun.
En fait, c'est cette maison vide qui lui pèse.
İyi bir adam olup, arabama benzin doldurtur musun? - Neredeyse bomboş.
Pourriez-vous faire le plein de ma voiture?
Hepsi güzel fikirler ama ona verebileceğimiz en iyi hediye kasadaki paralar hariç bomboş bir mağaza olacaktır.
C'est tres gentil, mais je crois que notre plus beau cadeau sera une boutique vide et un tiroir-caisse plein!
Daha da azalacak. Ta ki bunun içi de verdikleri kadar bomboş olana dek.
Ils continueront à la réduire, jusqu'à ce que la boîte soit aussi vide que leurs promesses.
Midem yanmış bir kütük gibi bomboş.
Je suis noir comme un charbonnier.
Tarlalarımız kısır, han bomboş.
Nos champs sont déserts. L'auberge est vide.
Bir şimşek çakar ve ortalık bir anda parlak ve bomboş göze çarpar.
Il y a un éclair, et tout s'illumine brièvement.
Bu çok çirkin! Öyle! Zavallı "Otel" iniz bomboş.
Etes-vous disposé à faire face à vos engagements, à jouer notre pièce?
Bomboş günlerinizi, bomboş odalarınızda bomboş yüreğinizle harcıyorsunuz.
Que faites-vous là? Je parle tout seul, pas pour vous! - Oh, M. Baptiste...
Bomboş! Burada her şey gittiğin günkü gibi. Küçük Ingrid lise sınavlarına girmeye hazırlanıyor.
... depuis que tu es parti, seuls nous, les vieux, restons... et la petite Ingrid qui étudie pour être diplômée.
Ben hasta bir kadınım ve bu bomboş evde yapayalnız kaldım!
Je sais que je suis très malade et que je suis seule... dans cette maison horrible!
Bomboş barda şişelerle.
Toutes les bouteilles du bar étaient vides.
Ama Bruno yokken bu ev bize bomboş geliyor.
Mais sans Bruno, la maison semble vide.
Yine de hayatım bomboş ve kalbim ölmüş olur.
Mais ma vie n'aurait plus de sens.
Yıllardır bomboş. Birileri içinde ne varsa çalıp çırpmış.
C'est abandonné depuis des années.
Majesteleri, 24 saat, bomboş geçmiş olamaz.
Votre Altesse, vous devez vous rappeler quelque chose des 24 dernières heures.
- Davul gibi bomboş.
- Aussi vide qu'un ballon de foot.
Kafanın içi bomboş.
Rien dans la tête!
Siz olmadan saray bomboş geliyordu.
Le palais semblait vide sans vous.
Eğer sen olmasaydın hayatım bomboş, yalnız ve çekilmez olurdu.
Si tu n'avais pas fait partie de ma vie, mon existence aurait été vide, solitaire, insupportable!
Gemi direği gökyüzüne bomboş uzanıyordu.
Nos mâts se dressaient vides contre le ciel.
Şehir bomboş, yarısı yanıyor.
La ville en flammes est vide.
Bomboş. Tükenmiş bir ırkın yadigarları sağa sola serpilmiş gibi.
Jonchée de reliques d'une race éteinte.
Bomboş! İllüzyon!
" Un écran de fumée, une illusion!
Kollarım bomboş kaldı!
Mes bras sont vides.
Midesi bomboş. Ama yüreği mangal gibi.
Rien dans l'estomac, mais du cran.
Bu gösteri bomboş.
C'est pratiquement vide.
Burası ve Losworth arası bomboş.
Il n'y a pas âme qui vive entre Lordsburg et ici.
Bazıları Tanrının öldüğünü veya var olmadığını gökyüzünün bomboş olduğunu ve ölümsüzlüğün ulaşılamaz olduğunu düşünür.
Certains pensent que Dieu est mort ou inexistant, le ciel vide et l'éternité inaccessible.
Sanki bomboş sokaklarda, kendi ayak seslerini dinleyerek yürümek gibi.
C'est comme s'il marchait dans une rue déserte en entendant ses propres pas.
Sonra kalkıp eve gidiyorum bomboş, hiçbir şey yok.
Et quand je rentre chez moi. c'est le grand vide.
Yok bende para falan. Bak yok param çantam bomboş!
J'en ai pas!
Koca kat bomboş duruyor.
Tout l'étage est vide.
İçi bomboş.
C'est creux lâ-dedans.
Bomboş evde yapayalnız bir hayat sürdü... ama kimileri evin aslında boş olmadığını... yaşlı Bayan Abby öldü öleli hiç boş kalmadığını söyler.
Sa vie ne fut que solitude dans cette maison vide, quoique certains disent que le manoir avait cessé de l'être depuis la mort de la vieille Mlle Abigail!
Mekan bomboş!
Il n'y a personne.
Bir şeyler yemeye çalışmam gerek, Midem bomboş.
Il faut que je mange. J'ai l'estomac vide.
Bir an sonra ise her şey karanlık ve bomboş, daha ötesi yok.
Plus tard, il y a les ténèbres et le néant, rien de plus.
Gabriel, senin kalbin bomboş.
Mon coeur est mort, complètement brisé.
Evi bomboş ve süpürülmüş bulur. Kötü, yedi ruhu daha yanına alır ve birlikte eve yerleşirler.
Alors, il va prendre sept esprits plus mauvais, et ils s'installent dans la maison.
Bomboş gözlerle bakmana dayanamıyorum.
Je ne peux pas supporter ce regard fixe et vide.
İçi bomboş.
Elle est comme moi...
Tam da gerçek bir arkadaş buldum derken, ellerim bomboş kaldı.
Tant de dérangements pour moi! Enfin, je t'ai retrouvée.
Tüm hayatım boyunca bomboş arazileri görmek istemişimdir. Eğer Muhammet dağa gidemiyorsa, dağ Muhammet'e gelmeli.
Mais si Mahomet ne vient pas à la montagne...