Bıttı translate French
28 parallel translation
Soruşturma bıttı. Yakalandılar.
L'enquête est finie.
Hayır. Ama eğer benim zıttım olan... kişilerden etkileniyorsa... ben ona yönelirken o bana yönelmiyorsa... ve aşkıma duyduğum inanç yıkılırsa... o halde onu sevmeyi bırakırım.
Non, mais si elle est fondamentalement attirée par des gens qui sont le contraire exact de moi, si elle n'est pas cette fille que je croyais faite pour moi, comme je me crois fait pour elle,
Çünkü bunda sapıttık mı tiyatronun özünden ayrılmış oluruz. Başlangıçta olduğu gibi bugünde tiyatronun amacı bir anlamda doğaya ayna tutmaktır. Erdeme kendi yüzünü, kusura camdaki hayalini ve tümüyle çağın toplumuna kendi biçim ve kalıbını göstermektir.
Car toute exagération s'écarte du propos du théâtre, dont l'objet a toujours été et demeure de tendre un miroir à la nature, de montrer à la vertu et au mépris leur propre image et à la société de ce temps,
Dikkatini iyi dağıttın, B.!
- Belle diversion!
Sana, anneme ve herkese bakıyorum da, hepiniz bıcıttırmışsınız.
Toi, maman, tous les gens que je vois sont tout tournebouclés.
- B'lik bir kağıttı.
- Ça valait B.
Moskova'da John'u aptal yerine koydular orada rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgilenen eski bir KGB'li yoktu kendini FSB'nin bir binbaşısı olarak tanıttı...
Ils avaient raconté des tas de conneries à John à Moscou. Il n'y avait aucun gros bonnet ex KGB qui échange les otages. Le gars me dit qu'il était un officier du FSB.
Silahları A.B.D hükümeti adına dağıttığını söyledin.
Mais ça n'a aucun sens!
Kendinizi belirli aralıklar bırakarak dağıttınız.
Vous vous êtes répartis à intervalles réguliers.
Amcam öldü ve bana yirmi bin pound bıraktı ama... ama çoğunu dağıttım.
Mon oncle est mort et m'a laissé vingt milles livres.. Mais j'en ai donné déjà la plupart!
Bu yüzden dün tamponu bırakmak zorunda kaldım ; gerçekten çok acıttı.
Alors hier, j'ai dû lâcher le pare-chocs parce que ça faisait trop mal.
Pekala, bu... Bu, "beni yalnız bırak" ın tam zıttı.
Et ça, c'est... exactement le contraire de me laisser seule.
Ayrıca Büro'nun her yerine dağıttığın... 50 sayfalık önerinin de hoşuna gideceğini düşündük.
On pensait aussi qu'il aimerait la proposition que vous soumettez à tout le F.B.I.
Canımızı acıttı ama bunun üstesinden geldik ve bunu geride bıraktık.
On a souffert, mais on y a survécu. Maintenant, c'est fini.
A, filmi iptal ederiz, B, verdiği zarar için onu dava ederiz ve C, yanlış tanıttığın için seni dava ederiz.
A ) On arrete le film. B ) On l'attaque pour tous les préjudices. C ) On t'attaque, toi, pour déclaration trompeuse.
Biliyor musun, iç savaştan sonra B.D. hükümetinin yeni özgür olmuş siyahları ağır ve evcil tutmak için şeker hastalığı hakkında... Öyle. ... yanlış bilgi dağıttığıyla ilgili bir komplo teorisi var.
Il y a une théorie qui dit qu'après la Guerre de Sécession, le gouvernement fit circuler de fausses infos sur le diabète... pour que les esclaves émancipés restent dociles.
Vuruldum, bıçaklandım, ama bu gerçekten acıttı.
Mais ça, ça fait mal.
Hayır, bir tüttürme ritüelinde av bıçağıyla kazıttım.
Il a été ôté au couteau de chasse lors d'une cérémonie rituelle.
İki milyar hediye dağıttık ve karda tek bir ayak izi bırakmadık.
Deux milliards d'articles livrés sans une seule empreinte.
Peki. Steve gibi adamlara artık güvenmiyorum çünkü Steve'e benzemeyen veya onun tamamen zıttı olan kişiler beni hep yüzüstü bıraktı.
Tu détestes les mecs comme moi parce que les autres, ceux qui sont complètement différents de moi t'ont toujours laissée tomber.
Tara, Julian'ın arabasına not bırakınca, tam anlamıyla fıttırdım.
Mais Tara a laissé ce billet sur la voiture de Julian et j'ai craqué. Nathan a disparu.
The / b / board, kesinlikle facebook'un tam zıttı.
Le forum / b /, c'est l'exact opposé de Facebook.
Uzaylılar onu dağıttı, ama bunu onların yanına bırakmayacağım.
Les aliens l'ont transformé, mais on ne va pas les laisser faire ça.
Fena acıttı cidden çünkü gerçek bıyıktı.
Ça a fait super mal, c'était ma vraie moustache.
Şok tabancasının acıttığını biliyorum ama bana başka seçenek bırakmadın.
mais tu ne m'as pas laissé le choix.
İşi bıraktıktan sonra iyice azıttı ve kokain parası için bana şantaj yapmaya başladı.
Quand elle a arrêté d'avoir du travail, elle a créé des histoires, et essayé de me faire chanter pour payer son addiction à la drogue.
Monty, nereye gıttığımızı bılmelıyım.
Monty, j'ai besoin de savoir où on se rend.
Her şey bıttı Rafael.
C'est fini, Rafael.
bitti 1401
bittim 64
bittim ben 34
bitti mi 380
bittik 22
bittin sen 22
bittiğinde 20
bitti artık 126
bitti işte 19
bitti sayılır 33
bittim 64
bittim ben 34
bitti mi 380
bittik 22
bittin sen 22
bittiğinde 20
bitti artık 126
bitti işte 19
bitti sayılır 33