Canlı mı translate French
3,178 parallel translation
Balmumu karakterler canlı mı? Ve diğer sorum da, Balmumu adamların ayaklanmasında hayatta kalabilir miyim?
Les statues de cire sont-elles vivantes, et, si oui, pourrais-je survivre à leur attaque?
- Daha canlı mı?
Plus éveillé. - Plus vivant?
- Evet, başka bir oyuncudan mesaj geldi. - Canlı mı şimdi?
Ouais, c'est un message d'un autre joueur.
Canlı mı yoksa ölü mü?
Les 2.
Şunu söylemem gerekir ki bu bahisten para kazanmak kendimi... Yıllardır olmadığı kadar canlı mı hissettirdi?
Ouais, je dois dire que, euh, faire de l'argent avec ces paris me fais me sentir... plus en vie que tu ne l'as été depuis des années?
Canlı mı?
Vivante?
Canlı mıydı?
C'était vivant?
Sülalende tek canlı bırakmayacağım.
Je tuerai tous les tiens!
Olur da Russell Edgington'ı sessiz sedasız halledemezsek çıkıp da televizyonlarda çocukları yiyeceğine dair tehditler savurursa kalabalığı nasıl idare edeceğini bilen dost canlısı, güvenilir, halka karışma yanlısı bir vampire ihtiyaç duyacağım demektir.
Si, pour une quelconque raison, nos sources sont incapables de ramener discrètement Russell Edgington et qu'il se remontre à la télé menaçant de manger des enfants, j'aurai besoin d'un vampire, sympathique, digne de confiance, gentil, sachant gérer une foule.
- Travesti gibi dost canlısı mı?
Aussi amical qu'un travelot.
Dokuz canlıyım ben, daha yarısı duruyor.
J'en ai pas encore cramé la moitié.
Hayatım, bunlar dost canlısı uzaylılar olan biten bu.
Chérie, ce sont des aliens peace and love, c'est déjà ça.
Bana canlı olduğunu söylememiştiniz!
Tu ne m'avais pas dit qu'il était vivant!
Bu adamlar beni aradılar ve uyuşturucuyu motele götürmezsem "Kızını bir daha canlı göremezsin." dediler.
Ces hommes, ils m'ont appelé, ils m'ont dit "Tu ne la verras plus jamais vivante..." à moins que j'amène la drogue au motel.
Canlılar arası hiyerarşideki hakkımız olan yeri günün 12 saati hamster gibi savunmasızken nasıl ele geçireceğiz?
Comment nous proposez-vous de saisir notre place légitime dans la chaîne alimentaire quand nous sommes vulnérables comme des hamsters 12 heures par jour?
Eğer kalıp büyümek istiyorsak, bizi ağırlayan canlı insanlara ihtiyacımız var.
Si nous devons prendre racine et évoluer, il faut qu'un humain vivant nous héberge.
Daha önce de birçok kez belirttiğim gibi tarafından yenmeyi göz önünde bulunduracağım tek deniz canlısı krakendir, çünkü duyacağım son sözler krakeni salın olacaktır.
Comme je l'ai dit à plusieurs occasions la seule créature maritime que je pourrais considéré pour être manger est le Kraken car les derniers mots que j'entendrais seraient
Tamam, ama canlı "Da Doo Ron Ron Ron"? Yakıyor.
Mais son "da doo ron ron ron" en live m'a donné des frissons.
Canlı canlı gömülmek normal değil, biliyorum, fakat Amiens'i silah altına alacaksak, beraber bir düzenli rota çizmemiz lâzım.
Ce n'est pas naturel d'être enterré vivant, je sais, mais, euh... Nous devons alterner nos descentes avec eux si jamais nous sommes mobilisés près d'Amiens...
Savaşta bana güç verdin. Senin hayalin beni canlı tuttu.
Vous m'avez donné la force dans la bataille. penser à vous m'a gardé en vie.
Canlı randevulaşmanın nasıl işe yaradığı önemli değil, tamam mı?
C'est comme ça que ça marche les rencontres en lignes, okay?
Gerçek şu ki seni canlı bulduğumuza şaşırdım.
À dire vrai, je suis étonné qu'on t'ait trouvé en vie.
Hapisteki adamlarımızın da oradan canlı çıktıklarından emin ol.
Et tu t'assures que nos gars sortent de prison en vivants.
Ava, beni canlı tutuyorsun.
Ava, tu m'inspires.
Reagan, beni canlı tutuyorsun.
Reagan, tu m'inspires.
- Ben bir ata kötü davransaydım, benim canlı canlı derimi yüzerdi.
Il m'aurait pelé vif si j'avais maltraité un cheval.
Buradan canlı çıkamazsam... Eski karım Rita'ya televizyon ve kahve makinemi üvey oğluma da Carole King plak koleksiyonumu bırakmak istiyorum.
Si je ne m'en sors pas vivant, je voudrais que mon ex-femme Rita récupère ma TV et la cafetière et à mon beau-fils, je lègue ma collection d'albums de Carole King.
Evet, o motosikleti görünce Rex'in kendini verdiği bir şeyi görüp de onu bilmeyince bir şey tuhaf şekilde canlı hissettirdi.
Oui, je... Quand j'ai vu cette moto, ou quand j'ai vu la chose dans laquelle Rex s'investissant, et je ne le savais sans même que je sois au courant, ça m'a semblé... bizarrement vivant.
Bu seviyedeki canlılarda, bitki ve hayvan ayrımı belirgin değildir.
A ce niveau, la distinction entre plante et animaux est assez floue.
Avlandıktan sonra atılan canlılar veya ağlarımız arasında ezilen balıklar israftan başka bir şey değil.
Ce sont les rejets, les rebuts de ma pêche ou simplement les poissons morts écrasés dans mes filets.
Çevremizdeki her canlı, bizim varlığımız yüzünden acı çekiyor.
Tout ce qui vit autour de moi subit mon existence.
Dokuz canlıyım, unuttun mu?
- J'ai neuf vies, je te rappelle.
Sana özel olarak bunu hâlâ canlıyken yapacağım.
Traitement spécial... Je vais le faire... pendant que tu es toujours vivant.
Sana büyük market radyosunda canlı bir röportaj ayarladım.
Je t'ai dégoté une interview en direct sur une grosse station radio qui devrait vraiment aider.
Canlı yayınımızda, babanızı tutuklayan polisin neredeyse 9 yıl geciken özrünü duymak ister misiniz?
Voulez-vous écouter les excuses à l'antenne de l'officier de police qui a arrêté votre père il y a presque neuf ans?
Canlı müzikten oluyor, anşadın mı?
C'est la musique live, ok?
Canlı yayına terfi oldum.
Ils m'ont donné une promotion.
Tanrım, canlı yayın öyle heyecan verici ki, aynı seks gibi, ama kocan bir köprü resmine bakmıyor.
Bon sang, le direct c'est une sacré ruade Comme le sexe mais ton mari n'est pas en train de regarder une photo d'un pont
Aziz Patrick günü canlı yayınımızla yine karşınızdayız.
Nous sommes de retour à notre direct de la parade de la Saint Patrick
İlk önce seni vuracak Sloan çünkü beni Annie Oakley ile tanıştırdığın için seni canlı kalkan olarak kullanacağım.
Faudra te descendre d'abord, Sloan, vu que tu vas me servir de bouclier, comme tu m'as envoyé Annie Oakley.
Hani Tanrı'nın yarattığı bütün canlıların bir arada ve huzurlu olduğu Cennetin Krallığı mıdır nedir, ona benziyor.
Tu vois, où toutes les créatures de Dieu... sont réunies et pacifiques dans le Royaume des Cieux ou un truc du genre.
Bu yüzden en iyi aktör ödülü kazanmış gibi ağladım canlı yayında.
C'est pourquoi j'ai pleurer à la radio comme si j'avais gagné le meilleur acteur.
Canlı mı?
Que oui.
Canlı yayında köşe yazılarından birini okuyacağım.
Je lirai vos chroniques à l'antenne.
Hoşçakal Bart ve merak etme diğer Mary Spucklers olarak orada olacağım. Kardeşlerim Mary Zeke ve Mary Oldukça Canlı Değil'e dahil olacağım.
Au revoir, Bart, et ne t'inquiète pas, il y aura d'autres Mary Spucklers, incluant mes soeurs Mary Zeke et Mary Pas Très Bien.
Tahrir Meydanı'ndan canlı olarak aktarmak isterdik ama bunu yapamıyoruz çünkü kameralarımızı kaybettik.
Nous aimerions vous montrer des images... des images en direct de ce qui se passe sur la place Tahrir en ce moment, mais on ne peut pas faire ça parce que nos caméras ont été prises.
Biraz önce canlı yayınımızdakilerin açıklamalarını uydurdun mu?
As-tu inventé ces déclarations pour quelqu'un qui était en direct sur nos airs?
Söyle bakalım canlı yayında herif ne dedi.
Maintenant, dis-moi ce qu'il a dit à l'antenne ce soir.
Bakalım aynısını yarın burası çığlık atan hayran gruplarıyla doluyken ve dünyanın heryerinden insanlar canlı yayında izliyorken de yapabilecekler mi?
voyons voir s'ils peuvent faire ça demain ok Lorsque cet endroit sera bondé de fans en délire et sera diffusé à des millions de personnes à travers le monde.
Canlı yayında özür dilememi mi istiyorsunuz?
Vous voulez que je m'excuse en direct?
Şimdi, eğer gün gelir de kendini kulüple ters düşmüş olarak bulursan ya da, ne bileyim, başkanının kızını canlı canlı yakan adama yağ çekmesini izlemekten bıkarsan, kapım sana açık.
Si jamais tu te retrouves à la croisée des chemins avec le club, tu sais, que t'en aurais marre de mater ton président sucer le mec qui a fait bruler ta fille vivante ma porte reste ouverte.