English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ C ] / Cellat

Cellat translate French

347 parallel translation
" Cellat Rasmus!
" Bourreau Rasmus!
"Cellat Rasmus, günahlarını itiraf etmesi için ipi biraz gevşet de nefes alsın."
"laisser passer un peu son souffle, et desserre lentement la vis pour qu'elle admette ses péchés."
Baş cellat.
Et lui, c'est Chauvin.
- O umumi celladımız. - Cellat mı?
C'est notre bourreau public.
Cellat ne oluyor?
- Un bourreau? C'est quoi?
Ben de bir gün cellat olabilir miyim?
Je pourrais le devenir?
Cellat bir cezalandırıcıdır, kafaları ustalıkla uçuran bir adamdır.
Un bourreau est un homme qui tranche des têtes.
Ben de tam sana Muhteşem Peter ve Korkunç İvan'ı ve cellat olan diğer Rus çarları ve çariçeleri anlatan bir kitap okuyacaktım.
Je vais vous lire la vie d'Ivan le Terrible et d'autres tsars qui furent des bourreaux.
Sanki bizi cellat için hazırlıyorlarmış gibi geliyor bana.
J'ai l'impression qu'on va me gaver avant l'exécution.
- Cellat''adını koymalarına neden oldu. Ölüm emirlerini Eski Prag'a tepeden bakan Hradzin kalesinden yayınladı.
La terreur qu'il impose lui vaut d'être appelé "Le Bourreau".
İngiliz yayını... Buradaki sürgün Çek hükümeti cellat Heydrich'in cesurca infaz edilişiyle... Nazilerin yapabildikleri kadar vahşice ülke genelinde barbarlıklarını sergileyerek.
Le gouvernement tchèque en exil prévoit que l'audacieuse exécution du bourreau Heydrich entraînera un monstrueux bain de sang national, comme seule la barbarie nazie en est capable.
Kendime tekrar tekrar diyorum ki... bu adam, her kim olursa olsun... "Cellat" ı öldüren, büyük bir vatanseverdir... bir kahramandır!
Je me répète sans cesse que cet homme, quel qu'il soit, qui a assassiné Le Bourreau, est un grand patriote, un héros!
Hakim, jüri ve cellat.
Avec le juge, les jurés et le bourreau.
Katır Deresi, Ölü Adamın Karısı, Schmidt Kuyuları. Cellat Düzlükleri, Hassayampa.
La Femme du Mort, le Puits de Schmidt, le Plateau du Pendu, Hassayampa!
- Yargıç, jüri ve cellat olmaya çalışasın diye değil.
- Je l'ai eue. Pas pour vous être substitué à la justice.
İkinci olarak da, asılmak üzere olan bir adamı asılacağı ipin boyutu, konumu ve kuvveti hakkında bilgilendirmeniz cellatı ya da adamın asılacağı gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Ensuite, ce n'est pas en informant un homme qui va être pendu sur la taille exacte, l'endroit et la solidité de la corde que vous lui ôterez la certitude qu'il sera de toute façon pendu.
Cellat Ağacı.
L'Arbre au Pendu!
Cellat ve yardımcısının, mahkumun ağırlığından emin olmak için yaptıkları.
La façon dont le bourreau et son assistant contrôlent le poids du prisonnier.
Bayan Plimsoll, ne cezbedici bir görünüşünüz var. Darağacında bekleyen cellat gibisiniz.
Mlle Plimsoll, vous avez le charme du bourreau à l'échafaud!
Silver City'li cellat?
Le bourreau de Silver City?
Cellat değilseniz, burada işiniz ne?
Si vous n'êtes pas le bourreau, que faites-vous ici?
Kendimi yargıç, jüri ve cellat yerine koydum.
Je me suis posé en juge, en jury et en bourreau.
Biz cellat değiliz! Biz hakimiz.
Nous ne sommes pas des bourreaux, mais des juges!
1909 yılında Alaska'da, kendini yargıç, jüri ve cellat yerine koyarak birini öldürdün... Charles Dahmer çünkü iddiaya göre bu adam, Katie Malone adında bir dostunu dövmüştü bir fahişeyi.
En 1909, en Alaska, vous vous êtes nommé juge, jury et bourreau pour tuer un certain Charles Dahmer qui avait soi-disant battu une amie, Katie Malone, une prostituée.
CELLAT
LE BOURREAU
- Cellat bu!
- C'est le bourreau.
Bir kafe ya da sinemada görsem bir cellat diyemem.
Au café ou au cinéma, je ne le reconnaitrais pas.
Cellat olmak isteyen sen misin?
C'est vous qui voulait devenir bourreau?
Ama burada bir cellat olduğun yazmıyor.
Rien n'indique que tu es bourreau.
Malaga'da boş bir cellat kadrosu varmış. Fırsatı kaçırma.
- Il y a un poste vacant à Malaga.
- Mümkün değil. Asıl cellat o.
C'est lui le vrai bourreau!
- Affedersiniz, bu cellat mı?
- C'est lui le bourreau?
- Ben cellat olamam. İstifa etmek istiyorum.
- Je ne suis pas capable d'être bourreau.
Cellat.
Le bourreau.
Fazla çaktırmadan hemen arkana bakarsan Gillette'i görebilirsin. Cellat kılığında gelmiş.
Si vous regardez discrètement sur votre gauche, vous verrez cet idiot de Gillette déguisé fort judicieusement en bourreau.
Cellat düğümü de atabilirim.
- Je peux faire le nœud du pendu. Regardez.
O adam Cellat Kodos.
C'est Kodos l'exécuteur
Konu, Tarsus IV'ün eski valisi Kodos ayrıca Cellat Kodos olarak da tanınıyor.
Kodos, ancien gouverneur de Tarsus IV, également connu sous le nom de Kodos l'exécuteur.
Cellat Kodos, özet.
Kodos l'exécuteur, résumé.
Senin Karidian olup olmadığını test edecek. ya da Cellat Kodos.
Il nous dira si vous êtes Karidian ou si vous êtes Kodos l'exécuteur.
Teğmen Riley taburcu edilecek derecede iyileşti. Ancak sağlık revirinde kalması gerekiyor. Karidian adlı yolcuyla karşılaşmaması için, çünkü onun Cellat Kodos, olduğundan şüpheleniliyor ve Teğmenin ailesini öldürdüğü için.
Son état s'étant amélioré, Riley a quitté l'infirmerie où il avait été consigné afin d'éviter tout contact avec le passager appelé Karidian, soupçonné d'être Kodos l'exécuteur et d'avoir assassiné la famille du lieutenant.
CELLAT EVİNE GİT
DEHORS LE BOURREAU
Ben acaba cellat mıyım yoksa kurban mı en korkunç işkenceleri hayal ediyorum çünkü onları anlatırken de, kendim acı çekiyorum onlardan.
Je ne sais si je suis bourreau ou victime. Car j'imagine les pires tortures, et en les décrivant, je les vis moi-même.
Ben bir cellatım.
Je suis bourreau.
Adı Maria Stoner, cellat bey.
Son nom est Maria Stoner.
- Evet Amadeo, cellat.
Amadeo, le bourreau.
Onu almak için bir cellat mı istiyorsun?
Tu le laisserais au bourreau?
- Cellat olduğunuzu söylediler.
On me dit que vous êtes bourreau.
Cellat mı? Tabii ya.
Bourreau?
Cellat.
Bourreau!
İyi kurdular cellat.
On a bien travaillé.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]