Coleman translate French
753 parallel translation
Bu gelen Breck Coleman değilse ne olayım!
Eh bien, Dieu soit loué! Si ce n'est pas Breck Coleman!
Kışlar çoğunlukla bana yarıyor, Coleman.
Eh bien, Coleman, je passe bien l'hiver en général.
Hey Jack, sana bahsettiğim Coleman bu işte.
Hé, Jack, je t'ai parlé de ce jeune Coleman.
O Breck Coleman.
C'est Breck Coleman.
- Selam, Coleman.
- Bonjour, Coleman.
Coleman konvoya rehberlik edecek.
Coleman sera éclaireur pour le convoi.
Bay Cameron, bu bay Coleman.
M. Cameron, je vous présente M. Coleman.
- Merhaba Bay Coleman.
- Enchanté, M. Coleman.
- Bay Coleman, bizim malzemeleri kontrol edermisiniz?
M. Coleman, vous voulez jeter un coup d'œil à mon équipement?
- Bay Coleman, bu kız kardeşim Ruth.
- M. Coleman, c'est ma sœur Ruth.
- SelamColeman.
- Salut, Coleman.
- Bu Coleman denen herifi sevmiyorum.
- Je n'aime pas ce Coleman.
Geri dönmen ne kadar sürer, Coleman?
Combien de temps tu seras parti, Coleman?
Coleman'dan neden hoşlanmadığını şimdi anlamaya başlıyorum.
Mais je commence à comprendre pourquoi tu n'aimes pas Coleman.
Coleman gideli 2 gün oldu.
Coleman est parti depuis deux jours.
Coleman'ın seni eş olarak istediğini söylüyor.
Il dit que Coleman veut faire de vous sa squaw.
Coleman'ın kadını.
Squaw Coleman.
- Bu Breck Coleman!
Si ce n'est pas Breck Coleman.
Ayrıca Breck Coleman etraftayken sallanan sandalyeye oturmamamı söylemiştin.
Et de ne pas me bercer quand Breck Coleman est là.
- Merhaba, Coleman.
- Bonjour, Coleman.
Zeke, seni yalancı düzenbaz o kızılderililer Coleman'a eş olsun diye Cameron'un kızı kardeşini satın alıyor.
Hé, Zeke, vieux menteur... l'lndien achète la sœur de Cameron pour en faire la squaw de Coleman.
Yani Coleman kendine bir eş satın alıyor diyebiliriz, ha?
Coleman s'achète une squaw alors, hein?
- Nasıl gidiyor, Coleman?
- Comment va, Coleman?
Coleman sana eğer Lopez veya Thorpe çalılıkların arasında başı boş dolaşmaya giderlerse... -... muhtemelen geri dönemeyebilirler demişti, hatırladın mı?
Tu te souviens que Coleman t'a dit que si Lopez... ou Thorpe s'éloignait du campement... il ne reviendrait probablement pas?
- O ve Coleman ormanda kapıştılar ve Coleman onu vurdu.
Lui et Coleman se sont rencontrés... en forêt et Coleman l'a tué.
- Silah sesini duydum ve Coleman'ın adamın başında dikildiğini gördüm.
- J'ai entendu le coup de feu... et j'ai vu Coleman debout au-dessus de lui.
- Coleman, Bay Thorpe ile ormanda karşılaşmış ve onu vurmuş!
Coleman a rencontré M. Thorpe en forêt et l'a tué!
- Coleman Thorpe'u öldürmüş olamaz.
- Coleman ne peut avoir tué Thorpe.
Coleman ile Thorpe arasında Bayan Cameron yüzünden anlaşmazlık vardı.
Coleman et Thorpe se disputaient la fille Cameron.
Coleman yapmadıysa, o halde Thorpe'u kim vurdu?
Si ce n'était pas Coleman, qui a abattu Thorpe?
Coleman bu adamın arkadaşı.
Coleman est son ami, messieurs.
Bundan böyle ben bu konvoyun lideri olduğum sürece Coleman izcilik falan yapmayacak.
Et Coleman ne fera plus de reconnaissance... tant que je serai chef du convoi.
Coleman, göçmenler devam etmek istiyor.
Les colons sont prêts à partir.
İhtiyar Charlie öldü, Coleman.
Le vieux Charlie est mort, Coleman.
Beni takip edin. Sizi Coleman'ın bahsettiği vadiye götüreceğim.
Suivez-moi et je vous conduirai à cette vallée dont Coleman a parlé.
Coleman, ha?
Coleman, hein?
Tam zamanında geldin, Coleman.
Tu arrives juste à temps, Coleman.
Tanrıdan Breck Coleman'ı korumasını istemeyecekmisin?
Tu ne demandes pas à Dieu de veiller sur Breck Coleman?
Zeke, Breck Coleman'ın kendini koruyabileceğini söylüyor.
Zeke dit que Breck Coleman sait se défendre tout seul.
- Ne yaptılar, Coleman?
- Qu'est-ce qu'ils ont fait, Coleman?
Coleman, hayallerimize ulaşmamızı sağladın.
Coleman, tu as comblé nos espoirs.
Coleman, sen peşinden gidilecek adamsın.
Coleman, tu es le genre d'homme à suivre une trace jusqu'au bout.
Breck Coleman şu an her neredeyse kendi başının çaresine bakıyordur.
Où que soit Breck Coleman... il sait se débrouiller.
Bizi bırakıp giden Breck Coleman adındaki genç... -... eğer geri dönmezse sana vermemi söylemişti.
Un jeune homme appelé Breck Coleman me l'a confié... et il m'a dit de vous le donner au cas où il ne reviendrait pas.
Bay Byam, bizi neden zincire vurup hapsettiğini anlamıyorum. Siz, Bay Stewart, Mclntosh, Coleman, Byrne ve ben isyancı değiliz.
M. Byam... pourquoi il nous garde aux fers... vous, Stewart, Macintosh, Coleman, Byrne et moi?
Bu da Bay Coleman. Babamın sekreteridir.
M.Coleman, le secrétaire de papa.
- Coleman.
- Hé!
- Burada!
- Coleman.
Payne, telsizini bölük frekansına al. Sen de tabur frekansına, Coleman.
Payne et Coleman, vous aurez chacun une fréquence.
Coleman.
- Coleman.
Coleman.
Cohen.