Colossal translate French
141 parallel translation
Bu kocaman ya!
C'est colossal.
Mısırlılar bile yapmış olabilir.
Colossal, presque égyptien.
Kendini pek beğeniyorsun.
Vous avez un ego colossal.
Herhalde bende ilk fark ettiğin şey o muazzam beynim oldu.
C'est sûrement la première chose que vous avez aimée en moi : Mon cerveau colossal.
İçki kaçakçılığı ufak, bireysel çabalardan büyük şirketlere dönüşmüştü, geniş örgütler kullanarak.
Le trafic d'alcool est devenu colossal.
Ve yedi direk, düşüncelerin ötesinde bir gücü olan cinin omuzlarında dikili. Ve cin bir kartalın üstünde duruyor... ve kartal boğanın, ve boğa da balığın üstünde. Ve balık sonsuzluk denizinde yüzüyor.
Piliers qui reposent sur les épaules d'un génie colossal qui est debout sur un aigle accroché à un taureau qui chevauche un poisson qui nage dans la mer de l'Eternité.
Bayanlar ve baylar şimdi sizlere harikulade, muhteşem ve kesinlikle kaçırılmayacak bir gösteri sunacağız.
Mesdames et messieurs, nous avons le plaisir de vous présenter le plus prodigieux, magnifique, le plus colossal des spectacles.
Muazzamsın.
Tu es colossal.
Büyük bir iş.
C'est un boulot colossal.
Devasa, kırmızı gözlü bir fil holümde dikiliyor ve geçmesine izin vermiyor!
Un éléphant colossal se trouve dans le couloir, l'empêchant de passer.
Fakat bu eserlerden daha ünlü bir eser daha önce pek çok sanatçıyı usandırmış olan muazzam bir mermer parçasından yaratılmıştır.
Mais une oeuvre bien plus connue encore naquit d'un bloc de marbre colossal, rejeté par d'autres artistes s'étant inclinés devant sa taille.
Suya dalar ve arkasından su yüzeyine fırlar iri, kocaman, devasa ve suya düşerken çarpan kuyruğu suyu köpürtür.
Puis, il plonge vers les profondeurs et jaillit hors de l'eau, immense, énorme, colossal, et retombe en faisant tonner sa nageoire dorsale, battant l'écume, frappant la surface des flots.
İtalyan defans oyuncusu Gonerelli ise oturma ve yemek odasını açmak için yıktırdı diye Turin'de kırmızı kart görmüştü.
Et Gonerelli, le colossal défenseur italien, a été expulsé à Turin pour avoir réuni son salon et sa salle à manger pour en faire une seule pièce.
Evlilik yılları boyunca birikip durmuş ve şimdi alacaklıların... söz birliği etmişçesine alelacele yolladığı onca fatura. Toplam miktar dehşet vericiydi.
Tous les effets qu'il s'était engagé à payer... et que les créanciers se hâtaient d'envoyer... d'un montant colossal.
Devasa bir fiyasko olarak Bay Hitler entellektüel kapasiteye ve gerekli yönteme sahip değil.
Ce sera un fiasco colossal. Hitler manque d ´ intelligence et de méthode.
Hepsi koca bir fiyaskoydu.
Ça a été un fiasco colossal.
Bu toplantı çok önemli.
Pas de bile. Ce meeting va être colossal.
Sadece baban gibi bir adam orada yaşamaya cesaret edebilir.
Seul un homme doté d'un ego aussi colossal que ton père peut imaginer y habiter.
O kadar muazzamsın ki.
Si absolument colossal.
Yıllarca süren araştırmaların ve harcamaların bir sonucu.
Ça veut dire des années de recherche et un financement colossal.
Ama yüz ifadenden anladığıma göre sen daha büyük bir şeyler arıyorsun.
Mais à ta gueule, je décrypte, il te faut du colossal.
Ne muazzam bir kavgaydı!
Quel combat colossal!
O zaman onun dünyadaki bütün para olduğunu düşünüyordum.
A l'époque, ça me semblait colossal.
Bazı askeri meseleleri görüşmemiz gerekiyor. Öyleyse, sadece 10 dakika. Pekala, domuz suratlı, yiyecekler nerede?
Quand les mutants dégénérés qui constituent votre famille ont appris votre blessure ils ont dû vous envoyer un colis colossal.
Sonarda çok büyük bir şey görünüyor. Devasa bir şey.
Le sonar a décelé quelque chose de colossal.
İnsanlığın bütün tecrübelerinden öte, çok büyük güçlerle uğraşıyoruz.
C'est une force surhumaine! Un pouvoir colossal!
Galiba büyük, muazzam bir yanlış anlaşılma söz konusu olmuş.
Il y a eu un malentendu terrible, colossal...
O an belli oldu ki uzak bir galaksiden gelen bulutlarla sürüklenen hayat taşıyan sporlu hücreler, ölmekte olan bir yıldızın bilinmeyen ışıkları tarafından dokunulmuştu ve bu ışınları kullanarak... -... devasa bir canavara dönüşmüştü.
A cet instant, il semblait que des spores vivants, venus d'une galaxie lointaine, au soleil mourant, s'étaient transformés en un monstre colossal, nourri de rayons X.
Sisin içinden uçarmış akbaba gibi gökte
S'envole d'un air bestial tel un vautour colossal
- Sahi mi, ben de oralıyım. - Bebek İsa heykelimizi görmüşsündür. Koca eyalette ondan büyüğü yoktur.
- Vous devez connaitre notre crèche et son colossal Jésus.
Bu adamın, testosteron düzeyi, normalin üzerinde.
Son taux de testostérone est colossal!
Bu kahramanların en büyüğü ve en güçlüsü Herkül'dü!
Le plus grand, le plus fort de tous ces héros était le colossal Hercule.
"Altın Tozunun Tadı" büyük bir filmdi. Muhteşem bir film.
Je comprends. "La brume dorée" est un grand film, un film colossal.
Aç gözlülük... güce susamışlık... Ege büyüklüğündeki bir ego.
- De sa rapacité, d'un ego colossal.
Kocaman gittikçe büyüyor.
Enorme... et bientôt colossal.
Dünyanın her yanında insanlar, eminim ki onlar da... Amerikalılarla birlikte bu başarıyı takdir ediyorlardır.
Je suis certain qu'elle se joint... aux Américains pour reconnaître... que c'est un exploit colossal.
Ama bu çok büyük bir sır.
Mais ma chère, c'est un secret colossal.
Şu dev şekeri çek gözümün önünden
Déplacez cela colossal sucrerie de coton!
Büyük bir şey, ben- -
Quelque chose de colossal.
Hayır, devasa bir mesele.
Non, colossal, ce que tu décides là.
Kahrolası, binlercesi.
Bon sang! C'est colossal.
- Tet insanlarının herşeye kadir ve büyük güce sahip olmadığından mı bahsediyorsun?
Ouais, parlez m'en, les membres du Tet ne sont pas supposés être tous puissant et colossal
Sanırım bunun devasa erkek egonuz dışında bir şey olduğunu düşünmekle saflık ettim.
J'imagine que j'étais naïve de penser qu'il s'agissait là d'autre chose que de votre colossal ego masculin.
Mesela 60.00070.000 Dolar'lık bir işi milyon dolara taşerona veriyorsunuz. Bu çok büyük bir kâr.
Quand vous avez remporté un marché d'un million de dollars... et que vous le sous-traitez pour 50 ou 60 ou 70.000 $, c'est un bénéfice colossal.
Anlamıyorsun. Bu acayip büyük bir şey. Bir dakika.
Tu comprends pas, c'est colossal.
Büyük, ha?
C'est colossal?
Baş bölgesinde de hasar var, görünüşe göre kafası tuvalete sokulup, sifon çekilmiş kafası yumruklanmış ve polonyalı bisiklet sürüşü uygulanmış.
And from the damage to his head area, @ @ @ 141 00 : 08 : 51,660 - - 00 : 08 : 54,348 @ @ @ it appears he was also given a swirly, a colossal one. @ @ @ @ @ @ It also appears like he received a noogie, and, a Polish bike ride. @ @ @
Evet.
C'est très complexe. L'enjeu est colossal.
- Şu cüsseye bir bakın! "
- Il est colossal!
Kocamandı.
Colossal.
- Çok büyük miktarlardan bahsediyoruz.
DrJacobs, le volume est colossal.