Combat translate French
13,572 parallel translation
Vietnam, 19. mühendis taburu.
Vietnam, 19ième bataillon du Génie de Combat!
Diğer savaşçıların onun gibi olması imkansız.
Aucun guerrier ne l'a égalée au combat.
Belki, beni ve öğrencilerimi... Senin öğrencilerini, döğüşün tahmin edilemezliği dersi ile şımartırsın.
Je t'en prie, donne à mes élèves... tes élèves, une leçon d'imprévisibilité au combat.
Vali Tarkin savaş istasyonun inşaaası bitince, Meclisi dert etmenize gerek kalmayacak.
Quand la station de combat sera terminée, Gouverneur Tarkin, le Sénat importera peu.
Savaş istasyonu tamamlandı.
La station de combat est terminée.
- Asıl şimdi savaşmalıyız!
- L'heure est au combat!
Yani, ne için çalışıyorsun, canım, kalbinde?
Pourquoi ce combat est-il important pour toi?
... hiçbir şeyin beni davamdan alıkoyamayacağını...
... il ne manquera rien au combat...
Ölümüne bir kavgada iyiye yer yoktur.
L'amabilité n'a pas sa place dans un combat au couteau.
Goldwater çamura bulaşmak istiyorsa, tanrı biliyor ya bunu yapabilirim.
Goldwater veut un combat à la déloyale, on va lui en donner un.
Kavgayı başlatan ve kavgayı bitiren.
Celles qui commencent un combat, et celles qui le finissent.
İnsan ırkının bir yarısı, diğeriyle savaş halinde.
La moitié de l'humanité qui combat l'autre.
- Savaş başlasın.
Que commence le combat.
Ve size gelince komutan, hiç çatismaya girmemissiniz.
Quant à vous, commandant... vous n'avez jamais été au combat.
Havadan bir harekâtla topyekûn savas baslatabiliriz.
Un combat aérien pourrait entraîner la guerre.
Savaşa susamış bu sağlık hizmeti kamyonunun amacı neymiş?
Et quel était l'objectif de ce véhicule sanitaire prêt au combat?
Bu bir MKCD savaş gemisi.
C'est un navire de combat martien.
Sistemleri normalde Mars Donanması'na ait diğer gemileri dostane olarak tanır.
Normalement, il traite les autres navires de combat martiens en ami.
Onu lider olarak yetiştirdik ve ardından asla kazanamayacağı bir savaşa yolladık.
Nous en avons fait un leader. et lui avons donné un combat qu'il ne pouvait gagner.
Ancak bu kavga Kuşak'ın değil.
Ce n'est pas le combat de la Ceinture.
Savaşarak öldüler.
Morts au combat, jusqu'au dernier.
Ama nereden bakarsanız bakın, uzun bir mücadele olacak kazanacağımızın da garantisi yok.
Cela dit, ce sera un long combat sans aucune garantie de victoire à la fin.
Bu gece cehennemin kapıları sonuna dek savaş içinde olacak.
Ce soir! Les portes de l'enfer vont s'ouvrir pour le combat final.
- 68'deki protestolarla ilgili konuştukların birer saçmalık!
- Votre combat est dérisoire.
- Olmam. Mücadele her yerde nasıl olsa.
- J'en refuse les enjeux, le combat n'est pas là.
Yabanilerle savaşırken öldüğümü söyler misin?
Dites que j'ai péri au combat.
Tanto, ben muharebe tercümanı değilim!
Quoi? Tanto, je ne suis pas interprète de combat!
Çok açık konuş. Bir Spectre savaş uçağı ve bir ISR Pred yollasınlar.
Demandez un aéronef de combat Spectre et un drone de reconnaissance.
Savaş uçağı yok mu?
Pas d'aéronef de combat?
Bir de savaş uçağı.
Et un aéronef de combat.
Bütün acil müdahale timlerini yakınlardaki uçak gemilerini bulun.
Trouvez les groupes d'intervention et de combat de la marine dans le coin.
" ne hakkında olduğunu anlamadığı bir savaşta...
" dans un combat qu'il ne comprenait pas,
Bize sıkıntılarını anlatırsan belki biz de sana açılırız.
Si vous nous parliez de votre combat personnel, on serait plus enclins à faire de même.
Gardiyanlar bir dövüş ringi kurmuş.
Les gardiens ont créé un ring de combat.
Denizkulağını, daha dayanıklı askeri ekipman yapmak için zaten kullandık.
On a déjà utilisé l'ormeau pour améliorer l'équipement de combat des soldats.
Tıraş olmuyor, kendine bakmıyor ve dövüş için yaşıyor.
Il ne se rase plus, ne prend plus soin de lui et vit pour le combat.
Asla pes etmem.
Je ne recule jamais devant un combat.
Bu mücadele, adeta Harlem'in ruhu için yapılıyor.
Il ne s'agit rien de moins que du combat pour l'âme d'Harlem.
Savaş helikopteri gökyüzünde.
Dans le ciel, un hélicoptère de combat s'arrête.
Bu savaş benim savaşım.
C'est mon combat.
Uzaktan adam vurduğum oldu ama yakından hiç vurmadım.
J'ai tiré sur des hommes au combat. Jamais de près.
Bir asker olarak, hayatta kalmak ve mücâdele etmek sizin göreviniz.
En tant que soldat, c'est votre devoir de rester en vie et de continuer le combat.
Suikasttan ve Çek vatandaşlara kanlı misillemelerin yapılmasından sonra Winston Churchill, Münih Anlaşması'nın hükümsüz olduğunu ilân etti ve Çekoslovakya'yı özgürlük mücadelesinde önemli bir müttefik saydı.
Après l'assassinat et les représailles sanglantes commises par les nazis sur le peuple tchèque, Winston Churchill déclara nul et non avenu l'Accord de Munich et compta la Tchécoslovaquie comme un allié important dans le combat pour la liberté.
- Bravo Ekibi etkisiz hale getirildi.
- L'équipe Bravo hors de combat.
- Hiç âdil bir kavga değildi bu!
C'était loin d'être un combat loyal!
Yarınki maça hazır mısın?
Prêt pour le combat de demain?
Donevia'ın ürünü etkinliğini kanıtladı...
Et voilà Arès! Le produit Donevia a prouvé son efficacité, mais Arès s'est écroulé à la fin de son combat.
Maçtan önce ve sonra kan örnekleri almam lazım.
Je dois prélever ton sang avant et après le combat.
Sizle olsa da olmasa da ben de bu kavganın içindeyim.
Alors je suis dans ce combat avec toi ou sans toi.
Fazlasıyla mücadele edecektir şayet biz... biz... biz...
Il va y avoir un sacré combat, quand nous... quand nous... quand nous...
Burada bariz bir sınıf ayrımı söz konusu.
Ce n'est pas un combat à armes égales.