Compte translate French
46,341 parallel translation
Yalnız senin yabancı ülkedeki, paraları transfer ettiğin hesabını buldum. Ve FBI tarafından el koyuldu. Bu satıştan 1 kuruş bile alamayacaksın.
Sauf que j'ai découvert votre compte offshore où vont vos transferts... il a été saisi pas le FBI, vous allez pas gagner un centime.
Nas, Lynn'in yabancı ülkedeki hesabını kullandı. Toplamda 20 milyon. Gerçi bu daha fiyatın yarısı.
Naz a utilisé l'argent du compte offshore de Lynn Burton, 20 millions en tout, enfin, juste la première moitié.
Ama tek bir şeyim yoktu. Onların ilgisini çekebilecek tek bir şey.
Mais je n'avais pas cette petite chose... ce détail, qu'ils seraient obligés de prendre en compte.
GTÖ'nün bunları kontrol altına almaya çalışmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Il est tout simplement vous vous rendez compte à quel point la FAO sont à obtenir ce sous contrôle.
Ama eninde sonunda su çekildiğinde yeni bir yaşam doğacak ve hepsine yetecek yeni yemekler gelecek.
Mais en fin de compte, une fois que l'eau se retire, il y aura une nouvelle vie et de nouveaux aliments au bénéfice de tous.
Her adım çok önemli ama sakin kalmalı.
Chaque pas compte. Mais il ne doit pas briser... encore.
Son kertede tüm çayırlıklarda yaşam mevsimlerin dönüşüne bağlıdır.
En fin de compte, la vie sur toutes les prairies dépend du tour des saisons.
Tüm çayır canlıları gibi onlar da bu öngörülemez ama nihayetinde cömert toprakların insafında.
Comme toutes les créatures de prairie, ils sont à la merci de ces imprévisibles, mais en fin de compte des terres corne d'abondance.
Hindistan'a gelince şunu fark ediyorsunuz vahşi yaşamın şehrinize girmesine izin verirseniz ve onu gerçekten bağrınıza basarsanız alacağınız ödül bu oluyor.
Je veux dire, à venir en Inde, c'est ce que vous vous rendez compte, que si vous laissez votre vie sauvage dans la ville et vous embrasser vraiment, alors c'est la récompense que vous obtenez.
- Evet, bu önemli bir görüş.
- C'est le geste qui compte.
Tamam, gerçeklerden çok uzaksın.
D'accord, tu es loin du compte.
Bir hesap açtırmayı düşünüyordum.
Je pense à ouvrir un compte.
- Tek önemli olan bu.
- C'est tout ce qui compte.
Buraya kadar geri dönmek için gelmedim.
Je ne compte pas repartir.
Önemli olan bu.
C'est ce qui compte.
Aslında, sağ salim kaçmanın bir yolunu buldun, İngiltere'de rahat bir hayat yaşadın.
Tu es supposé t'en tirer à bon compte, et avoir une vie confortable en Angleterre.
Önemli olan tek şey kontrol.
La seule chose qui compte c'est le contrôle.
Marcus Aurelius Roma İmparatorluğu sınırları içinde bulunan 50 milyon kişiyi yönetmişti.
Marc Aurèle règne sur les 50 millions de personnes que compte l'Empire romain.
Belki de bunu iyi niyete veya oğluna olan sevgisinin yarattığı körlük yüzünden bu işe o işe uygun olmadığını görememesine bağlayabiliriz.
On peut mettre ça sur le compte d'un certain aveuglement, d'un amour inconditionnel pour son fils qui l'aurait empêché de voir que son fils n'était pas à la hauteur, qu'il n'était pas prêt à accéder à cette position.
15 bin Romalı asker tarafından korunuyordu ve imparatorluğun en güçlü ikinci adamı, Mısırlı vali
Le pays compte plus de 15 000 soldats romains. Et il est dirigé par le deuxième homme le plus puissant de l'Empire :
Commodus, Germen kabileleriyle olan savaşı bitirmeye karar vermişti.
Commode compte bien mettre un terme à la guerre avec les tribus germaniques.
Bu bizim için en önemli şey.
Cela compte beaucoup pour nous.
Düşünüyordum da, tek fedakârlık yapan onlar değil.
Je me rends compte qu'ils ne sont pas les seuls à avoir fait des sacrifices.
Ve planını gerçekleştirmesi gerektiğini de biliyordu. Quintianus olsa da olmasa da.
car elle compte bien aller jusqu'au bout de son plan, avec ou sans Quintianus.
O zamanın teknolojisi düşünülürse verilebilecek en büyük garanti buydu. Yani bir yazının bizzat imparator tarafından gelip gelmediğinin.
C'était la seule garantie, compte tenu des moyens de l'époque, que le message en question émanait directement de l'empereur.
Ve tüm gözler müsabakalara çevrilmişken bundan faydalanmaya kararlıydı.
Tous les regards étant tournés vers les Jeux, il compte bien en profiter.
Lucilla, Commudus'un öldürülmesini planlıyordu.
Lucilla compte faire assassiner Commode.
İmparator Commodus'un rolünü anlayabilmemiz açısından en önemli figürlerden biri de Cleander'dir.
Le personnage important à prendre en compte pour comprendre Commode est Cléandre.
Üstesinden gelmeyi planlıyorum.
Je compte gérer le problème.
Ne var ki bilmediği bir şey vardı. O da güvendiği baş danışmanının avucundaki sevgili Roma halkının kaderi tehlikedeydi.
Mais il ne se rend pas compte qu'entre les mains de son conseiller, l'avenir de sa ville bien-aimée est en danger.
Bunu şimdi anlayabiliyorum.
Je m'en rends compte, à présent.
Müsabakada dövüşmeyi planlıyor.
Il compte se battre dans l'arène.
Bunca zaman sırtımı kime yasladım bilmiyor musun?
Tu ne sais pas sur qui je compte ici?
- Bindiniz mi?
Le compte est bon?
Örneğin, bir hesapta 10.000 dolar varsa
Par exemple, s'il y a 10 000 $ sur un compte,
Carbanak miktarı 100.000 dolara çıkarıyor diyelim. Sonra 90.000 doları kendilerine aktarıyorlar.
Carbanak va augmenter la valeur pour obtenir 100 000 $ et transférer les 90 000 $ sur leur compte.
Eğleneceğim!
Oh, j'y compte bien!
Ama asıl bölünme, gerçekten önemli olan bölünme asla yatay değildi.
Mais la vraie séparation qui compte n'a jamais été horizontale.
Neler yaşadığını bilmiyorum ama bu oyun benim için çok önemli.
Je ne sais pas ce que tu as, mais cette pièce compte beaucoup pour moi.
Ama sonunda hepsinin çaresine bakıldı.
Mais en fin de compte, on l'a éliminée.
Komplolardan nefret ediyorum. Hepsini ortaya çıkarmaya niyetliyim.
J'ai horreur des complots, je compte bien les éradiquer.
Buna inanabiliyor musun?
Tu te rends compte?
- Belki de gerek vardır.
Tout compte fait...
Açıkçası onunla ben baş edebilirim. Ama benim gibi saygın bir kişilik, böyle bir toplumda şüphe çekmeden hiçbir şey yapamaz.
Je pourrais lui régler son compte moi-même, mais un homme aussi estimé par la communauté ne peut rien faire sans attirer une attention indésirable.
Matematik ödevini bitirdim ve öğle yemeği paramı çoktan banka hesabına aktardım.
J'ai terminé ton devoir de maths et mis de l'argent sur ton compte pour le déjeuner.
Herkes iyi görünüyor.
Le compte est bon.
Biliyor musun? Tüm bunlar bittiğinde yine de işini bitireceğim.
Je compte toujours t'éliminer quand tout ça sera fini.
- Hadi onu ezelim!
- Réglons-lui son compte!
Annenin hayatı saçma bir danstan daha önemli.
La vie de ta mère compte plus qu'une danse stupide.
Aslında üç kelime eksik söylediniz, Bay Lake.
J'ai compté : il vous manque trois mots, M. Dulac.
Ben de geçmişinde anlamı olan taşları araştırmaya...
J'ai donc cherché des pierres ayant compté dans son passé...