English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ C ] / Cosmos

Cosmos translate French

509 parallel translation
Sovyet Rusya evreninde atomlar gibiler.
Comme les atomes dans le cosmos de la Russie soviétique.
New York'tan yeni kitap gelmiş mi diye bakarım.
J'irai chez Cosmos voir leurs livres américains.
Teslimat, Cosmos Gözlem Evi'ndeki Doktor Hendron'a yapılacak.
Remettez le colis au Dr Hendron, de l'observatoire du Cosmos.
Metaluna sizin güneş sisteminizden çok uzaktadır, dış uzaydadır.
Métaluna ne vient pas de votre système solaire... mais du cosmos.
Buna rağmen uçan daire gördüğünü iddia ediyor musun?
Mais vous persistez à prétendre avoir vu voler des saucières du cosmos?
Sizi anlıyorum, Komutan. Tüm evrende böyle bir adama rastlayamazsınız. Her gece rüyasında atları görüyor.
Je vous comprends, Commandant, mais celui-là, il navigue dans le cosmos, il rêve de cheval toutes les nuits, il a des hennissements au réveil!
kozmosdan geldim, yoldaşlarım, mütevazi teknik tecrübelerim şuanda sizinkini taklit ediyor, düşmanlarınızınkini, politika liderlerinkini ve şairlerinkini.
Je reviens du cosmos, camarades, Mon humble expérience technique reprend, à présent, celle qui sera la vôtre, celle de vos ennemis celle des chefs politiques, et celle des poètes,
onu iyi biliyorum, Kruşçev yoldaşım, görsel bir evhamdı, ve, tam tersi, aramızdaki uçurum daha büyük ve onarılamazdır. Evrende uçuyoruz ve zavallı milyar insanlar hala dünyaya bağlı duruyor, umutsuz sinekler gibi.
Je le sais camarade Khrouchtchev c'était une illusion d'optique, et, au contraire plus vaste et irrémédiable était l'abîme entre nous qui volions dans le cosmos et les milliards de misérables accrochés à la terre comme des insectes désespérés,
Evrende sonsuz küçüklük, bir atomun en küçük parçasının sonsuz köküdür.
c'est le cosmos. L'infiniment petit... la plus petite particule de l'atome.
Kanlı evren ve saf ruh arasındaki antlaşmayı tasdik edemedim.
" Ll n'a pas réussi à clore un pacte noble entre le cosmos... sanglant et l'âme pure.
Rüzgarın kanatlarında evrene geri döndüler.
Elles sont reparties dans le cosmos sur les ailes du vent.
Bazı ruhlar özgür kalmaya ihtiyaç duydukları zaman, yeni bedenler bulabilmek için boşluğa doğru serbest kalmaya ihtiyaçları vardır..
On devrait incinérer plus à Noël pour que le maximum d'âmes puisse se libérer, s'envoler dans le Cosmos, trouver de nouveaux corps.
Ve ardından onların çözülerek ruhlara karışması sağlanabilir.
S'envoler dans le cosmos, s'évaporer dans l'éther.
Dış uzayın karanlık ve çalkantılı koridorlarında, uzak bir gezegenin patlaması,..... hatta galaktik bir facianın, maymunların kendi zamanlarından bizim zamanımıza.. sıçramasına neden olması, inanılması zor bir şey değil.
On imagine facilement que, dans les couloirs sombres et agités du cosmos, l'impact d'un lointain désastre planétaire ou galactique ait projeté les singes dans notre présent.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deligömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
Le sort atroce de l'homme dans une éternité stérile, sans Dieu, petite flamme palpitant dans l'immense néant où la dévastation, l'horreur et la dégradation, forment une camisole inutile dans le cosmos absurde, obscur.
Kevin, evren beni ürkütmüyor.
Le cosmos ne me bouleverse pas.
Yoksa kozmik uçurumun sakinlerinden bir ziyaret mi?
" Des visiteurs venus du fin fond du Cosmos?
Kozmosun yaşı ve boyutu ışığa yazılmıştır.
L'âge et la taille du Cosmos sont écrits dans la lumière
Galileo bununla, karanlığın o ağır perdesini açtı ve kozmosu keşfetmeye başladı.
Avec ça, il écarta le lourd rideau de la nuit et commença à découvrir le Cosmos.
Hubble gibi uzaya yerleştirilen teleskoplar en uzak ve en eski galaksilerden gelen ışığı yakalamakta ve bize kozmosun çok daha net görüntülerini ulaştırmaktadır.
Les télescopes spatiaux comme Hubble, ont pu capturer la lumière des plus lointaines et des plus anciennes des galaxies, en nous donnant des images largement plus claires du Cosmos.
Işığın içinde daha da şaşırtıcı bir şey gizli. Bir şifre, kozmosun anahtarı.
Quelque chose d'encore plus formidable est cachée dans la lumière- - un code, une clé du le Cosmos.
Hidrojen atomu, kozmosta en çok bulunan ve aynı zamanda da en basit atomdur.
L'atome de l'Hydrogène est celui le plus abondant des atomes dans le Cosmos. Et le plus simple.
Fraunhofer çizgileri, kozmostaki yaygın ve belirgin elementlerin atomsal imzalarıdır.
Les lignes de fraunhofer sont des signatures atomiques des élements laissés à travers le Cosmos.
Fraunhofer'in spektral çizgileri görünen kozmosun tamamının aynı elementlerden oluştuğunu gösterdi.
Ses lignes spectrales révélèrent que le Cosmos visible était constitué par les mêmes éléments.
Bilinen kozmostan 6 kat büyük olan, karanlık maddeden oluşan gizli bir evren.
Un Univers caché fait de matière noire six fois plus massive que le Cosmos qu'on connait.
Bu diğer ışık türleri kozmostaki farklı nesneleri ve olayları gösterir.
Ces autres types de lumières nous révèlent différents objets et phénomènes dans le Cosmos.
Kozmosun bu enginliğinde bizimkinden çok daha eski ve gelişmiş medeniyetler olmalı.
Dans l'immensité du cosmos... il doit exister des civilisations anciennes... plus avancées que la nôtre.
Ne kadar farklı olursa olsun, evrendeki tüm gelişmiş uygarlıklar, ortak bir dile sahiptirler. "Bilim" olarak adlandırılan dile.
Toutes les civilisations développées du cosmos... doivent avoir un langage commun... celui de la science.
Bildiğiniz gibi kozmos çok büyüktür.
C'est que le cosmos est immense.
Kozmos yayınlandığından beri,... UFO'lara olan ilgide azalma olmadı.
Depuis la sortie de Cosmos... les OVNIS intéressent toujours autant de gens.
Astrolojinin bu inadı aslında, bizim kainatla bir bağlantımız olduğu cazibesine dayanır.
Notre désir de liens avec le cosmos... reflète une réalité profonde. Nous sommes connectés.
Dünya merkezli ve Güneş merkezli iki ayrı kainat düşüncesinin, birbirleriyle en çok çatıştığı zamanlarda Ptolemy hem astronom hem de bir astrologtu.
La confrontation de ces deux visions du cosmos... géocentrisme et héliocentrisme... atteignit son paroxysme avec un homme... qui, comme Ptolémée, était à la fois astronome et astrologue.
Doğru ölçümleri engin hayalgücüyle birleştirip, kainatı bilmeye atılan adımların ilkini gerçekleştirmişti.
Il est le premier à combiner imagination audacieuse... et mesures précises... pour étudier le cosmos.
Kozmosta, değişimden kaçış yoktur.
Dans le cosmos, rien n'est à l'abri du changement.
GÜNCELLEME
COSMOS SUPPLEMENT
Bunun yanında evren ölçülemez bir büyüklüğe sahiptir.
Pourtant, la richesse du cosmos est incommensurable.
Kozmostaki göreceli hareket yapısının temel bir öğesi.
Une base solide, parmi tous les mouvements relatifs du cosmos.
- 1990 yılı güncellemesi -
COSMOS SUPPLEMENT
Kozmos belgeselini tamamladıktan birkaç yıl sonra bir roman yazmak için, bilim kariyerime ara verdim.
Quelques années après avoir terminé Cosmos... j'ai mis mon travail scientifique de côté pour écrire un roman.
O da bu konuda uzun süre düşünmüş ve cevabını ; gerçekten gelişmiş bir uygarlığın uzayda bir solucan deliği açarak dünyamızdan 4. bir boyut aracılığı ile aradaki fiziki uzaklığı ortadan kaldırarak,... hedef noktaya ulaşılmasını öngören, ... 50 satırlık bir denklem ile açıklamış.
Kip y a réfléchi un moment... et m'a répondu par une cinquantaine d'équations... montrant qu'une civilisation avancée... pourrait créer et maintenir ouvertes des "galeries"... des sortes de tunnels traversant la quatrième dimension... et reliant la Terre à un autre point du cosmos... sans qu'on ait à parcourir l'espace qui les sépare.
Fakat belki de bizden daha gelişmiş bir medeniyet uzak geleceğe ve geçmişe yol alarak 40 yıllık kısa mesafelere değil de mesela ; güneşin ölümüne, ya da evrenin doğuşuna tanıklık edebilir.
Mais peut-être que d'autres êtres, bien plus avancés que nous... voyagent dans le futur et le passé lointains... non pas quarante malheureuses années en arrière... mais pour assister à la mort du Soleil... ou à l'origine du cosmos.
Kâinatın heryerinde bol bulunan organik materyal hep aynı kimyasal olaylarla oluşurlar.
La matière organique abonde dans le cosmos... résultant partout des mêmes réactions chimiques.
Kainattaki sayısız dünya benzeri gezegenlerdeki gibi, dünyamızda yaşamın kaynağı fosillerden bildiğimiz kadarıyla, dünyanın oluşumundan kısa bir süre sonra meydana geldi.
On sait que la vie sur Terre est apparue peu après sa formation. Cela laisse supposer que l'origine de la vie serait... un processus chimique inéluctable sur des planètes similaires... à travers le cosmos.
Bu oldukça mantıklı, çünkü evrenin neredeyse heryerinde oksijeni tüketen hidrojen bulunmakta.
Le cosmos est principalement constitué d'hydrogène... qui absorbe l'oxygène.
Bu arada aklıma gelmişken, bu deneylerin başlangıcında kullanılan gazlar, bu dünyaya özgü olmayıp, tüm evrendeki mümkün olabilecek gazlardır.
Rien dans cette expérience n'est spécifique à la Terre. Les gaz et les sources d'énergie utilisés... sont communs à tout le cosmos.
Yaşam molekülleri evreni dolduruyor.
Le cosmos est rempli des molécules de la vie.
Evreni keşfetmek demek kendimizi keşfetmek gibi.
L'exploration du cosmos... est une odyssée personnelle.
Doğru yaş grubuna, ilgilere ve karakterlere sahip olmaları, gerçekten de Gene Roddenberry ve yazarları cesaretlendiren bir şey.
C'est la période de découverte de notre véritable nature, de notre place dans le cosmos.
"MERHAMETİN AYAK İŞİ"
"LES ARBITRES DU COSMOS"
Belgesele 1990 yılında yapılan güncelleme.
COSMOS SUPPLEMENT
COSMOS Güncelleme ( 10 Yıl Sonra )
COSMOS SUPPLEMENT

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]