Dalın translate French
1,421 parallel translation
Her dalın yerini biliyor sanki.
Elle semble connaître chaque branche.
Tipik bir kovboy filmi sahnesi. Kahraman kötü adamı havaya kaldırır. Sonra da ağacın dalına asar.
Moment classique du western, quand le héros soulève le méchant et l'accroche à un arbre.
Ağacın dalına atla ve aşağı in.
Saute sur la branche puis redescends.
Dalın.
Plongez.
Biliyorsun dalınca hep ağzım kurur. Onları dalış çantasına koymak istemiştim ama sen aldın... ben de son dakikada ancak alabildim.
C'est dingue ce que j'ai la bouche sèche quand je plonge je voulais les mettre dans le filet de plongée mais tu l'avais, alors je les ai mis là à la dernière minute.
Odaya dalın! Odaya dalın!
Sécurisez la pièce!
Ses, bebek ağlaması değilmiş. Sadece rüzgârda sallanan bir dalın sesiymiş.
Ce n'était pas un bébé, mais une branche sous l'effet du vent.
Demir zincir merkez noktanız. 360 derece dönün, ve dalın.
La chaîne de l'ancre est votre centre. Faites un tour complet, puis rapprochez-vous.
- Bir dalın üzerinde hızar ile keserken kaydı ve 6 metre yükseklikten çatıya düştü.
- Que s'est-il passé? - Il était sur une branche, avec sa tronçonneuse, il a glissé et est tombé de 6 m sur mon toit.
Biliyor musun hala benim filmimi izlemedi, Miles Holling hakkında yaptığımı, ve bu en iyi belgesel dalında mansiyon ödülü kazandı?
Sais-tu qu'il n'a toujours pas vu mon film... sur Miles Holling... qui a gagné une mention honorable de meilleur documentaire?
Bob, küflenmiş eski dalını ve meyvelerini isteyerek tuttuğum, ve sen öksürdüğünde, pis kokulu ağzından bir nefes çektiğim gün, çatıda "I Believe I Can Fly" söylediğim gün olacaktır.
Le jour où je palperai votre rameau fripé et vos poires et que je reniflerai votre haleine de chacal, les poules auront des dents.
- Dalın!
En plongée!
Bir kızın sevgilisine çıplakken hoş göründüğünü söylemesi önemli tabi ama benim gazetecilik dalında kazanacak bir Pulitzer Ödülüm var.
Il est important de dire à son copain combien il est beau, nu. Mais j'ai un Prix Pulitzer à gagner.
Burada sanatın her dalına minnet borcumuzu ödüyoruz.
Nous aimons beaucoup les arts. La famille est remplie d'artistes.
Gedikten içeri dalın!
Formez le trou!
- Gedikten içeri dalın!
- Formez le trou!
Senin ana dalın ne?
Quelle est ta spécialité?
Ama elbette ona çok fazla bir şey söylemedim, mesala senin "iş dalın" dan.
Bien sûr je ne lui ai rien dit " sur tes occupations diverses.
Elimle topladım, her bir dalını. - Görünüşe göre, çiçek düzenleme hususunda... biraz yetenekliyim. - Bunu görebiliyorum.
Je l'ai composé moi-même.
Dal yığınlarının arasında... Chuck'la beraber...
Derrière le tas de branches cassées... avec Chuck...
Bunca öğe, bu derinlikteki bir dalış operasyonunda ilk kez bir arada kullanılacaktı.
Jamais personne n'avait combiné tant d'éléments pour plonger à ces profondeurs.
Bu dalışların her biri altın değerinde.
Ces plongées sont importantes.
Eğer poposuna küçük bir dal batırırsanız sizinle başta neden dışarı çıktığını hatırlayacaktır.
essayez de lui coller une brindille dans le derrière... elle saura pourquoi elle est sortie avec vous.
Tam uykuya dalıyordum ki, kilise çanlarının çaldığını duydum. Ve arabamın alarmı sebepsiz yere ötmeye başladı.
J'ai entendu les cloches de l'église, à minuit... comme je m'apprêtais à m'endormir... et l'alarme de ma voiture a déclenché sans aucune raison.
Bir gün bir katedralin yanından geçiyordum... Beyaz bir güvercin yanıma uçtu... ve gagasında taşıdığı dalı ayağımın ucuna bıraktı.
Un jour, je passais devant une cathédrale... une colombe blanche est arrivée... et a laissé tomber une brindille à mes pieds.
Şu anda, İsa, Buda ve dünyadaki tüm kutsalların huzurunda, Kang Lisesi öğretmenlerinden Young-dal JOO'yu verdiği kutsal yemini tutmamakla suçluyorum!
Aujourd'hui, en présence de Bouddha, Jésus et tous les autres Dieux du monde, j'accuse M. Joo, Young-dal, un professeur du lycée Kang, d'avoir rompu sa promesse solennelle!
Bırakın dalış bölgesini, Paul Jackson'ın kendi teknesi bile yoktu.
Ni le bateau, ni la concession n'étaient à Paul Jackson.
Kurbanımızın dalış ortağı Marty Jones. Bir eyalet polisi, onu yolun kenarında görmüş. Radyatörü çatlamış.
Un agent a localisé l'associé, Marty Jones, au bord de la route, en panne.
- Dalış ortağın öldü.
Votre associé est mort.
Bütün dalışlarınızın parasını veren kişi.
Il finance vos plongées.
İçimden bir ses, beni buraya dalış yapmaya çağırmadığını söylüyor.
On dirait... que vous m'avez pas appelée pour faire de la plongée.
Ama bütün dalış arkadaşlarının nitro sertifikası varmış, o da ne demekse.
Ses copains de plongée sont certifiés air enrichi. Va savoir ce que ça veut dire.
Hiç çaba sarf etmeden basit mantığını neredeyse inanılabilecek bir şeye dönüştürüyor ta ki siz daha derine dalıp onu olduğu gibi görünceye dek.
Elle déforme sans effort sa simple logique en quelque chose qui est presque crédible jusqu'à ce que vous regardiez plus profondément et cela part en poussière.
Ya da Banzai ( Yaşasın imparator ) yaklaşımıyla bir kamikaze dalışı tertip edebiliriz.
Ou on pourrait essayer l'approche à la banzaï.
- Gerekirse Norfolk'a gidince denizaltını sökeriz. Onyüzbaşım dalışa hazırlan.
On démontera le navire en arrivant à Norfolk.
Çok değişkeni var, mesela annen seni terk etmişse ne olacak aile ağacının kesik bir dalı mı bu?
Il y a tant de paramètres. Si ta mère t'a abandonné... est-ce que tu coupes cette branche?
Bir kez daha aşağıya kara umutlarımın zindanlarına beynimin hapishanesine dalıyoruz.
Descendons au cachot De mon noir désespoir Retournons aux prisons
Bu kulağın içinde seslere neden olabilir, ama bir ağız dolusu hava alıp bağlantıları itersen, bazen durur. Hep bu dalışlardan oluyordur.
mais si vous respirez à fond ou bougez ces articulations, ça soulage.
Hayır, dalış kurulu gitmiş.
Non, le trampoline n'est plus là.
Salonda oturur, sanki ben yokmuşum gibi diğer dünyalara dalıp giderdin.
comme si je n'existais pas.
Dalışa hazırlanın!
Stoppez les diesels, on passe sur batterie!
Bu başka bir iş dalı olsaydı tazminat alırdım. Değil mi?
Dans n'importe quelle autre branche, ce serait un accident du travail.
- Evet ama Garth az önce dediğin gibi, bu başka bir iş dalı değil.
Oui, mais nous ne sommes pas dans "n'importe quelle branche".
İyi fikir, ama dalış sertifikamız yok.
C'est gentil. Mais on n'a pas le brevet.
- Çıplak odama dalıp, beni çıldırtana kadar gıdıkladığınız...
Je faisais ce cauchemar où ces salauds faisaient irruption dans ma chambre, torse nu, et me chatouillaient comme des fous.
Bunu yaparmısın? Su altı dalışı?
T'as déjà fait de la plongée?
Siz hiç dalış yaptınızmı, Ajan Scott?
Vous avez déjà essayé?
Oradan nefret ediyor, dalıp gidiyor...
Elle n'aime pas ça, elle divague...
Tutabildiğin dalı tutacaksın.
Accroche-toi bien à la dernière branche.
Hobileri : okumak, yürüyüş yapmak, günbatımını izlemek ve uçurum dalışı ".
Passe-temps : lecture, randonnée et plongée. "
ağzını sonuna kadar açar, dalı taşağı hepsini birden ağzına alırdı.
Dans sa bouche grande ouverte il prenait ma queue et mes couilles.