Danım translate French
23,799 parallel translation
FBI'danım ve birkaç soru sormak istiyorum.
Je suis du FBI et j'aimerais vous poser quelques questions.
Lahor dan küçük bir avukatım.
Je suis avocat à Lahore.
Yeni danışmanımın burada kalması lazım.
Mon nouveau conseiller doit rester là.
Merkez, Meleklerin Vakti dedikleri zamanlarda çok dik kafalı ve önyargılıydı. Bir Gölge Avcısı'nın, bir Aşağı Dünyalı'dan yardım isteyeceği akıllarında yoktu.
L'Enclave était si rigide et préjudiciable dans la période qu'ils appelaient'L'ère des Anges'ils n'ont pas pensé au fait qu'on puisse demander de l'aide à l'un de nous.
Tamam, o zaman Orlando'dan döndüğümüzde üçümüz birlikte gidip kendisiyle konuşalım.
D'accord, à notre retour d'Orlando, nous irons le voir tous les trois pour discuter.
Belki Magnus'dan yardım isteyebilirim.
Je pourrai peut-être demander à Magnus de l'aide.
Emir verilmeden önce Reven Wright'e danışmıştım.
J'ai consulté Reven Wright avant de donner l'ordre
Hangzhou'dan haber var mı?
Êtes-vous revenu avec des nouvelles de Quinsai?
Bu arada, buraya yan kapıdan gizlice girip çıkacağım.
En attendant, je rentrerai et sortirai discrètement de l'immeuble voisin pour venir ici.
Ama orada uzaklaştım, aynen hapishane danışmanımın öğrettiği gibi.
Mais j'ai fait abstraction, comme mes conseillers en prison m'ont appris.
Geçen yılki danışmanım rahibeydi. Bir daha asla olmayacak.
L'année dernière, mon mentor était une nonne.
Senin danışmanınım.
Je suis ton mentor.
Her disiplin alanı bir takım oluyor. Danışmanlar izleyecek yani lütfen benim için işleri berbat etme.
Chaque discipline forme une équipe, et les mentors observeront, donc ne me fous pas tout en l'air.
Danışmanlardan biri oyundan sonra yanıma geldi ve nehir ejderhasını takip etmek için Bereketli Hilâl'e gelmemi istedi.
Un des mentors est venu me voir après les jeux et m'a demandé d'aller au Croissant Fertile pour harceler un dragon de rivière.
Benim danışmanım olman gerekiyordu.
Tu es censé être mon putain de mentor.
- Arapça'dan kalmıştım.
J'ai été recalé en arabe.
Bay Sands, Senatör Edward Morra'nın güvenlik danışmanı.
M. Sands est un consultant en sécurité pour le sénateur Edward Morra.
Üç taksi, iki metro, Federal Plaza'dan buraya kadar tüm kameralardan kaçtım.
Trois cabines, deux métros, évités chaque appareil photo de la Plaza fédérale ici.
Siz FBI'dan mısınız?
Vous êtes les gars du FBI?
- Evet. Brian'dan haber almadığımızı söyledim.
J'ai dit qu'on avait pas de nouvelle de lui.
- Brian'dan mı?
Est-ce lui?
GGTAM'daki Danışmanlar Kurulundayım ve evet, Eloise'in üzerinde veya yakınlarında DNA'mın bulunması gibi bir ihtimal var.
Je suis sur le conseil consultatif au CRAFT, alors, oui, il y a une possibilité que mon ADN serait trouvée sur ou près de Eloise.
"ÇTYK'nın danışmanını kaçırdın mı?" diye mi soruyorsun?
Vous me demandez si j'ai kidnappé le consultant du CJC?
Ama Youtube'dan izlediğim birkaç öğretici videonun küçük yardımı sayesinde kasaları açabildim.
Mais avec l'aide de quelques tutoriaux sur YouTube, J'ai pu déverrouillé les coffres.
NZT almamıştım, bu yüzden oraya varmadan yaklaşık bir saat önce Everywhere'deki hacker dostlarıma servisi devre dışı bırakan bir virüsü Alman Ağırlama Derneğinin sunucularına yüklettim ve böylece Wi-Fi'larını göçertip dışarıdan teknik yardım almalarını sağladım.
Alors que je n'étais plus sous NZT, donc environ une heure avant mon arrivée, j'ai demandé a mes potes hackers d'Everywhere d'envoyer une attaque par Deni-de-Service sur le serveur de la German Hospitality League pour saborder leur Wi-Fi, les obligeant a contacter un technicien externe.
Rebecca'dan sonsuza kadar kaçamayacağımı biliyordum.
Je savais que je ne pouvais pas éviter Rebecca indéfiniment.
Bana danışmanımın ortalıkta dolanıp rozetini gösterdiğini söylemeyeceklerini mi sandın?
Tu penses qu'ils ne vont pas me dire que mon consultant se balade en montrant son badge?
Merhaba Rach, FBI'dan gelecek adamla yatmamaya çalış tamam mı?
Hey Rach? Essaie de ne pas baiser avec ton escorte du FBI, d'accord?
Pardon Bay Finch, siz resmen Rachel'ın yasal hukuk danışmanlığını mı yapıyorsunuz?
Pardon, M. Finch, êtes-vous représentant légal de Rachel?
Çizgide seyrediyor kafamı aşağıda tutuyor... Piper'ın enzimi bitirmesini bekliyor... Senatör Morra'dan kurtulmayı hayal ediyor ve aklımı kaçırıyordum.
Garder le pied sur la ligne, rester discret, attendre que Piper termine l'enzyme, imaginer être libre du Sénateur Morra, perdre la tête.
Bana asla yalan söylemeyeceğine dair söz veren, arkadaşıma dönüşen danışmanım ama görünüşe göre çalışmaya başladığımız andan itibaren yalan söylemekten başka bir şey yapmıyormuş.
Mais apparemment, il n'a rien fait d'autre que ça, depuis qu'on a commencé à travailler ensemble.
Eski dostun Huston'dan aldığımız bir ifade var.
On a un témoignage de ton vieil ami Huston.
Sen kendinden mi bahsediyorsun yoksa Brian'dan mı?
Tu parles de toi-même ou de Brian?
- Alan onun din danışmanı mı? - Evet.
Alan est son conseiller religieux?
Onları dışarıdan mı gördün?
Tu les as vu à l'extérieur.
Kingston'dan gelen garip ve uyumsuz çocuktum ve Yale'e girmeyi başardım.
Écoutez, j'étais un gosse marginal de Kingston, et je me suis cassé le cul pour entrer à Yale.
Dışişleri Bakanı Bay Diaz'ı tanıyor olmalısın. ... ve Venezuela Başkanı Ulusal Güvenlik danışmanı...
Tu reconnais M. Diaz, le Ministre des Affaires Etrangères et le conseiller à la sécurité nationale du Président vénézuélien.
Seninle beraber danışmanlık yapacakmışım.
Je serai un atout comme vous.
İrlanda'dan aldığımız?
Celui qu'on a acheté en Irlande.
"Men's Wearhouse" dan alışveriş falan mı yaptın?
T'as acheté ça à Dior?
Bu sabah ona en sevdiği sporcudan bahsetmek zorundaydım, Bruce Jenner'dan.
Ce matin j'ai dû lui parler de son athlète préféré, Bruce Jenner.
Beni Hydroflax'dan kestiniz çünkü yalnız kalmaktan korktuğunuz ve ikimiz de sebebini biliyoruz, değil mi?
Vous m'avez arraché à Hydroflax, parce que vous étiez seul, et on sait tous les deux pourquoi.
Londra'dan buraya henüz yeni taşındık. Birkaç gündür buradayım.
On débarque à peine de Londres.
Bir gün çok başarılı olacağım Dan. Ciddiyim.
Je vais me faire des couilles en or, sérieux.
Lütfen Dan. En azından bunu yapayım.
S'il te plaît, c'est le moins que je puisse faire.
Dan bana bir soru sordu.
Dan m'a posé une question.
"Tüm ihtiyacım bu Dan."
"Je n'ai besoin de rien d'autre."
Eğer herhangi bir şey lazım olursa Dan, haber ver. Gerçekten herhangi bir şey.
Si tu as besoin, je suis là.
Çünkü beni paramparça edeceksin Dan.
Sinon, je vais m'écrouler.
O adamı kapıdan dışarı çıkarıp sizi getirmeye yardımcı olursam Britanya halkına ve bu ülkeye hizmet etmiş olacağımı düşünüyorum.
Je crois rendre un service aux Anglais et à ce pays si je contribue à le déloger de son poste pour vous y replacer.
O an biraz duraksadı. Sonra benden Pakistanlı Khawaja Nazimuddin ile Yeni Zelandalı Sidney Holland'dan birini seçmemi söyledi.
À ce moment-là, elle a hésité... et elle m'a demandé de choisir entre Khawaja Nazimuddin du Pakistan et Sidney Holland de Nouvelle-Zélande.