Davran translate French
34,348 parallel translation
Şimdi sorumluluğu üstlen, bir lider gibi davran.
Maintenant prends les choses en main. Comporte-toi en leader.
Davranışım için özür dilemek istedim.
Je dois m'excuser pour mon comportement.
Bagajda değilmiş gibi davranıyordun.
Tu faisais comme s'il n'était pas là.
Sıradan insanların kahramanca davranışları beni her daim hayrette bırakmıştır.
Je ne cesse d'être étonné par l'héroïsme des gens de tous les jours
- Ailesi ona çok kötü davranıyormuş.
Sa famille était horrible avec elle.
San Francisco polisi davranışlarımı emre itaatsizlik olarak görecektir.
La police de San Fransisco considère que ce que j'ai fait était un acte d'insubordination.
Dikkat çekmemek için doğal davranıyorlar.
Ils conduisent décontractés, ils n'attirent pas l'attention.
Çok anlayışlı davranıyorsun, hiç yapacağın şey değil normalde.
Tu es tellement compréhensive. Ça ne te ressemble pas.
Claire, deli gibi davranıyorsun.
Claire, tu es folle.
Yani üzerine düşeni yap ve evliymişiz gibi davran çünkü o seyahati kazanmadan buradan gitmem. Anladın mı?
Alors sois un homme et fais semblant d'être mon mari, parce que je ne partirai pas d'ici sans ces billets, compris?
Han buranın sahibi gibi davranıyor.
Han déambule comme si le restaurant lui appartenait.
Happy, mekanik dehamız Toby, davranış bilimcimiz ;
Happy, notre technicienne de prodige. Et Toby, notre comportementaliste.
Mahsus muhalif davranıyor.
Il est intentionnellement embêtant.
Hızlı davranırım.
Je vais faire vite.
Davranışlarımın sonuçlarını inkâr ederek yaşıyorum.
Je vivais dans le déni des conséquences de mon propre comportement.
Dr. Masters'la birlikte Princeton'da seksoloji ve davranışçılık üzerine verdiğiniz sempozyumdaydım.
Au colloque que vous et le Dr Masters avez tenu à Princeton sur la sexologie et le comportementalisme.
Belki kendi davranışlarını, kendi eksikliklerini gözlemlemen o kadar kolay değildir.
Peut-être que ce n'est pas si facile d'observer votre comportement, vos propres défauts.
Nazikti, sempatikti. Gerçi son zamanlarda biraz garip davranıyordu.
Elle était gentille, très sociable... mais dernièrement elle agissait un peu bizarrement.
25 yıl önce Northcilff'ler çocuklar üzerinde ayrılığın etkileri konulu çığır açıcı bir araştırma yaptılar. Ama etik olmayan davranışlarda bulundukları yönünde dedikodular vardı.
Il y a 25 ans, les Northcliff ont fait des travaux de recherche sur l'anxiété de la séparation chez les enfants mais il y a eu des rumeurs de comportements contraires à l'éthique.
Bazı değişik davranış bilimlerine dahil edilmişlerdi.
Et ils ont été victimes d'une science comportementale d'avant-garde.
Bak, kimseye sana kardeşine yapıldığı gibi davranılmamalı.
Ecoutez, personne ne devrait être traité comme vous et votre sœur l'avaient été.
Dikkatsiz davranınca da araba çarpmış.
Sauf qu'il a été imprudent et s'est fait renverser.
Dikkatsiz davranıp öldüğünü sanmış olabilir.
Il devient peut-être négligeant et l'a pensée morte.
Sonra davranışları incelemeye başladın.
Et vous avez décidé d'étudier le comportement.
Ve senin o küçük baloncuğunu patlatmak istemiyorum, küçük kız ama burada olmamın nedeni güya senden hoşlanmam değil ki onu da güya davranışlarıma bakarak tahmin etmişsin buradayım çünkü hayatım boyunca hiç bu kadar rahat olmamıştım.
Et je ne veux pas te décevoir, mademoiselle, mais je ne suis pas ici à cause de mon "supposé béguin pour toi, basé sur mes actions qui t'ont laissé penser que tu me plaisais." Je suis là parce que je n'ai jamais été dans un endroit aussi confortable de toute ma vie.
Emin olun o davranır.
Assure-toi qu'il se tienne bien.
O sadece şehit davranıyor.
Il fait son martyr.
Tuhaf davranıyorsun.
Hé, tu es bizarre.
Şuna bak, ne erkekçe bir davranış.
Regardez-moi ça.
ABD için yakın zamanda oluşabilecek bir şiddet davranışı içeriyor mu? - Evet.
Est-il une menace imminente pour les États-Unis?
Sence paranoyakça mı davranıyoruz?
Vous pensez qu'on est paranos?
Şu haline bak akıllıymış gibi davranıyorsun.
T'es sacrément malin.
Lee, dramatik davranıyorsun.
Lee, c'est vraiment dramatique.
Bu sahtekârlık, saygısızlık ve alçakça bir davranış.
C'est malhonnête, irrespectueux, et méprisable.
Davranışlarım için affınıza sığınıyorum.
Je... Je voudrais m'excuser pour mon attitude.
Davranışlarını düzeltmelisin ve daha iyi biri olmaya çabalamalısın. Hayatındaki insanlar için.
Tu dois corriger ton comportement, et tu dois tout faire pour t'améliorer pour les gens qui t'entourent.
Yanlış ölçü vermişsin veya yanlış ölçü almışlar, şimdi bu devasa portreyi istemişsin gibi davranıyorsun.
Tu lui as donné les mauvaises dimensions et maintenant, tu prétends que cet immense portrait était intentionnel.
Güzel, seçici davran.
Bien! Soyez exigeante.
Erken davranıyorum.
Je suis proactive.
Sana saldırmışım gibi davranıyorsun. Çünkü saldırdın.
- Tu agis comme si je t'avais attaqué.
Davranışları.
Son comportement...
Valinin eşi bir çalışanıyla iffetsiz davranışlardan göz altına alındı.
La femme du gouverneur a été arrêtée pour avoir réalisé des actes lubriques sur un employé.
Dikkatli davranıyorsun.
Tu fais attention.
Dahi olduğun için kötü davranışa maruz kaldın mı daha önce?
Vous avez été discriminés contre avant pour un génie qui est?
Engelli Amerikalılar Kanuna göre fiziksel farklılığın olduğu için kötü davranış göremezsin.
Ah, Américains avec Les invalidités agissent vous empêche d'être discriminé contre parce que vous êtes physiquement différent.
İnsanın doğuştan gelen alaycılık ve kuşkucu olma davranış özelliklerine oynama. Sevdim.
Attaquer l'inné traits behavioristes humains de cynisme et méfiance.
İstediğin gibi davran, yine de benim gibisin, geride bir şey bırakmayacaksın.
Prétends tout ce que tu veux, mais tu es comme moi, sans héritage.
Düşünceli davranışın not edildi, Roman.
Ta prévenance est dûment notée Roman.
- Mantıksız mı davranıyor?
- Elle est déraisonnable? - Non.
Daha dikkatsiz davranıyor.
Il devient négligé.
Herhangi bir potansiyel üyemizden beklediğimizin aksine dağınık, kabaca ve düşüncelilikten uzak bir davranıştı.
C'était bordélique, grossier, ça manquait de sophistication venant d'un potentiel membre.