Dayanamadım translate French
723 parallel translation
Sürdürdüğü o rezil hayata dayanamadım.
"Je ne pouvais supporter la vie qu'il menait."
Böyle ayrılmanıza dayanamadım.
Ne partez pas comme ça.
Daha fazla dayanamadım. Dayanamadım.
Je ne supportais plus d'être ici.
Cehennem azabı çektirdi. Dayanamadım.
Ces hommes vivaient en enfer, je n'en pouvais plus.
- Onu tekrar görmeye dayanamadım.
Je ne pourrais plus le revoir.
Ama çektiklerini duyunca daha fazla dayanamadım ben de kaçtım.
Je m'en doutais. Quand j'ai su votre mauvaise réputation, je me suis empressée de venir vous rejoindre.
Aslında gelmeyi düşünmüyordum ama tatil yaklaşırken hep sizi düşündüm ve daha fazla dayanamadım.
Je ne voulais pas venir, mais la fin de l'année approchant, j'ai pensé à vous tous, et je n'ai pas pu résister.
Sonunda daha fazla dayanamadım ve asla dönmemek üzere onu evden gönderdim.
Pour finir, ne pouvant plus la supporter, j'ai dû la renvoyer à jamais.
Vicdanımın sesine dayanamadım. - Başını belaya...
Ma conscience a parlé.
- Senden ayrı kalmaya dayanamadım.
Je ne peux supporter d'être loin de vous.
Fransa dışına çıkarmaya dayanamadım ve yakıtımı boşaltıp buraya, Casablanca'ya düştüm.
Pas question que ça quitte la France. J'ai coupé les gaz et atterri en catastrophe ici.
Daha fazla dayanamadım. Seni bekleyip endişeleniyordum.
Je n'en pouvais plus d'attendre et de m'inquiéter.
Kusura bakmayın. Dayanamadım.
Désolée, je n'ai pas pu résister.
İkiniz baya eğleniyor görünüyordunuz, dayanamadım.
Pas longtemps. Vous riiez tellement que je n'ai pas résisté.
- Dayanamadım.
- Ça ne m'intéresse plus.
O küçücük kafeste kalmaya artık dayanamadım.
Je ne supportais plus cette chambre.
Sana dair son hatırladığım şeyin, mahkemeden çıkışta bana fırlattığın nefret dolu bakış olmasına dayanamadım.
Je n'ai pu supporter que votre dernier regard sur moi fut un regard de haine.
Buna daha fazla dayanamadım.
Je n'en pouvais plus.
Buna dayanamadım.
Cela faisait mal...
Sana aşık olmuştum, Earls Court'da pansiyon sahibi birinin oğluyla evli basit biri olduğumu düşünmene dayanamadım.
Je tombais amoureuse de vous et je ne pouvais accepter que je ne sois rien pour vous... mariée au fils d'un propriétaire d'une pension minable à Earl's Court.
Görünce dayanamadım.
Je n'ai pas pu résister.
Ona, "Artık daha fazla dayanamadım, Bayan Wilberforce" şeklinde not yazdırırız, sonra da birimiz gidip onu asarız.
Faisons-lui ecrire un mot! "Je ne puis plus supporter ça." Signe : Mrs Wilberforce.
O zavallı insanların içler acısı hâline daha fazla dayanamadım.
Je ne supportais plus le spectacle affligeant de ces pauvres bougres.
Burnumu sokmak istemezdim ama Rhoda'yı sıkıştırmasına dayanamadım.
Excusez-moi, je n'ai pas pu supporter son attitude envers Rhoda.
Daha fazla dayanamadım, Tee.
Je ne le supportais plus.
Dayanamadım.
Je suis très énervé.
Benim hastalığımı bulmalarına lüzum yok ki. Dayanamadım işte.
Ils n'ont pas besoin de fureter partout pour trouver ce qui ne va pas.
"'Daha fazla dayanamadım'dedi.
" de la criminelle.
"'Sanırım daha fazla dayanamadım. "'
"'Je crois que je n'en pouvais plus. "'
"Sanırım daha fazla dayanamadım."
"Je crois que je n'en pouvais plus."
Ona da dayanamadım.
Je détestais tout autant.
- Dayanamadım, konuşmaları biraz dinledim.
- Je n'ai pas pu m'empêcher d'écouter votre conversation.
Duymaya dayanamadığım!
Je ne supporte pas de l'entendre.
Buna daha fazla dayanamadım.
Je ne pouvais plus cesser de penser à eux.
Buna dayanamadığımı biliyorsun.
Je ne supporte pas.
Müfettiş Krogh hala kütüphanede. Müfettişin kuşkulu bakışlarına dayanamadığım için seni buraya çağırdım.
Je ne peux plus supporter son regard soupçonneux, je dois vous parler ici.
Buna rağmen o kadar endişeliydim ki oyununu seyretmeye dayanamadım.
Pourtant quand ce fut à toi'de jouer, je n'ai pas pu rester dans la salle.
Albert Godby, bu ne cüret! - Dayanamadım.
Comment osez-vous?
Artık buna dayanamadım.
Je n'en peux plus.
Neden dayanamadığımı artık anlıyor musun?
Ne comprenez-vous pas mon dilemme?
Kaba bir ifade veya davranışa dayanamadığım gibi,.. ... çıplak bir ampule de tahammül edemem.
Je ne supporte pas plus Ia lumière crue que Ia grossièreté ou Ia vulgarité.
İyi akşamlar Myriame, buradan geçiyordum, çiçeklere dayanamadım.
Je n'ai pas pu leur résister.
Carl ile gideceğim ve onu görmeye dayanamadığım an gelince de, ben...
Je vais partir avec Carl... et quand je ne supporterai plus de le voir, je...
Dayanamadım.
Je n'ai pas résisté.
Altına dayanamadığımı biliyorsun. Evet biliyorum.
Je ne résiste pas à l'or.
Sonra birden... Bacağım dayanamadı. Yapabileceğim bir şey yoktu.
Quand tout d'un coup... ma jambe s'est dérobée.
- Sana dayanamadık. - Babacığım!
Tu as fait notre conquête!
Benim dayanamadığım... burayı kaybetmek değil, Koca Ana'ya yaptıkları.
Ce n'est pas à l'héritage que je pense, mais à Mama.
Bacağı kesilince kalbi dayanamadı, sanırım.
L'amputation, un choc pour le coeur.
- Bir süre için, ama dayanamadım.
- Pendant un temps, mais je détestais.
Yani benim dayanamadığımı gördün.
Dites plutôt que c'est moi qui ne peut pas.
dayan 712
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayanamıyorum 241
dayanamıyorum artık 51
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanın 97
dayanmalısın 17