Debris translate French
1,408 parallel translation
Bu enkaz, ayın beşinin sabahında Roswell, New Mexico yakınında bir arazide bulundu.
On a retrouvé ces débris le cinq au matin, prés de Roswell, au Nouveau-Mexique.
İlk raporlara göre bu bir uçan daire enkazıydı.
De précédents rapports on dit qu'il s'agissait de débris d'une soucoupe volante.
Bu enkazın hiçbir parçası uzaydan gelmedi.
Aucun de ces débris ne vient de l'espace.
Bize biri yaklaşmadığı müddetçe, alıcılarda enkaz gibi görüneceğiz.
À moins qu'on s'approche trop près de nous, les capteurs nous perçoivent comme des débris.
İlerledikçe daha fazla enkaz göze çarpıyor.
On verra de plus en plus de débris. En voilà un.
Hatırladığım en son şey... gemideydim ve uzay enkazı çarpmıştı.
La dernière chose dont je me souviens... j'étais dans la navette... on a été touchés par des débris spatiaux.
Lanet olası bunak karılara...
- Pour les vieux débris.
- O bunak falan değil.
- C'est pas un débris.
Sağıma soluma enkazın parçaları düşüyordu.
Des débris tombaient de tous côtés.
Peki ya o korkunç şeyi kafatasıma nasıl sokmayı düşünüyorsunuz?
Vous allez me mettre ce débris dans le crâne?
Lastik izleri için sokakları inceleyelim. Alexx?
Il faut chercher des débris de pneus.
Bomba enkazından herhangi bir şey var mı? Speedle üzerinde çalışıyor.
Et les débris de la bombe?
Şu bölgede çok fazla döküntü var.
Il y a pas mal de débris, ici.
Öyleyse bu bölgeden çıkan her bir enkaz parçasını taramamız gerek.
Il va falloir examiner chaque débris trouvés sur place.
Ya arka kapı patladığında, enkazın bir kısmı oraya girdiyse?
Peut-être que quand la porte a sauté, des débris ont été se loger sous la maison?
Hertaraf enkaz halindeyken neden baksınlar ki?
Pourquoi l'auraient-ils fait, alors qu'il y avait tant de débris à l'extérieur?
Uçak yoktu. Ben de aramalara katılmıştım.
Il y a eu une enquête, mais on n'a retrouvé que des débris.
Enkazın fazla olmamasını açıklayabilir.
Ce qui pourrait expliquer qu'il y ait peu de débris.
Bu enkaz 100 yıldır burada.
Les débris sont ici depuis environ cent ans.
Demek ki enkaz alanı düşündüğümüzden daha geniş.
- Environ 600 m de diamètre. Le champ de débris pourrait être plus large que nous le pensions.
Bu kuantum tarihleme enkazı.
Cela date quantiquement les débris.
Neler oluyor. Vulcan araştırma ekibi uzaylı enkazında ateşli radyasyon izine rastladı.
Un équipe de recherche vulcaine a détecté des radiations dans les débris.
Enkaz'a yaklaşanları tedavi ediyoruz.
Nous devons traiter tous ceux qui se sont approchés des débris.
Gelecekten bir parça enkazın geldiğini düşündüğünüzü söylediler.
Vous pensez que certains débris proviennent du futur?
Evime daldınız... Birkaç parça metal gösterdiniz... ve bunların benim katil olduğumu kanıtladığını mı söylüyorsunuz?
Vous pénétrez dans ma maison, me montrez des débris de métal et me dites que cela prouve que je suis un meurtrier?
Bazı enkazlar bulduk. Bunlar nasıl oldu?
Nous avons trouvé des débris.
Bu patlama enkazını kontrol altında tutacaktır.
Ils retiendront les éventuels débris d'explosion.
Efendim. Bir enkaz alanı saptadım.
Monsieur, je détecte un champ de débris.
Yayılma alanına bakarak yaklaşık 120 yıl.
A en juger selon la dispersion des débris, environ 120 ans.
Enkazı tarayıp yaklaşık 3 saat önce gittiler.
Ils ont scanné les débris il y a 3 heures.
Gemilerimiz oraya ulaştığı zaman... enkazdan başka bir şey bulamadılar.
Lorsque nos vaisseaux les ont rejoints, ils n'ont trouvé qu'un champ de débris.
Ayrıca yemek odasındaki kırık porselenleri topladım. Martha'da kırık fincanlardan, çok güzel mumluklar olduğunu okudum. Mumlarların nasıl işe yaradığını hepimiz biliyoruz.
J'ai aussi ramassé les débris de porcelaine de la salle à manger parce que j'ai lu dans Martha que les tasses ébréchées faisaient des ex-voto, et dans le doute, c'est bougies, bougies, et bougies, pas vrai?
Fakat zaten tüm sistemin problemi bu, huzurevi doktorları tedavi edemedikleri için bu bunakları bizim üzerimize yıkıyorlar.
Et c'est là tout le problème avec eux : la maison de repos nous refourgue ce "débris" dont il ne savent quoi faire.
Şuraya bir bakın! Dr. Dorian'ın favori bunağını bu sefer bu hastaneye getiren nedir?
Mais quel bon vent nous amène le débris préféré du Dr Dorian?
Bunak ne demek?
C'est quoi un débris?
Çünkü senin hakkında endişelerim var. Bugün beraber takılıp, seni çalışırken görünce, bunaklar ve o tavırlar yüzünden senin bu halini sevdiğimden emin değilim.
Tu m'inquiètes : ces derniers jours à la maison puis avec le débris, ton changement de comportement...
- Bu klinik işkence kurbanları içindir. Genelde mülteciler. Çoğu sizin işlerinizden arta kalan zavallılardır.
On est censés soigner des réfugiés ayant été torturés, pas les débris de votre univers.
O şeyi havadan-havaya bir füzeyle vurursan yanan metal parçalar ve roket yakıtı yüzlerce kişinin tepesine yağacak.
L'abattre avec un missile air-air ne tuera pas qu'une personne. Les débris et le propergol en tueront des centaines.
O gemi dediğiniz hurdaya gelmektense uzay çöplerini öpmeyi tercih ederim.
Plutôt crever suspendu à des débris que de monter dans cet coque de noix que tu appelles un vaisseau.
Sonra yerdeki pisliğe bakıp gülmeye başladı.
Ensuite, elle a regardé les débris et s'est mise à rire.
Kadin olmakla bazi seyleri kaniksiyorsun.
Je suis un vieux débris.
Bangkok havaalanından kalkış saatimiz... 2068. Alnair 8 altorbital yolcu gemisindeki kaza halkın dikkatini uzaydaki atıklara çekmiş durumdaydı.
Nous décollerons de Bangkok... 2068, depuis l'accident du vol commercial Alnaïl 8, le problème des débris spatiaux n'avait fait qu'augmenter.
Benim adım, Ai Tanabe. II. Departman, Enkaz Bölümü'ne yeni atandım!
Je viens d'être affectée à la section débris de la 2e base!
Yarım Porsiyon? Hayır, efendim ben Enkaz Bölümü'ndeyim.
Non, je suis à la section débris.
Enkaz Bölümü en alt kattaymış... En alt kattaymış da...
La section débris est tout en bas.
Departman Enkaz Bölümü'ne... atandım?
Je viens d'être affectée à la section débris...
Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın, ama Enkaz Bölümü nerede...
Excusez-moi, la section débris...
Enkaz Bölümümüz'ün kapatılması gündeme gelmiş o yüzden olması gerekenin yarı sayısında eleman çalıştırıyorlarmış.
Malgré les projets, la section débris a la moitié de l'effectif prévu.
Atık çöplerden oluşan tabakayı temizleyeceğiz. Evet.
Rassurez-vous, la plaque sera traitée comme un débris normal.
İkisi de antika...
Bande de vieux débris.
Bu görevdeki enkazımız, 20 sene önce gönderilen bir anıt levha.
- Le débris du jour. C'est une plaque pour la paix au Mananga.