Değersiz translate French
1,977 parallel translation
Değersiz şeyler. Hepsi sadece oyuncak.
Rien, ce ne sont que des jouets.
- Bu değersiz bir haber değil.
- C'est pas de la télé poubelle.
Bunu soruyorum çünkü değersiz eşyaları biriktirmenin kalbine iyi gelmeyeceğine eminim.
Je dis ça parce que s'il stockait des produits dépréciés, ce serait mauvais pour son coeur.
Taşları değersiz kıldığınızın farkında mısınız?
Vous les avez dépréciés.
Şimdi de bizi değersiz eşya gibi satıyorsun!
- Et maintenant tu nous vends ça comme un plan génial. - Adam!
Değersiz.
Bon marché.
Değersiz bir fahişe gibi.
Comme une petite pute.
Hırsım evimin yanında değersiz kalır.
J'ai d'autres ambitions pour nous deux ma petite, que ce pavillon miteux!
Ve aptal Ben de, hurda yığınlarıyla evinde oturup değersiz şebekesi için 2,000 Avrosunu alıyor!
Et l'idiot de Ben, au milieu des ruines, obtient 2 000 malheureux euros!
Neden bu değersiz dünyadasın?
Pourquoi évolues-tu dans ce monde?
Sen değersiz, ucuz parfüm kokan bir kaltaksın.
Tu es une salope minable qui ne vaut rien.
Sanırım sen lisede beyni yıkanmış bencil, duygudan yoksun değersiz sürtüklerin arasında hiç kalmamışsın demek.
Je suppose... que tu n'es jamais allée au lycée avec ces pétasses écervelées et égocentriques de merde!
Benim hayatım, hisselerden para kazanmandan daha mı değersiz?
Ma vie ne vaut pas plus qu'un portefeuille d'actions?
Ben değersiz, hadi ama, Johnny'nun gerçek babası değilim, Ben onu hiç bisey iyim.
Enfin, allons, la vérité c'est que, je ne suis pas le père de Johnny, je ne suis rien pour lui.
Bize zaman kazandırmak için böyle değersiz herifleri aşağılamaktan mutluydum.
J'étais prêt à le dérouiller pour nous faire gagner du temps.
Benim onayım değersiz olacak.
Mon approbation n'aura aucune valeur.
Sigortasını kaybetti, kendini değersiz hissediyor.
Elle a perdu son assurance maladie, elle n'a plus confiance en elle.
- Değersiz mi?
- Vraiment?
Değersiz mektuplar. Sen de nefret ediyorsun değil mi?
- Encore de la pub.
İfadesini değersiz kılmak için bir şeye ihtiyacımız var.
On doit trouver quelque chose qui discrédite son témoignage.
Bu yüzden, ilgi görmek için buraya geliyoruz, ama bu ilgi, sürekli seni engelleyecek birileri varsa değersiz.
C'est pour cela qu'on vient ici, pour avoir cet avantage. Mais cet avantage est sans intérêt si quelqu'un retient tout le temps le coq.
Karşımda yine o değersiz, o aptal vardı.
Je voyais à nouveau ce con, ce nul dans le miroir.
Rüzgar estiğinde değersiz şeyler havada uçuşmaya başlar ;
Lorsque que les vents soufflent, ils brassent toutes sortes de détritus.
Ona bir set golf sopası almadan sana şunu hatırlatmama izin ver. O, seni değersiz hissettirmiş annemizi mikrop öldürücüsü içmeye itmiş ve beni bir elbise içinde görmektense ölü görmeyi tercih ettiğini söylemiş bir adam!
Avant de lui acheter des clubs de golf, laisse-moi te rappeler qu'il te prenait pour un bon à rien, qu'il a conduit notre mère à boire de l'aseptisant et qu'il préférait me voir morte plutôt qu'en robe.
Ve zaten hayatınızı esnemeye harcadığınızdan o değersiz kıçlarınızdan başlardım.
Et puisque vous passez votre vie à vous étirer je commencerai par votre cul sans valeur.
O değersiz kıçından kurtulmak istediğini söylemişsin.
Vous lui avez dit que vous éradiqueriez son cul sans valeur.
Bak, bir adam bankadan çıkarsa, bir çocuk değil, bir kadın değil, ama şişman, iğrenç, değersiz, boktan bir hödük, aynı senin gibi. Bunu kavrayamam.
En voyant ce gars sortir de là, pas un môme, ou une femme, mais un gros plein de soupe, un bon à rien d'enfoiré de première tel que vous... ça me frappe.
Ve neden ben sana bu kadar değer verirken, değersiz olduğunu düşünüyorsun?
Et pourquoi n'en seriez-vous pas digne, quand je vous estime ainsi?
Değersiz kıçını kaldırıp bir ara eve gelir diye düşündüm.
J'ai pensé qu'il ramènerais bien ses fesses à la maison un jour ou l'autre.
Siz değersiz değilsiniz! Huh?
Je viens faire cesser ces combats.
"İnsanların değersiz ayıpları arasında bir vaha"
Un oasis dans la vile obscénité de la condition humaine.
Rebecca, ben annen için değersiz bir erkek arkadaştım.
Rebecca, j'étais vraiment un compagnon minable pour ta mère.
Başka bir tarafın olduğundan emin değilim seni değersiz süprüntü.
Je pense pas que tu puisses être pire. Sale bande de parasites.
Ne kadar değersiz bir kadın böyle bir şey yapabilir?
Quel genre de femme de peu ferait une chose pareille.
Beni de yeni, değersiz biriyle değiştirirsin, aynı anneme yaptığın gibi!
Tu ne peux pas me remplacer par une fille plus trash, comme avec maman!
Değersiz demon için etrafta dört dönüyorsun
Vous faites circuler votre insignifiante démo.
Evet, değersiz bir oyuncak olmaya mahkum değilim.
Je ne suis pas un jouet.
Senin Brooke'un servetinin peşinde koşan bir sülük olduğuna onu inandırdığım an... beş parasız ve değersiz kalacaksın.
Quand j'aurai convaincu Brooke que tu n'es qu'une sangsue qui cherche à profiter de son argent, tu n'auras plus un sou.
Nasıl içten içe öldüğünü kendini değersiz hissettiğini.
Je sais que tu es mort à l'intérieur. Que tu te sens inutile.
Bu değersiz pisliği temizledim ve yanına ölümüyle ilgili bir not bıraktım hem de kafiyeli olarak!
J'en enlevais les pourritures de merde qui y traînaient et laissais en souvenir une nécrologie... qui rimait.
Ve bu kişi, sizin tabirinizle bu değersiz ırz düşmanı veya katil gerçekten pişmansa ve günahlarından arınmak istiyorsa ona sığınmalı.
Mais si cette personne, ce misérable violeur ou criminel que vous venez de me décrire, fait une repentance sincère et demande l'absolution, elle devra lui être accordée.
Hayır, hayır, elbette hayır, ama, bu göz atmayacağımız kadar değersiz olduğu anlamına gelmez.
Bien sûr que non, mais on ne va pas l'ignorer pour autant.
Siz değersiz İtalyanlar.
Les Italiens sont des vauriens.
Seni değersiz edepsiz sürtük.
T'es vraiment une belle salope.
Artık bizleri koruyan Seçkin Robotların olmadığını, robotların değersiz olduklarını öğrendim. Hayatımı sonlandırmaya karar verdim.
Maintenant que je sais que les robots ne valent rien et qu'il n'y a pas de Ligue des robots pour nous protéger des humains, j'ai décidé de m'enlever la vie.
O günlerde, kara madde sadece değersiz etkisiz bir şeydi ve daha dayanıklı klavsen cilası üretmek için onları parçacık hızlandırıcıda parçalıyordum.
Á l'époque, la matière noire n'était qu'une curiosité inerte sans intérêt, et j'en concassais dans un accélérateur de particules, en essayant en vain de créer une cire de clavecin durable.
Tüm kara madde değersiz olacak.
Toute ma matière noire ne vaudrait plus rien.
Değersiz oldu.
Elle ne vaut plus rien.
Bütün kalbimle her şeyimle siz Kralımdan bu aciz ve değersiz hizmetkarınızı hiç hak etmediği halde affetmeniz için yalvarıyorum.
De tout mon cœur. De toute mon âme. De chaque once de mon être.
Prenses Euphemia'nın değersiz olması...
Si vous capitulez, je... Tu veux détruire le rêve d'un Japon indépendant?
Tamamiyle değersiz...
Imposer ton égoïsme à tous, plutôt.