Dimanche translate French
6,247 parallel translation
Yani cumartesi gecesi ya da pazar sabahı.
Donc samedi soir ou dimanche matin.
İkiniz cumartesi gecesi neler yaptınız, oradan başlayalım.
Donc, nous allons commencer avec... ce que vous deux avez fait dans la nuit de samedi à dimanche.
Pis 50. Tembel Pazar Sabahı nasıl?
Et ne rien faire le dimanche matin, vous en dîtes quoi?
Nasıl yaptığınız umurumda değil ama pazar günü biz ayrılıncaya kadar o ata bakılacak.
Je me fiche de comment vous y arrivez mais on prendra soin de ce cheval jusqu'à ce qu'on parte dimanche.
Pazar gününe kadar gelmeyecektin?
Tu ne devais pas rentrer ici avant dimanche.
Sıklıkla nasıl harika bir kadın her pazar günü şikâyet etmeden kayınlarıyla yemek yer diye kendime sorarım.
J'ai toujours été surpris de voir une femme aussi fantastique assise chaque dimanche avec sa belle famille sans broncher.
Stuckey'de, "Tag'le Her Pazar" ı artık yapamayacağım.
Je ne peux plus faire de "Dimanche avec Tag" à Stuckey's
Olabilir. Ama Saddam'ın adamları tarafından ele geçirilen ben değildim he?
Possible, mais je ne suis pas celui qui s'est fait capturer par les guerriers du dimanche de Saddam.
Pazar günü yürüyüşe çıkalım.
Allons nous promener dimanche.
Pazar günü Susannah ile yürüyüş yapmak için izninizi istiyorum. Eğer rızası olursa.
Avec votre permission je voulais demander à Susannah de sortir dimanche si elle le souhaite.
Pazarınızı bizi dinleyerek heba etmeyin.
Donc, ne gâchez pas tout votre dimanche à nous écouter.
Bu Olağan Devrede'ki en kötü on yedinci pazar günü.
C'est le pire 17e Dimanche du Temps ordinaire de ma vie.
Bart'ın kilise kıyafeti...
Tenue du dimanche de Bart...
Cuma günü ben gitmeden önce hayatından çıkmanı istiyorum.
Je te veux hors de sa vie avant que je ne parte dimanche.
Ben, onun için bir tespih kadar teklif son Pazar kitle.
J'ai offert un rosaire pour lui, à la dernière messe du dimanche.
Bir ay dolusu pazar gününden daha iyi gözüküyorsun. Şu haline bak.
Tu es mieux qu'un mois rempli de dimanche.
- Beniyse Pazar günü tekrar çağırdılar.
- Ils veulent que je revienne dimanche.
Annem geçen hafta sonu bir kamyonla gitti ben de pazar günü arabayla gideceğim.
Et j'y vais dimanche avec la voiture.
Pazar akşamları dizilerimiz için beraber olabilir miyiz?
On peux quand même avoir le dimanche soir ensemble? on pourra regarder nos émissions?
Sekiz yıl önce, Eylülün 25i Pazardı, Pazar, pazar.
Il y a 8 ans, le 25 septembre, c'était un dimanche.
Cumartesi geceleri hiç dışarı çıkmadık çünkü Pazar günleri erken kalkmak zorundaydık. Organik şeyler almak için.
On ne sortait jamais le samedi soir parce qu'on se levait toujours tôt le dimanche matin pour aller chercher des produits bio.
Yani bu pazar önemli bir golf maçınız varsa cumartesi istediğiniz kadar seks yapabilirsiniz.
Donc, si vous avez une importante partie de golf ce dimanche, S'il vous plaît, faites l'amour autant que vous le voulez samedi soir.
Pazar günü n'apıyoruz biliyor musun?
Tu sais ce qu'on a fait dimanche?
- İnanmıyorum! Pazara kadar gelmeyecektin.
- Tu devais rentrer que dimanche!
Pazar günü brunç yapalım, şampanya getir sen de.
- Eh, tu devrais venir à la maison dimanche pour un brunch, ramène du champagne.
Niye gazetedeki reklamları okuyup televizyon almayı düşünmüyorsun?
Pourquoi tu lirais pas les pub dans le journal du dimanche et penserais pas à acheter une télé?
Pazar günleri krep yiyen bir aile olmamızı istiyordu.
Elle voulait qu'on soit le genre de famille qui mange des crêpes le dimanche.
Pazar günü balığa gideceğim.
Je vais pêcher dimanche.
Her pazar bütün kasaba sizi dinliyor.
Toute la ville vous écoute chaque dimanche.
Bu pazar, "Komşuyu Sev" konuşması yapsanız?
Pourquoi ne pas prêcher "aimer vos voisins" ce dimanche?
Pazar günü görüşürüz, dostum.
A dimanche, compadre.
Pazar günü turnuva var.
Le dimanche c'est juste du paintball.
Soygun süsü verin ve pazar sabahına kadar işi halledin.
Ça doit ressembler à un cambriolage et être terminé dimanche matin.
Pazarları kiliseye gidiyorlar.
Ils vont à l'église le dimanche.
Pazara ne dersin? "
"Dimanche?"
... geçen pazar civar kasabaların ikisine daldı ve orada 9'u çocuk olmak üzere 16 kişiyi vurdu ya da bıçakladı.
... dimanche dernier a pénétré deux villages proches pour y abattre 16 personnes à l'arme blanche. dont 9 enfants.
Pazar'a görüşürüz.
Rendez-vous le dimanche.
Pazar olmaz mı?
Et le dimanche?
Pazar olmaz.
Dimanche, non.
Pazar günü çalışmıyorum.
Je travaille pas le dimanche.
Hep beraber kalıyoruz. Arkadaşlarımla. Otelde.
On reste tous ensemble, avec mes amis, à l'hôtel, le dimanche.
Hadi ama, bugün Pazar...
Allez, c'est dimanche aujourd'hui...
Pazar günü James'le Tom'un evlilik yıl dönümleri olduğunu biliyor muydunuz?
Au fait, vous saviez que dimanche, c'est l'anniversaire de Tom et James?
Kuaför pazar günü saat 2'de burada olacak.
Donc, le coiffeur viendra à 14h dimanche.
Cuma'dan Pazar'a kadar evden çıkmamış.
Mais il n'a pas quitté sa maison du vendredi au dimanche.
Pazardan beri nehir 30 cm yükseldi.
La rivière est montée de 30 cm depuis dimanche.
Bay Bohannon, İrlandalılar adına konuşuyorum. Saygısızlık etmek istemem ama yarın günlerden Pazar, Tanrıya ait bir gündür, çalışma günü değildir.
M. Bohannon, au nom des Irlandais, avec tout le respect qu'on vous doit, demain c'est dimanche.
Alışkanlık haline getirmediğimiz müddetçe...
Et bien, je suppose que ce n'est pas un péché de travailler le dimanche.
Yarın Pazar.
Demain c'est dimanche.
Bugün pazar.
Hé, on est dimanche.
Beleş Pazar brunchlarımız var.
On a le brunch du dimanche.