Dobra translate French
163 parallel translation
Dobra biriyimdir, iyi bir konuşmacı da sayılmam, ama kabul etmenizi rica ediyorum.
Je suis un homme simple et pas un faiseur de discours, mais je vous supplie d'accepter.
- Dobra dobra konuşmaya çalışıyorum.
- J'essaie d'être franche.
Biz dobra dobra konuşacağız.
Nous appellerons un chat un chat.
Cesur, namuslu, açıksözlü, dobra, evli bir bayana göre değil.
Pas pour une femme mariée respectée, consacrée et accréditée.
Basitsin. Dobra ve dürüstsün. Bazı ilkel tarafların var.
Vous êtes simple, honnête, avec des tendances un peu primaires.
Kurtarmasa keşke demek dobra dobra konuşmak olurdu.
Espérons. S'il meurt, ce ne sera pas chic de sa part.
Böyle dobra nasıl konuşabiliyorsun?
Comment oses-tu parler aussi crûment?
Daha dobra olman gerekiyor.
Vous devez être plus franc.
Burada kral sen olsan bile arzu edersem en az senin kadar dobra bir cevap verebilirim.
Bien que tu sois le roi... Je pourrais te répondre avec égale franchise si je le voulais.
Dobra dobra konuştu, gerçekleri yüzüme vurdu.
Elle a dit la vérité, Gwen.
Bu fazla dobra dobra oldu, değil mi?
C'est passablement brutal, non?
Tanıdığım tüm dobra kızlar arasında en dobrası sensin.
De toutes les filles directes que je connaisse, tu mérites la palme!
Dobra belki ama arsız değil Yaşı için çok olgun buldum ben
Il est spontané, mais pas mal é levé. Je le trouve très mûr pour son âge.
Bahsini duyduğum bir bayrak yapımcısını ziyarete gittim. Çok açık sözlü, dobra bir adamdı. Tatlı, sağlıklı görünüşlü birisiydi.
Je suis allé voir un artisan, un type qui m'avait l'air très ouvert, très gentil... d'apparence très saine...
Sana karşı dobra dobra olacağım, Cuddles. Evliliğim sallantıda galiba.
Très franchement, je pense que mon mariage est à l'eau.
- Dobra bir cevap mı, nazik bir cevap mı?
- Honnête ou diplomatique?
Sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sanırım en doğrusu dobra dobra söylemek.
Je ne vais pas y aller par 4 chemins.
Ama dobra tarzınızı beğeniyorum.
Vous êtes franc et j'aime ça.
Kabalaşmayacağız, sadece dobra olacağız.
On ne va pas se défiler. On sera féroces.
Ama ona gerçekten dobra dobra konuşmayı istediğinizi söyleyin ve ne olacak görün.
Mais dites-lui que vous aimeriez vraiment avoir une discussion franche, pour voir le résultat.
Dobra olun ve konuşun.
Soyez franche et discutez.
Dobra dobra ve doğru ol.
Soyez directe et franche.
Herşeyi çekinmeden dobra dobra söyleyebileceğimi düşünmüştüm... ama hayır.
Je croyais pouvoir dire les choses... mais non.
Yalancılar bu kadar dobra olmaz.
Les menteurs sont rarement aussi brusque ou aussi ridicule.
Dobra konuşan, iyi kalpli ve vefalı dostlarımız? Sıradan kaygılar, sıradan fikir ve duygular.
Nos bons et fidèles amis, parlons carrément... ils sont petits en actes et en pensées.
Ancak, dobra olmak zorundayım, hayırı cevap olarak kabul edemem.
Mais je dois être franc, je ne peux pas accepter votre refus.
Böyle dobra dobra konuşmamalısın.
Tu n'as pas besoin de le dire si brusquement.
Hemen yanına gidip dobra dobra öyle önümden geçerek nereye gittiğini soracağım.
Je vais aller la voir et lui demander de but en blanc pour qui elle se prend à m'ignorer de cette façon.
Sahip olduğun her düşünceyi dobra dobra söylemen ve neredeyse her zaman ifade ettiğin her şeyin tamamen dürüstlük ve iyilik hakkında olması.
Le seul à savoir que chacune de vos pensées et paroles sont sincères. Et comment tout ce que vous faites respire l'honnêteté et la bonté.
Ben dobra biriyim, aklımdakini ortaya dökerim.
Restez près de moi.
Böylesine dobra dobra söylemeniz beni şaşırttı.
Je suis surpris de votre franchise.
Ayrıca dobra birini arıyorum.
Il faut quelqu'un prêt à défendre ses idées.
Duyduğum kadarıyla pek bir dobra, pek bir keyiflisiniz.
On dirait que vous n'avez rien perdu de votre mordant.
Bak dobra konuştuğum için beni bağışla,...
Ecoutez... Pardonnez-moi d'être aussi franc,
Cadı Adası belgeselini, daha dobra olarak tasarlamıştım ama orada bulduklarım beni şaşırttı.
Je pensais faire un documentaire plus conventionnel sur Witch Island. Mais j'ai été surpris de trouver sur l'île une histoire d'amour, pure et simple.
Ama dobra tavrımı sevdiğini biliyorum.
Mais maintenant, je sais que ce qu'elle aime c'est ma franchise.
Seni kırmadan bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ki bunu yapmak istemem ama sanırım senin kitabın hakkındaki fikirlerimi dobra dobra söylemeliyim.
écoute, je sais pas comment faire... sans avoir l'air trop blessante... c'est vraiment pas mon genre... mais... je me dois de te dire sans ambages ce que je pense de ton nouveau livre
Wow. Sana kıyasla ben dobra dobra konuşuyormuşum.
A côté des tiens, mes raisonnements se tiennent hyper bien.
Papaz McCallister, Reverend Beckwith, ve Haham Stutz topluluk içinde önemli nüfuza sahip dobra dobra konuşan dini liderler.
Père McAllister, révérend Beckwith et rabbin Stutz sont des chefs religieux engagés.
Ne zaman dobra olmadı ki?
Alors sur quel point a-t-il menti?
Madem ikimiz de dobra dobra konuşuyoruz, Lorelai ile aranda ne var?
Puisque c'est l'heure de vérité, où tu en es avec Lorelai?
Tamam. Dobra dobra söyleyeceğim ve bu sıkıntıyı aşacağız.
Bien, je vais me lancer et nous partirons de là.
Dobra insanları severim.
J'aime l'audace.
Dobra borda söylemek gerekirse kafan başka yerdeyse cidden ayvayı yedik demektir.
Quand ta tête est ailleurs... on patauge un max.
Yapmacık gülümsemesi ve dobra konuşmasıyla, gerçeklerden kaçmak isteyen ulusun gözdesi haline geldi.
Son sourire tordu et ses petites phrases rencontrèrent l'engouement d'une nation en quête d'évasion.
Daha dobra konuşabilirim.
D'une façon plus directe.
Alnım açık. Başım dik. Dobra dobra konuşuyorum.
Il bombe le torse, il est fier.
Dobra dobra konuşmamı bağışla... ama Karen'e ne yaptın, çok b.ktan gözüküyordu.
Excusez ma franchise, mais ce que vous avez fait à Karen était horrible.
Her zaman dobra olmuşumdur, değil mi?
J'ai toujours été franche. Non?
Delikanlı ol, ve ona söyle, dobra dobra, oldu mu?
Soit un homme et dis-lui, clairement, d'accord?
Bence sen açık sözlü, dobra konuşan, dürüst bir insansın.
Tu es directe. Tu es franche.