Doldu translate French
3,158 parallel translation
- vakit doldu.
- Le temps est venu.
Artık gidiyorum, vakit doldu.
Faut que j'y aille, c'est fini.
Oğlum, İstiridye Bar bir aylığına tamamen doldu.
Le Clam Bar, mon vieux. Complet pour le mois à venir.
Zaman doldu dedim.
J'ai dit : terminé.
Sen, mirastan yoksun bırakılmış serseri senin itibarının süresi doldu. Bizim çatımız altında yaşayacak biri hakkında bilgi toplamadık mı sanıyorsun?
On peut dire que la tienne, vient d'expirer tu pensais que je n'allais pas me renseigner sur quelqu'un vivant sous mon toit?
- Süreniz doldu efendim.
- C'est terminé, monsieur.
- Vakit doldu.
- C'est l'heure.
Süremiz doldu.
On n'a plus le temps.
Bir saniye. Çok etkileyici. Burada gözlerim doldu ama...
Tout ça est très émouvant, j'en ai des bouffées, mais...
Zamanınız doldu.
Votre temps est écoulé.
5 dakika hemen doldu, ha?
Déjà 5 minutes?
Sırf ruhsatımın süresi bir gün doldu diye.
Juste parce que mon inscription est expirée d'une journée.
Bomba patladığında bir parlama vardı ve sonra etraf dumanla doldu.
Quand la bombe a explosé, il y a eu un flash, et puis beaucoup de fumée.
- Tamamen doldu.
- C'est déjà plein.
Hayır, senin süren doldu.
Non. C'est l'heure.
Kool-Aid'im bitince, Daha çok Kool-Aid yaptım ve onu da içtim ve Kool-Aid doldu içim.
Et quand il n'y en avait plus, j'en ai refait et je l'ai bu, et je me suis remplie de Kool-Aid.
Zaman doldu, dostum.
- Ton temps est passé, mon vieux.
Üç dakika doldu bile.
Déjà trois minutes.
Zamanın doldu Ve şartlı tahliyen başladı.
Tu as fait ton temps. Ta probation commence.
Bu sana yakışır. Emekliliğin doldu.
Elle est comme toi, bientôt à la retraite.
Süre doldu!
Le temps est écoulé!
Etraf doldu, Londralılar sokak köşelerinde durup birbirlerine şunu soruyorlar...
Et partout autour, des groupes de londoniens se tiennent aux carrefours, se demandant,
- Zaman doldu. Gidiyoruz. - Hayır, durun bir dakika!
- Terminé, on y va.
Buna rağmen cesur ol, onun vakti doldu...
" Mais son heure est venue.
Yirmi yılı aşkın bir süredir bu işle meşgulüm matematiksel olarak artık vâdem doldu.
Vous savez que j'e suis dans ce business depuis plus de 20 ans maintenant, Statistiquement, mon temps est écoulé.
"Matematiksel olarak vadem doldu."
"Statistiquement, mon temps est écoulé",
Evim, hediye paketleriyle doldu taştı.
Ma maison est remplie de sacs de ce genre.
- Zaman doldu millet.
- Temps écoulé, les gars.
Gözlerim doldu.
Ça me met les larmes aux yeux.
Elim spermle doldu.
- J'ai les mains poisseuses.
Zaman doldu Mitch.
Le temps imparti est fini, Mitch.
Ray McDeere gözlerin mi doldu senin?
Ray McDeere, ce sont des larmes qu'il y a dans tes yeux?
Matthew'un kalbi Bay White canlanırken neşeyle doldu,
Le cœur de Matthew se rempli de joie alors qu'il regardait Mr. White venir à la vie.
Odalar doldu mu?
Remplir les chambres?
Bayım, vakit doldu.
Monsieur, c'est l'heure.
Açık konuşayım. Onun zamanı doldu artık.
Laissez moi être clair, son temps est révolu.
Süre doldu.
C'est fini.
Şirkete verdiğim mühlet bugün öğle saatlerinde doldu. Bir grup insanın PetroFex şirketiyle gizli olarak insansız hava uçakları yakıtı konusunda gizlice çalıştıklarını öğrendim. ... Tamin al-Gamdi'nin öldürülmesinde kullanılan.
Alors que l'ultimatum expirait à midi aujourd'hui j'ai appris qu'une équipe de la compagnie PetroFex avait travaillé en secret au développement d'un carburant spécial pour les drones comme celui qui est responsable du raid sur Tamin Al-Gamdi.
Bay Singer, zamanınız doldu.
Mr singer... ton heure est arrivée.
- Zamanın doldu.
Ton temps est révolu.
Torbam doldu, Veronica.
Mon sac est presque plein, Veronica.
Yok, idrar torbam doldu diyorum.
Non. Mon sac à pipi.
Zaman doldu...
C'est le moment de... oh oh.
Süre doldu, Liv.
C'est terminé, Liv.
Daha sonra içim suçluluk duygusuyla doldu ve kendimi çok kötü hissediyorum.
Au moment même, j'ai culpabilisé, et depuis, je me sens mal.
Süre doldu!
- C'est fini!
Süre doldu! Kızlar kazandı!
- Les filles gagnent!
Zaman doldu.
Terminé.
- Üç dakika doldu.
Trois minutes.
xoxo44 : Zaman doldu.
Il est temps de me rendre ce qui m'appartient.
Ben, burası neredeyse tavana kadar doldu.
Ben, j'ai de l'eau jusqu'au cou.