Doo translate French
882 parallel translation
Bir şeyler yap, Doo-doo.
C'est tout de même assez inattendu, n'est-ce pas?
- Cock-a-doodle-doo!
- Cocorico!
Cock-a-doodle-doo!
Cocorico!
Ve "du du da du" diye blues söylemeye başlayacak. Αnlιyοr musun?
Et il dira : "Doo doo da doo", et se mettra à chanter du blues.
Adamlarım bana Ogami Itto'nun Sanyo-Doo Yolu üzerinden başkente doğru gittiği haberini ulaştırdı.
J'ai entendu dire qu'Itto Ogami est en route pour Edo.
Tüm gece koşulacak... Tüm gün koşulacak... Kısa kuyruklu ata oynayacağım... "
Une piste de huit kilomètres, Doo Dah Dah Day lls vont courir toute la nuit et toute la journée... je vais faire un petit pari...
Gerçek paradan bahsediyorum, Doo. Gördüğün gibi, iş iyi.
Je parle de sommes sérieuses, Doo.
Greasy Creek'te başka bir iş ayarlamaya çalışmak için koşuşturuyorum, Doo.
Je compte aller faire une autre descente à Greasy Creek.
Doo, dağlarda doğsaydın, üç seçeneğin olurdu kömür madeni, kaçak içki ya da tamamen hayatına devam etmek.
Doo, quand tu es né dans la montagne, tu as le choix entre la mine, la gnôle de contrebande et te faire la malle.
- Doo.
- Salut, Doo.
- Tanrım, Doo.
La vache, Doo.
Loretta, giysilerinin üzerine gecelik giymen gerekmiyordu. Donuyorum, Doo.
Tu as passé la chemise de nuit sur tes vêtements.
İlk sefer için biraz çetin geçebilir, Loretty, hepsi bu.
- Doo, non! - Ça fait un peu mal la première fois.
- Yapma, Doo. Hayır!
Allons, poussin.
- Sakinleş, Loretty. Hayır, Doo!
Chut, Loretty.
İçinde resim var.
La vache, Doo, il y a des photos.
Sorunun ne olduğunu bana söylemen için kitaba ihtiyacım yok, Doo.
Je n'ai pas besoin de livre, je sais ce qui ne va pas.
Doo, gidiyor musun?
Doo, tu t'en vas?
Doo, beni dışarı attı, anne. Teşekkürler Tanrım.
Doo m'a fichue à la porte.
Benim dışımda Doo ayrıldı.
A part que Doo et moi, on s'est séparés.
Doo ve aranızdaki şeyler oldukça hızlı gelişiyor, değil mi?
Les choses vont plutôt vite entre toi et Doo.
Doo'dan gelmiş, baba!
C'est une lettre de Doo.
Doo, bir de lanet olası lavabo tıkandı.
Et Doo, ce fichu évier est bouché.
Doo, çoğu çift, yıldönümünü birlikte geçirir.
En général, les couples célèbrent leur anniversaire ensemble.
Doo, bazen birkaç tahtanın eksik olduğunu düşünüyorum. Bu şeyi çalamam.
Je me demande parfois s'il te manque un boulon.
Ayağa kaldırıp da bana şarkı söylettirme, Doo. Hastayım, lütfen.
Ne me fais pas chanter sur scène.
Sabah onlar için seçmelere girmen gerekecek. Şarkıcı değilim, Doo.
- Tu peux auditionner demain.
Doo, seni gururlandırdığıma sevindim, tatlım. Ama insanların önünde şarkı söyleyemem.
J'en suis contente, chéri, mais je ne peux pas chanter en public.
Küçük hanımdan başka bir şarkı dinlemek ister misiniz? Doo, beni beğendiler!
Vous en voulez une autre?
Ufaklık Doo, müzik işinden bu kadar çok anladığını bilmiyordum. Anlamıyorum.
Tu en sais des choses, sur le milieu de la musique.
Ne yapıyorsun?
Doo, qu'est-ce que tu fais?
- Bu örtüyü mü kastediyorsun? - Evet. Bekle bir dakika, Doo!
Tu veux dire le couvre-lit?
Burada bırakarak, doğru olanı yaptın Doo.
Vous avez bien fait de partir.
- Şarkıcı olmak istiyorum, Doo!
- Je veux être chanteuse, Doo!
Kahretsin, Doo, bekle az! Burada insanlar görebilir.
Nom d'un chien, Doo!
Neden bizi sevmediklerini söyledin? Doo bu kaydı bize almak için çok sıkı çalıştı!
Vous avez dit qu'ils n'avaient pas aimé!
Dostum, çıkar onu buradan.
Doo a travaillé dur. Sortez-la d'ici.
Doo ve benim eskiden Kentucky'de yaşadığımız yer.
- A Butcher Hollow, c'est de là où on vient, dans le Kentucky.
Neyse, şarkıyı yazdım ve Doo da dinledi ve şimdiye kadar dinlediği en sevimli şarkı olduğunu söyledi.
Enfin bon, j'ai écrit la chanson et Doo a dit : " C'est la plus belle chanson que j'ai entendue,
Doo, çocuklara biraz lolipop falan gönderebilir miyiz?
On peut envoyer des sucettes aux enfants?
Doo da, kocam olur ve azgın olmak zorunda kalacak. Ne?
Doo, mon mari, il devient tout sexy.
Bayım, Loretta'yı tanısaydınız, bunun rol olmadığını anlardınız. Sağ ol, Doo.
Monsieur, ce n'est pas un numéro.
Camptown'un yarış pisti 5 mil gider...
Doo Dah, Doo Dah
Buraya gel, Doo.
Approche, Doo.
- Ne diyordun, Doo?
- Qu'est-ce que tu disais, Doo?
Doo, hayır!
Non!
Tanrım, Doo!
"Sexe pour les jeunes mariés"
Bu kitabı okuyamam, Doo.
Je ne peux pas lire ça.
Doo, alyansı ne zaman alacaksın?
Quand est-ce que tu vas m'offrir l'alliance?
- Doo! Jack Benny!
Merde!
Doo, ne demek bu?
Qu'est-ce que ça veut dire?