Dope translate French
850 parallel translation
Uyuşturucu, vodka ve kızlar!
De la dope, de la vodka et des filles!
Sizin Mexico City'de, uyuşturucu davasında olmanız gerekmiyor mu?
Ce procès sur la dope, c'est pour bientôt?
Buna hazır olduklarını sanıyor musun?
Vous pensez qu'ils sont prêts pour cette dope?
Onun üzeri de kokuyormuş.
On a senti la dope sur elle.
Belki de ilaç falan alıyordur.
Tu crois qu'il se dope, en plus du saké?
Şehirdeki dişi köpekleri kurtarmak için onu kestim.
Ça dope, et ça remet le monde d'aplomb.
Dope Sokağı'na yöneldi.
Il est descendu dans un bouge.
Kimse bu kadar esrarı otel odasında saklamaz.
Personne ne cache autant de dope dans une chambre d'hôtel.
Birileri odama esrar saklamış.
On a planqué de la dope dans ma chambre.
Ben kadın ve uyuşturucu satıyorum.
Je vends du jeu, des nanas, de la dope.
Geçen hafta bir uyuşturucu satıcısı bu adamlara kişi başı 40,000 $ verdi.
La semaine dernière, un dealer de dope... a envoyé ses mecs faire leur tournée. 40,000 chacun.
İğneleri hemen getirebilir misin?
Tu peux me ramener la dope tout de suite?
Seni hayatta tutan tek şey, uyuşturucuya olan bağımlılığındır.
La seule chose motivante c'est ta dépendance à la dope.
Bu hurdaya nasıl kız atacağız lan!
On va chercher la dope dans cette merde?
Yaptığım tek şey ; şehri yönetmek, yargıçları ve başkanları seçmek, polisleri kullanmak ve zengin hatunlara met ve uyuşturucu satmak.
Je ne fais que diriger des villes, élire des juges des maires, corrompre la police faire du trafic de dope, refroidir des vieilles dames à perles
Eğer üzerinde bulundurmakla suçlanırsan kefaletle bile cezalandırılabilirsin.
Une caution suffit si on t'accuse de détention de dope.
Köpeğim esrarımı yedi, ahbap.
Mon chien a bouffé ma dope.
Hayatımda bu kadar bulutlanmadım daha önce.
J'ai jamais fumé de dope comme ca de toute ma vie.
Pek çok uyuşturucu içtim, ama bu bok ağır.
J'ai fumé beaucoup de dope, mais ca, c'est violent.
Ben böyle bok hiç içmedim.
J'ai jamais fumé de dope comme ca.
Bu uyuşturucudan kurtulmam lazım.
Je dois me débarrasser de cette dope.
Gidip biraz beyaz almalıyım.
Faut qu'on achéte de la dope.
- Mal nasıl?
- Alors, cette dope?
Uyuşturucuyu yutma.
N'avale pas la dope.
Bu bok iyi bok değil, ahbap.
Cette merde, c'est pas de la dope.
Uyuşturucu, ot, toz, beyaz, eroin, derman, hap, ne varsa...
Dope, drogue, herbe, coke, héro, hasch, schnouff, stimulants, calmants, excitants... Tout ce que vous voulez... on le veut.
Yüklü bok olsalar gerek.
La dope doit être corsée.
- Bahse varım pek çok polis toz kullanıyor.
Je parie que plein de flics fument de la dope.
Evde hiç uyuşturucu yok.
On n'a pas de dope.
Uyuşturucu satmak için.
Pour vendre de la dope.
Sokaklardayken uyuşturucuya takılmış başına bir sürü iş gelmiş.
Il zone, il se branche sur la dope, sur des tas de trucs.
O herif mal almak için biraz temiz gibiydi.
Ce type semblait sérieux, pour un acheteur de dope.
- Malın gelmesini bekliyorum
- J'attends ma dope.
Çünkü apartmanınızda öldürülen kişi arkadaşıınız Mike'dan mal alıyordu.
Le type qu'on a retrouvé mort dans votre appart achetait sa dope à votre copain Mike. Alors?
Ne aldınız? Uyuşturucu? Para?
Qu'avez-vous pris, la dope, le fric?
Dedikleri doğruysa, parayı ödeyip malı getirirsiniz. Bunu yapın, 5.000 kağıt vereyim.
S'ils disent vrai, vous les payez, vous rapportez la dope. 5000 $ pour vous.
Amsterdam'a kaçak şey sokmazsın sen, ahbap!
On ne fait pas passer de dope à Amsterdam!
- Bir uyuşturucu kafesi adresi var bende.
- J'ai l'adresse d'un café à dope. - Formidable.
Uçak yorgunluğu anca daha çok toz çekmekle dağılır.
Il faut fumer plein de dope pour compenser le décalage horaire.
Uyuşturucuyla ilgisi yok.
Ca n'a rien à voir avec la dope.
Haftaya konu hapiste nasıl uyuşturucu alınır olacak, ya da hapse... nasıl düşülmez konusu. Siz de katılın.
La semaine prochaine, nous parlerons de comment trouver de la dope en prison ou comment ne pas... aller en prison.
Uyuşturucu konulu bir skeç.
Un sketch sur la dope.
Dünyadaki uyuşturucu kurbanlarına para toplamak için 36 saat boyunca buradayız.
Pendant 36 heures, nous trouverons de l'argent pour les victimes de la dope.
Bütün dünyada uyuşturucu açlığına yol açıyorlar.
Ils causent une famine de la dope dans le monde entier.
Benden biraz derman almak ister misin? Özel fiyat.
Tu veux m'acheter de la dope, A un tarif spécial.
Şu atom enerjisi ile güçlendirilen radar.
Comme le développement d'un radar dopé à l'énergie atomique.
6. koşuda Arcan'a sakinleştirici verilecek.
Dans la sixième, Arkan part dopé. Oh! ...
Bu lanet olası at doping almış.
Ce fichu canasson a été dopé.
Boya çekip motoru güçlendirdiğimde görürsün. Zehir gibi olacak.
Repeinte et moteur dopé, elle galopera.
Esrar için sağol.
Merci pour la dope.
Derman!
Dope!