Duran translate French
3,888 parallel translation
Yolumda duran tek şey sendin.
Tu étais la seule chose sur mon chemin.
En metanetli duran benim.
Je suis le pilier, dans tout ça.
Şemsiyelikte duran şeker kamışı :
Le bâtonnet sous la cage à lapin :
Burunları bile kanamadan kurtarılan rehinelerin başında duran dört kişi operasyon sonucunda öldürüldü.
L'opération, un modèle de précision, avec aucune victime parmi les otages et leur 4 ravisseurs morts
Bu da 1998'de yazdığım Duran Duran film senaryosu.
Duran Duran, scénario du film 1998, je l'ai écrit.
Simon Le Bon'ın hayat hikayesine nasıl bağlanıyor ki bu?
Quoi d'autre dans ta biographie de Simon Le Bon. ( Chanteur Duran Duran )
"Duran Duran oyunu, yazan ve yöneten Kevin Twine."
"Duran Duran, joué, écrit et dirigé par Kevin Twine"
- Ben de Duran Duran'ı oynayacağım.
- Et moi Duran Duran.
- Duran Duran'ı oynayacağım.
Je jouerai Duran Duran.
Duran Duran grubun adı, Simon Le Bon mu demek istiyorsun?
Duran Duran c'est le groupe tu veux dire Simon Le Bon?
Evet.
Oui : DURAN DURAN.
Duran Duran oyunu, pek yakında!
La Pièce de théâtre, prochainement.
Deon, selam, Cumartesi günü bir müsamere düzenliyoruz ben de oyuncu tayininden sorumluyum, Duran Duran'da oynamak ister misin? Derek?
Hey, on va faire un show samedi soir et je suis en charge du casting, tu veux jouer dans Duran Duran?
Duran Duran için peruk ve kostümlerimiz falan var.
Il nous faut des perruques et des vêtements,
Ben de Duran Duran'ım.
John Taylor. Je suis Duran Duran.
Duran Duran değilsin, Simon Le Bon'sın.
Tu n'es pas Duran Duran, tu es Simon Le Bon.
Sonra hep beraber 90'ların sonunda yazdığım bir oyun olan Duran Duran'ı sahneleyeceğiz.
Et on fera un autre truc sur Duran Duran. que j'ai écris fin 90, une petite pièce.
Duran Duran'a başlıyoruz.
C'est Duran Duran maintenant.
Bozuk yemek yedikten sonra osurup duran bir grup ihtiyarla bozuk bir minibüste yolun ortasında kalan benim.
C'est moi sur l'autoroute, au volant d'un bus rempli de vieux qui pètent à cause d'un mauvais curry.
Şimdi huzurlarınızda, Duran Duran.
Merci d'accueillir, Duran Duran.
Şunu gördün mü? Aman tanrım.
Ce sont les Duran Duran...
Ben Duran Duran.
Je suis Duran Duran.
Hayır, Duran Duran grubun adı.
Non c'est pas toi. Duran Duran c'est le nom du groupe.
- Evet. - Duran Duran muhtemelen.
Ça sera Duran Duran, probablement.
Duran Duran'ı izlediniz.
C'était Duran Duran.
Duran Duran'ın komik bir tarafı yok, Derek.
Il n'y a rien de drôle dans Duran Duran, Derek.
Evet, Duran Duran'ı falan hep yaptık.
Oui, on a fait Duran Duran et tout ça.
Ama şu anda önümde duran adama yardım etmek istemiyorum. Saçın berbat olmuş.
Mais, je n'ai plus de raison d'aider la personne qui est en face de moi.
- Tıpkı, sen ve ihtiyacın olan içkinin arasında duran insanlar gibi.
Comme de vous débarrasser des personnes se trouvant entre vous et la boisson dont vous avez besoin.
# Bir yüzüğün üzerinde duran #
♪ Sitting on a ring ♪
- Yumurta özellikle elle yapıştırılmış gibi duran bir leke.
Éclaboussure comme si l'œuf s'est fait écrasé dessus par une main.
Hareketsiz duran vücutlar, istiflerini bozmazlar ve hareket hâlindeki vücutlar hareketlerine devam eder. ... ta ki dış bir etkiye maruz kalana dek.
Les corps au repos restent au repos et les corps en mouvement restent en mouvement, à moins d'être bougés par une force extérieure.
Annesi buraya gelmesini engelleyip duran bir kadın olduğu için mi?
Parce que sa mère est une sorcière qui lui interdit de venir.
Orada duran emniyet müdürünü görüyor musun?
Tu vois le commissaire là-bas?
Olduğumdan daha iyi biri olabileceğimi söyleyip duran sensin ve bu bu benim daha iyi biri olmak için tek şansım.
Tu es celle qui continue de me dire que je peux être meilleur, et ça... C'est ma chance de l'être.
Etrafımda sinekler gibi dönüp duran askerlerle buradan ayrılmadım.
Les officiers tombent comme des mouches autour de moi, et je suis encore là.
Çünkü şu anda gözlerini, karşısında duran kanlı canlı bir kadın ajana dikmiş durumda.
Parce qu'il zieute une véritable, femme agent vivante.
Bana da her yıl Noel vakti tatlı, şişman, yaşlı bir adamın uslu duran küçük çocuklara hediyeler getirdiği söylendi.
Et on m'a dit que tous les ans autour de Noël, un gros bonhomme jovial donnait des caramels aux gentils garçons et filles.
Bu aileyi gururlandıracağım. Sadece sizi de değil. Atamın çatıda duran o tablosunu da gururlandıracağım.
Cette famille sera fière de moi, et pas que celle-ci, le tableau de mon ancêtre dans le grenier aussi.
Şu "İçinizdeki Güç" deyip duran adam.
Le gars "force de l'esprit".
Ben de kuşku duyuyorum. Ama o özel birimdeki her gün, senin canlı yakalanmanda ısrar edip duran Gabe'di.
Je me méfie aussi, mais chaque jour dans ce groupe de travail, c'était Gabe qui insistait sur le fait de te ramener en vie.
Bunun için dua etsen iyi olur, çünkü üzerinde duran insan benim bir arkadaşım.
Vous feriez mieux de priez pour, parce que la personne dessus, c'est une amie à moi.
O bombanın üzerinde duran dedektifin bunu atlatması gerekiyor,
Le lieutenant qui se tient sur cette bombe doit s'en sortir.
Bitmek bilmeyen ve aksine devam filmleri çıkıp duran bir korku filminde gibiydim.
J'étais dans un film d'horreur qui ne finit jamais et continue à engendrer des séquelles.
Bu fotoğrafa ihtiyacımız yok,... sunucuda saklı duran fotoğrafa ihtiyacımız var.
Nous n'avons pas besoin de cette photo, nous avons besoin de la photo identique qui est toujours sur le serveur.
- Bayanlar ve baylar, bu adam karşınızda duran işte bu adam, öz be öz karısı Mary'i öldürdü ve burada yatan zavallı da öyle olduğunu kanıtlamam için ortaya kim bilir ne kadar para döktü!
Cet homme, mesdames et messieurs, cet homme devant vous, il a tué sa femme Mary, et ce triste tas d'os a dépensé, Dieu seul sait combien d'argent pour me diffamer parce que j'essayais de le prouver!
Bu sırada aseton da kadını öldüren silahı eritmeye devam eder. Geride sadece buzdolabında duran süte benzer bir sıvı bırakır.
Pendant ce temps, l'acetone finissait de dissoudre le revolver qu'il avait employé pour la tuer, ne laissant rien d'autre qu'un liquide ressemblant à du lait dans une bouteille placée au frigo.
Etrafta öylece oturup duran, esbileselirinin kırışmasından ödü kopan cinsten.
( soupirs )
Duran Duran'ın zenci bir üyesi yoktu.
- Quoi?
Kafanı kullan biraz.
Il n'y avait pas de noir dans Duran Duran, réfléchis.
Duran Duran grubun adı.
Duran Duran c'est le groupe.