Düstüm translate French
2,638 parallel translation
Ama bana güvenmelisin. Sakin olmanin iyi oldugunu bilecek kadar bu durumlara düstüm. Tamam mi?
Fais-moi confiance, j'ai assez connu cette situation pour savoir qu'il faut garder la tête froide.
Seninleyken yere mi düştüm?
Je suis tombé quand j'étais avec toi?
Kosova'daki savaştan sonra, Ailemden ayrı düştüm ve benim gibi mültecilere yardım eden bir kadına aşık oldum.
Après la guerre au Kosovo, j'ai été séparé de ma famille et suis tombé amoureux d'une femme qui aidait les réfugiés... dont moi.
Düştüm ve Armand'ı, göğsünden iki kere vurdular.
Je suis tombé, et... ils ont tiré deux fois sur Armand dans la poitrine.
Ben de kaçmaya başladım. Ama elim gül ağacına sıkışınca düştüm.
Je voulais partir aussi, mais j'ai trébuché dans un rosier.
Çok kötü düştüm.
J'ai eu mal.
Sinirli bir rakun yoluma gitmeme izin vermedi ve ufak bir çalılığa düştüm.
Un raton laveur en furie m'a barré la route. Et puis je suis tombée dans un fossé.
Yine düştüm bir ağacın dibine.
Encore un arbre.
Buraya gelene kadar 10 defa düştüm.
Je suis tombé dix fois en venant ici.
İşin içine düştüm. Beni gösteriden uzaklaştırdığın için sinirlenmiştim sonra kendimi lanetliler kasabasında buldum.
J'y suis jusqu'au cou, je t'en voulais de m'avoir éloignée du scoop, et je nous ai fait emprisonner dans le village des damnés.
Ertesi gün yine peşine düştüm.
Je l'ai donc suivi le lendemain.
O elim kazada ölmedim ama zehirli göle düştüm. Mutasyona uğradım ve tek başıma yaşadım ta ki bu delikanlı ağzıma düşüp orada takılı kalana kadar.
Je ne suis pas mort lors de ce jour fatidique, mais je suis tombé dans le lac toxique où je me suis transformé et vécu seul jusqu'à ce que ce jeune rougeaud se loge dans ma bouche.
Lan, Amy, nezarete düştüm. - Olamaz.
Amy, je suis en taule.
Sadece düştüm. Sen?
- Et toi?
Leonard, bataklığa düştüm! Balta beni aşağı çekiyor!
Je m'enfonce dans les sables mouvants à cause de ma hache.
Aman Tanrım, delilerin arasına düştüm.
- Opposé à Israël. Mon Dieu, virée chez les fous.
Biliyorsun bu mecazi değil. Gerçekten bu duruma düştüm. Evet onun gibi bir şey.
J'utiliserais pas ces mots pour une telle situation, mais oui, un peu.
Ve o kadar uzun süredir tuvaletteymişim ki, ayaklarım uyuşmuş, bu yüzden ayağa kalkmaya çalışınca kendi kusmuğumun üstüne düştüm.
Mes jambes étaient engourdies de m'être éternisée aux WC. Et en me levant, je suis tombée dans mon vomi.
Bıçağın üstüne düştüm.
J'ai "marché" que un couteau.
Onu öldürme şansım vardı ve tereddüde düştüm.
J'ai eu l'occasion de la tuer, et j'ai hésité.
Ne, telaşlanıp sandalyeden düştüm diye mi?
Quoi? Parce que j'ai eu peur?
Kendi kazdığım çukura düştüm, sen bile çıkaramazsın, Horatio.
Je me suis creusé un tel trou, dont tu ne peux pas m'en sortir.
Kamyona yüklemeyi bitirdikten sonra ama merdivenlerden düştüm işte.
Quand tout serait dans le camion, mais je suis tombée.
Tuzağa düştüm. Sanırım, tuzağa düşen bizleriz.
C'est nous qui l'avons été.
Yanlışlıkla Tammy'nin "vitamin" sularında kayıp mı düştüm?
J'ai accidentellement goûté l'eau "vitaminée" de Tammy?
astreoid beni bütün galaksi boyunca taşıdı... parçalanıncaya kadar, sonra bende buraya düştüm.
L'astéroïde m'a transporté à travers toute la galaxie... Jusqu'à ce qu'il se réduisse en pièces, et qu'il atterrisse ici.
Nasıl oldu da buraya düştüm?
Comment un frangin finit ici?
Suçlu duruma düştüm senin yüzünden!
Mais tu m'as foutu dans la merde.
O kadın için herkesin ücra köşelerine bakarım ama ben de bitap düştüm.
J'examinerai de sombres recoins pour elle. Mais j'ai atteint le bout.
- "Düştüm ve kalkamıyorum" mu?
- Ça signifie... - " Je n'arrive plus à me relever.
Yıllarca suçsuz bir insanın peşine düştüm, dede.
J'ai traqué un innocent pendant des années.
Nasıl bu tufaya düştüm ben ya?
Comment j'en suis arrivé là?
- Hayır, kaldırımda düştüm.
Non, je suis tombé sur les tuiles.
- Çantama takılıp düştüm.
J'ai trébuché sur mon sac.
- Düştüm, tamam mı?
- Je suis tombé, ok?
Çocukluğumu mahvetti o yüzden bu yola düştüm.
Il a foutu en l'air mon enfance.
Göçmen Bürosu'ndan önce ona ulaşmak için acele ederken de sendeleyip yere düştüm.
J'étais si pressée d'arriver avant l'immigration que j'ai trébuché et suis tombée.
Sendeledim ve dudaklarına düştüm.
Je suis tombé sur tes lèvres.
Düştüm.
Je suis tombée.
- Bisikletten düştüm.
- Chute en vélo.
Bu kadın bana vurdu diye düştüm.
Je suis tombé parce que cette femme m'a frappé.
Tuzağa... düştüm.
Je suis... coincé!
40'ın altına düştüm.
Je suis en dessous de 65.
Geç oldu.. Çok geç olduğunu biliyorum ama otelde olanlar için özür dilersem özrümü kabul eder misin? Ben de geç kaldım biliyorum ama geçmişinin peşine düştüm diye özür dilersem özrümü kabul edecek misin?
C'est un peu tard... je sais que c'est tard.... accepterez-vous mes excuses? l'accepterez-vous?
İçeriye girmeden önce biraz daha oynamak için onun peşine düştüm.
Je l'ai suivi pour voir s'il voulait jouer avant d'être coincé à l'intérieur.
Polisi aramaya çalıştım ama takılıp düştüm, Sonra onu duydum benim için geliyordu, Çok korktum panikledim.
J'ai essayé d'appeler la police, mais j'ai fait tomber quelque chose, puis je l'ai entendu monter, alors je me suis caché dans le placard.
Anahtarlarımın üstüne düştüm galiba.
Je crois que je suis tombé sur mes clés!
Ben gözden düştüm mü?
Je dois encore rester au coin?
Son 23 gündür de serumlar, idrar torbaları, trake tüplerinden oluşan bir cennete düştüm.
Ces 23 derniers jours, c'est le paradis des intraveineuses, des sacs d'urines et des trachéotomies.
Kafama vurdular, yere düştüm fakat hala neler olduğunu görebiliyordum.
Ils m'ont frappée à la tête et je suis tombée, mais je pouvais voir ce qui se passait.
Yere düştüm ve birden her yer karardı.
Je suis tombé et c'était le trou noir.